BIST 9.645
DOLAR 32,59
EURO 34,78
ALTIN 2.416,03

Y.Doç.lik tasarısı; TBMM Eğitim Komisyonu’nda nasıl değerlendirildi?!.

Milletvekilleri; mevcut Y.Doç.lerin durumu hariç, her sorunu dile getirmiş…

Tutanakları okuyunca  gördük ki; üniversitelerimizin pek  çok sorunu varmış!..Çok fazla yanlış yollara sapan akademisyen varmış, ama bir şey yapılmamış ve hep kazanmışlar!... Maalesef, Türkiye gerçeği!.. Komisyonda, mevcut Y.Doç.lerin durumu  hariç, birçok konu dile getirilmiş…Kabul edilen tasarı, sadece mevcut Y.Doç.lere bir hak getirmemiş, onları yabancı dil barajından kurtaramamış. Bu nasıl Y.Doç.lik ünvanının kaldırılması?, MV’leri dahil kimse anlayamadı…30.000 kişi, istemedikleri bir alt unvana atanacak; yılları, çalışmaları, üretimleri değerlendirilemeyecek...

Sadece;

a)Doç. liğe başvurup bilim sınavından geçip, sözlü sınav bekleyenler (bir kısmı Y.Doç.) otomatikman Doç. oldu. Bu madde  tahmini 1000 kişiyi, hadi abartalım 3000 akademisyeni ilgilendirdi.

b) Dr./Sy. Arş.Gör.ler otomatik olarak  Dr.Öğretim Üyesi oldular. Kaç genç akademisyeni ilgilendiriyor bilmiyoruz. Yani Dr./Sy. lar yükseltildi (iyi bir şey), Y.Doç.ler alçaltıldı(kötü bir şey).  Burada zarar kimin belli değil mi?...

Komisyonda bazı Vekiller;  konuşmalarında “gündeme” dahi değinmemişler. Y.Doç.likten çok, Doç.lik aşamaları konuşulmuş. Şimdi bizce konumuzla ilgili/önemli  olanları vermek istiyoruz;

Milli Eğitim Bakanı İ.Yılmaz: Yükseköğretimdeki öğrenci sayımız 7 milyon 700 binin üstündedir…Öğretim elemanı sayımız ise 150 binin üzerindedir…2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle idari ve mali açıdan bağımsız bir kalite kurulu oluşturuldu…Üniversitelerimizin tümünün aynı ve birbirinin kopyası veya benzeri olmasını istemiyoruz…2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Eğitim Programları Danışma Kurulu ve Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu oluşturuldu…Yardımcı doçentlik kadrosu kaldırılmakta, doktor öğretim üyeliği kadrosu ihdas edilmektedir. Yine, doktorasını bitirenlerin doçentliğe geçişi de düzenlenmektedir. Okutman, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacılar öğretim görevlisi kadrosuna dönüştürülmektedir….

M.Ilıcalı (AK Parti): İki tane de önemli 17 maddede boşluk görüyorum. Mevcut yardımcı doçentler ne yapacak; bir. İkincisi: Profesörlük için -ben üç kere profesör olmuş bir kişiyim- her birinde ayrı bir jüri, ayrı bir üniversiteye gidiyorsunuz, bu kadar yayınları götürüyorsunuz. Bunu da bari Sayın YÖK Başkanım, 17 madde gelmiş, şu profesörlüğü de bir sadeleştirin. İstanbul Teknik Üniversitesinde profesör olan bir kişiye, bir vakıf üniversitesinde bir daha tekrar aynı şartlarda ayrı jüriler yapmak bayağı bir bürokrasiyi artırmak demek..

M.Toğrul (HDP): Sayın Başkan, şimdi getirilen düzenlemeyle yardımcı doçentliğin kaldırılmadığını sabahleyin de konuşmamda ifade ettim. Bizim daha önce var olan akademik yükselmedeki üçlü hiyerarşik yapı öğretim üyeliğinde korunuyor. Daha önce yardımcı doçentti, doçentti ve profesördü; şimdi yardımcı doçenti doktor öğretim üyesi yapıyoruz yani üçlü olan mekanizma korunuyor. Sonuçta bir değişiklik yok ve Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasında söylediği birilerinin önü kesiliyor, engelleniyor, paravan oluyor diyorsa, o zaman yapılması gereken şeyin, savunulması gereken şeyin şu olması lazımdı: Üçlü hiyerarşik yapının çoğu yerde olduğu gibi ikili hiyerarşik yapıya yani doçentlik ve profesörlüğe döndürülmesi gerekiyordu.

