Yananlar ve yakanlar..
Sadece kendisiyle aynı fikirde değil diye insanları yakacak adam yoktur Sivas'ta..
Madımak otelinde çıkarılan yangında, Sivaslılar iyi bilir,
otelde öldürülenler, provake olanlar, yoldan geçenler, aleviler
sünniler, Sivas ismiyle birlikte hepsi birden yanmıştır.
Ateşin kıvılcımını çakan ajanlar dışında kazananı olmayan
bir tarihi olaydır bu..
Hapse giren masum insanlar, atılan nişanlar, yıkılan yuvalar,
"sünniler bizi hayatta koymaz" diye bir gecede evini üç beş
bileziğe satıp kaçan aleviler.. Keşke medyada
dinlediklerinizle kalemşörlük yapmak yerine, gelip Sivas'ı
dinleseniz. Hadisenin vehameti, neticesinde insanlara
kaybettirdikleri kitaplara sığmaz.
Sadece kendisiyle aynı fikirde değil diye insanları yakacak adam
yoktur Sivas'ta.. Türkiye'de en fazla cemevi olan şehir,
hepinizden iyi biliyordur alevi sünni kardeşçe
yaşamayı..
Osmanlı medeniyetinin bin dereden su getirilerek yıkılmasının
nedeni budur aslında. Birçok ırkı dini kültürü, Osmanlı çatısı
altında toplayan gücü, ırkçılık akımlarıyla parçalayıp, küçük
devletler haline getirmek için, mezhepleri milliyetleri,
çatışmalarla birbirine düşman edip bölmektir.
Kanuni Sultan Süleyman fethettiği ülkelerin dilleriyle şiirler
yazmıştır. Osmanlı topraklarında yaşayan yahudilerin, kendi kutsal
topraklarına ziyarete giderken, Osmanlı askerleri refakatiyle yol
güvenlikleri sağlanmıştır. Böyle hoşgörü ve kardeşliğin hakim
olduğu zamanlardan, bölüne bölüne ne günlere kaldık..
Aslında bizim kanımızda var, biz yine bir arada yaşarız.
Sadece toplumun kabullenemeyeceği bir insan türü var şu anda. Ne
yahudi ne hıristiyan ne alevi ne sünni.. Din düşmanı bir
tayfa var, sadece oyunculuk ya da şarkıcılık yaparak kendini
sanatçı olarak lanse ettiğinde, insana sanatın ne olduğunu
sorgulatan, özellikle müslümanların kutsallarına söverek tahrik
eden, klavye başında kaşıyıp duran kişiler..
Bu insanların üslubu ve mantığıyla baş etmek, cevap vererek ya
da susarak aynı ortamda kardeş kalmak mümkün değil. Bir köpeğin
bacağı kesilse, bir çocuk tecavüze uğrasa, canımız yanarken, böyle
adi suçların failleri gibi sınıflandırılmak karşısında sakin kalmak
nasıl mümkün olacak?
Aslında sorulacak en doğru soru şu; bu kışkırtıcı
söylemlerle kime neye hizmet ediyorlar? Bizim hayatımızı
ve inancımızı, vatanı milleti, Türkiye'deki gidişatı, ekonomiyi
karalayarak kimi sevindiriyorlar?
Bugün yarın "idam talebi" için yeni bir provakatif ayaklanma
planı yapılıyor. Birşeyleri gerçekten ciddiye alıyor gibi görünüp,
halkı örgütleyip sokağa çekme takdiğiyle, insanları öfkeli bir grup
haline getirip polisin ve devletin karşısına çıkarıp,
"acaba kenarından ateşlesek bir iç savaş çıkar mı" ümidi
ile nefret dolu iç dünyalarıyla yaşayan bu insanların, nelere sebep
olabileceklerinin farkında olmayan birer cahil mi yoksa birer
kiralık "dahili bedhah" olduklarını mı düşünelim? Bu gece
nasıl uyuyalım, hangi derdimize yanalım..
Leyla'nın gözleri, Eylül'ün belinde elleri, Irmak'ın
gülümsemesi..
Bakışlarının söndüğü o anda kalıp uyku tutmayanlara, vicdanların
harabesinde bir hayalet gibi gezip duran; pencereden yola, sonra
duvara, sonra boşluğa ve sonra uyuyan küçük yavruya bakıp
dalanlara, türküleri yas tutmuş, şiirleri susmuş yurduma selam
olsun..