C.İrgil(CHP): Yıllardır birikmiş olan sorunları burada çözebilir noktada olabiliriz. Şimdi, burada kişilerin ders anlatma kabiliyetleri, toplumla olan ilişkileri, becerileri, özellikle uygulamalı ala nlarda yani tıp alanında, sanatta yeterlilik gerektiren alanlarda, güzel sanatlar alanında bu yetkinlik nasıl sorgulanacak; bu tasarıda açık. Ben bu tasarıyı bu açıdan eleştirmiyorum, sadece diyorum ki: Gelin, herkes buradayken, bu ülkenin millî eğitimine yön veren insanlar buradayken buna bir ortak çözüm bulalım çünkü bu açık gelecekte çok önemli sorunlara yol açabilir…Sistemin tamamen puanlama şeklinde yürütülmesi için önlemler alınmalıdır ve yayınların yapıldığı dergilerin kalitesi de en azından belli şartlar altında hesaba katılmalıdır çünkü parayla yayın yapan, parayla yazı yazan, parayla tez yazan tez dükkânlarının olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Ben şu anda parayla tez yazdıran onlarca öğretim üyesi tanıyorum, parayla tez yazan öğretim üyesi de tanıyorum başkalarına. O yüzden, bu ülkeyi bu ahlaki çöküntüden kurtarmamız gerek.… Yüzlerce, hatta sadece dil sınavına başkasını sokarak ya da soruları satın alarak giren on binlerden bahsediliyor.

L.Karabıyık(CHP): Çok sayıda jüriye girdim, doçentlik sözlü jürisine girdim. Aday bilimsel olarak o kadar yetersiz ki geldiği zaman yani bazılarından bahsediyorum -benim alanım da finans bu arada- yardımcı olmaya çalışıyorsunuz kendisine bir şekilde. İkinci defa gelmiş, üçüncü defa gelmiş, dosyayı yakacak. Yayımı kendisinin yapmamış olduğu ya da belli yerlerinde yer almış olduğu…Bir başka nokta da şu anda hâlen dışarıdan tez yazanların ya da yazdıranların -hatta yazdıran öğretim üyeleri bi le var diye duyuyoruz ya da bu tür şirketler var, reklamları filan da var- bunların önünü kesememişken böyle bir uygulamaya geçilirse bunları daha da çok artırmış oluruz yani artık büyük puntolarla reklamlar yaparlar, böyle bir sektörü de geliştirmiş oluruz. Bu son derece yanlış olur…Zaten burada bir kaldırılma haberi bence yanlış yani kaldırılmadı, adı değiştirildi. “Doktor öğretim görevlisi”ydi önce, YÖK’te bizimle toplantı yapıldığında ama çok eleştiri gelmişti, sonra “doktor öğretim üyesi” oldu. Yani değişen de bir şey yok, “yardımcı doçentlik” ifadesi kalktı. Kamuoyunda şu anda sadece bu ön planda Sayın Bakan. Doçentlik sınavının kaldırıldığı çok f azla duyulmadı, kamuoyu tarafından çok fazla bilinmiyor ama biz o süreçleri yaşayan kimseler olarak doçentlik sözlü sınavının kaldırılıyor olmasını ve sadece yayım kriteriyle doçent yapılıyor olmasını, tekrar söylüyorum ki doğru bulmuyorum.

K.Aydın(MHP): Böyle bir kurumda bizim öncelikli odaklanmamız gereken şey -gerçekten bunu bazen çok söylüyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her bağlamda söylüyoruz- ehliyet ve liyakat…Şimdi, resmen artık “yardımcı doçentlik” ismi yok yani “doçentin yardımcısı” kavramına biz hep karşı çık tık, öyle de algılamadık zaten. Doktoranın da uzmanlık olduğunu söyledik, bütün arkadaşlar mutabık. Gerçekten ehliyetin alındığı, tescil edildiği nokta doktoradır ya da sanatta yeterliliktir ya da tıpta uzmanlıktır. Bu üçü için de geçerli…Öğretim üyesi doktor olmuştur, öğretim üyesi doçent olacaktır, öğretim üyesi profesör olacaktır. Yani bunu bir tenzilirütbeye tabi tutmayalım…YÖK gerçekten akademisyenlere okuduğunu anlayacak, anladığını ifade etme yeteneği kazandıracak dil kazanımları sağlamakla mükelleftir. Bunu te ste tabi tutarak, efendim “100 sorudan 70’ini yap, 65’ini yap, 55’ini yap.” Bu nereye götürür? Bu ne ona makale yazdırır ne akademik bir platformda düşüncelerini ifade ettirir ne de okuduğunu anlaştırır…

A.Atıcı(CHP): Şimdi, eğer bu teklif kabul edilirse ne olacak? Yardımcı doçentlik yerine doktora öğretim üyesi ilan edilecek, kadro ilan edilecek. Atamayı kim yapacak? Rektör yapacak atamayı. Jüri? Jüri yok. Rektör bu atamayı nasıl yapacak? İlgili bölüme danışacak. Danıştı, ilgili bölüm dedi ki: “Biz A şahsını istiyoruz.” Rektörü bağlar mı? Bağlamaz. Yasal olarak bir mahzur var mı yargıya gittiği zaman? Hayır, yok. Yani, hâkim sizin imza ettiğiniz bu yasaya göre diyecek ki: “Rektör danışmış, atamasını yapmıştır.” Öbür türlü jüri “A şahsını atayın.” dediğinde rektör B şahsını atarsa yargıya gidip bunu çevirebilir, onla rca, yüzlerce örneği var bunun ama eğer bunu kabul ederseniz doktor öğretim üyesinin atanması sadece ve de sadece rektörün iki dudağı arasında olur…..Yabancı dil 55’e düşürülmüş. İstersen 45’e düşür. Sınavı zor yaparsın, kimse 45 alamaz. Yani konu burada sınavın puanını düşürmek değil. Yani bunu bizim algılamamız lazım. Yabancı dil bir öğretim üyesine lazım mı? Lazım. E sen bunu 70’e çıkar, sınavı kolaylaştır, herkes 70 alır, geçer; 30’a düşür, kimse 30 alamaz. Şimdi, bunun kriteri bu olmamalı ya. Ben okuduğum makaleyi anlayabilmeliyim….

G.Usluer (CHP): Doktorasını bitirenlerin doçentliğe geçici kolaylaştırılmaktadır. Yapılacak düzenlemeyle doktora sonrasında öğretim üyeliğine geçiş sürecinin daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesi mümkün olacaktır.” Vallahi bunu anlamak hiç mümkün değil….Şimdi yardımcı doçentlerin adını değiştiriyoruz. Diyoruz ki “doktor öğretim üyesi.” Değiştirelim, değiştirelim. Ancak “yardımcı doçent” olsun adı veya olmasın, yardımcı doçentlik kadrosu akademide, öğretim üyeliğinde bir başlangıç süreçtir ve bu başlangıç sürecin oluşmasında o kişinin, o başlangıç sürece dâhil edilecek kişinin bilimsel yeterliliği uygu n mudur? Birinci soru bu. Yani gelecekte bu kişiden bilim insanı olabilir mi? Her doktora yapan bilim insanı olacak diye bir şey yok…

H.A.Özdemir (CHP): Biz burada temel çerçeveyi çizen, hukuki kuralları, aksayan yönleri düzeltmek üzere, iyileştirilmelerde bulunmak üzere yapma durumundayız. Şimdi, insan kalitemizi eğer hukuki yaptırımlar olmazsa ahlakla yürüyemeyiz. Ahlaki değerler olmazsa hukuki yaptırımlarla yürü yemeyiz. İkisinin at başı gitmesi lazım…Yıllardır dil çalışan bir insan olarak ben hâlâ öğreniyorum, hâlâ farkına varamadığım şeylerin yeni yeni farkına varıyorum. Burada asgari bir ölçünün öncelenmesi yeterli olacaktır fakat dil eğitimini biz üniversiteye bırakmakla, hatta doktorada, lisans sonrasına bırakmakla çok büyük bir yanlış yapıyoruz…Üniversitede yıllarca akademisyenlik yapmış birisi olarak söyleyeyim, saygınlığın ölçüsü ilmî yeterliliktir. Bütün dünyada böyledir; doçentlik ve profesörlük doktoranın yanında kayda değer bir önemde değildir, doktora asıldır ve doktor olanlar profesör olmasalar da çok saygın kimselerdir ama yeter ki teziniz tez olsun. Yani, tezinizde yenilik ortaya koyuyorsanız, bilime katkı sağlıyorsanız, bilimin gelişmesine bir taş da olsa, duvara taş koyarcasına koyuyorsanız siz çok iyi bir iş yapıyorsunuz.

İ.Uçma (AK Parti): Arkadaşlar, belki haklısınız, doktor öğretim üyesi, bunlar belki tenzili rütbe de görecekler bunu, birden doçentlik talep edebilecekler belki, onun için de heyetler kurulmalı, nasıl olacaksa. Biraz önce Sevgili Akif’le de konuştuk, yüreğiniz yetiyorsa jüri üyelerini gelin hep birlikte karara bağlayalım, koyalım, kayda alsın, bakalım ne oluyor.

S.Özdemir(CHP): Yardımcı doçentlik kadrosundaki bir hoca için ya da akademisyen için bakarken dil başta olmak üzere birçok koşul kaldırılırken şimdi üniversiteler farklı koşullar koyacak, dil de dâhil birçok ek koşul koyabilecek ya da yayınlarla ilgili ek koşullar koyacak. Burada üniversiteler arasında bir makas oluşacak, bir bloklaşma olacak, nitelik anlamında akademisyenler arasında bir fark oluşacak. Sanırım, bir 103 TL’lik maaşlarda bir düzenlemeye gidilecek. Bu da biraz sakıncalı bir durum gizi gözüküyor. Bunun bir açıklaması var tabii ki ama genel anlamda akademisyenlerin -az evvel de konuştuk- performans kriterleri noktasında daha kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç var, yayın, ders yükü, çalışmaları, performansı, kalite artırımı noktasında da daha nitelikli ve kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerekiyordu.

Sn.Bakan ara konuşmasında; “Yine burada var, bir hocam “Mevcut yardımcı doçentler ne olacak?” dedi. Geçici 24’üncü madde, hiçbir işleme gerek kalmaksızın doğrudan öğretim üyesi kadrolarına atanmış olurlar.” demiş. Mağdur olmuş, mevcut Y.Doç.leri, bir madde ile, istemedikleri bir unvana atayıver gitsin? Kağıt üstünde ne kadar kolay değil mi?!..

AK Parti'li üyeler önerge vermemişler. CHP bir çok önerge vermiş, MV. C.İrgil çok çabalamış ama hiçbiri kabul görmemiş. Örnek bir çok akademisyenin sorunu olan 36. Madde; YÖK Doç.’ti olunmuş, ama yönetim kadro vermiyor ve  sayıları da az değil. Ne olmuş, yine kabul edilmemiş...Kim tarafından Hükümet ve AK Parti üyelerinin çoğunlukta olduğu komisyon  tarafından, ilginç değil mi?!..

MADDE 36: 2547 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir: "Geçici Madde 75 — Doçent unvanı almış olup, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar başkaca bir şart aranmaksızın, üniversitelerindeki bilim alanlarında doçent kadrolarına doğrudan atanırlar.”

Kısaca;

1/ Cumhurbaşkanımız,35.000 akademisyeni ilgilendiren  "Y.Doç.lik kalksın" dedi. Ama, bazı  komisyon üyelerinin dediği gibi, kaldırılıyor gibi yapılıp,  daha alt şartlarda yeni bir alt ünvan bulundu, yabancı dil yine baraj olarak kaldı. Zaten Dr./Sy.de 50 puan almışlardı. Dr.Öğr.Üyesi ile özlük hakları iyileştiriliyor denilerek, sadece 108 Tl zam! yapılmış oldu.

2/ Bu durumda; “etik, liyakatlı ve yanlış yollara sapmamış Y.Doç.ler” yine kaybetmiş oldu.

3/ Özellikle AK Parti'li komisyon üyelerinin, telefonla konuşulmasına/bilgi verilmesine rağmen, kendilerine gönderilen örnek  kanun teklifleriyle hiç ilgilenmemeleri/teklif bile etmemeleri, Y.Doç.’lerde şok etkisi yarattı.

4/ Bütün dünyada önemli olan Dr. unvanı ve tezi kaldırıldı.

Kısaca, mevcut Y.Doç.lerde değişen bir şey olmadı. Y.Doç. unvanı yerinde kalsaydı diyen %99.

Bakalım, haftaya yapılacak TBMM Genel Kurulu'nda; birkaç teklif verilip, son anda mevcut Y.Doç.ler kurtarılacak mı? 

Sonuç; TBMM’ye kaldı, ama Cumhurbaşkanımız müdahale etmezse, yasa, mevcut Y.Doç.lere hiç bir yarar sağlamamış  olacak... Yazık...Enerjiler yine boşa gidecek.Bekleyip, göreceğiz...