BIST 9.140
DOLAR 32,39
EURO 35,05
ALTIN 2.326,93

Ya Erdoğan'ı elimizden alırsa!

Baskıya karşı öncelikle elimizdekini koruyup muhafaza etmenin ve sonrasında ise direnişin, kenetlenmenin en güzel örneğini verdiğimiz zamanlar idi.

Bayram münasebeti ile farklı meclisler içerisine girdim. Farklı mekân ve ortamlara gidip zaruretten mülhem gözlem yapma durumunda hissetim kendimi.

Bayram neşesinin mutluluğunu mahremiyet sınırlarının dışına taşıyarak sosyal medyada değerlerini ve güzelliklerini yabancı gözlerin beğenisine sunanları müşahede ettim!

Müslümanların sınır tanımaksızın lüksün ve rahatlığın girdabında boğulmak üzere olduğunu gördüm!

Bu girdap sadece münferit değil toplumsal olarak da vatanımızın bekasına zarar veriyor.

28 Şubata yetişmiş ve o dönemleri yaşamış olarak şunu söyleyebilirim ki; horlanan, dışlanan, ötekileştirilen, yönetenlerin arızalarından dolayı ülke olarak da kaosun hâkim olduğu, yaşam standartlarının oldukça düşük olduğu dönemlerdi Müslümanlar için.

Elimizdekileri almaya yönelik hamleler bizi biraz daha kenetler, saflarımız daha sıklaşırdı.

Baskıya karşı öncelikle elimizdekini koruyup muhafaza etmenin ve sonrasında ise direnişin, kenetlenmenin en güzel örneğini verdiğimiz zamanlar idi.

Bu direniş, şahsiyet ve karakterin ayrılmaz bir parçasıydı. Ve Allah ile münasebeti koparmamaya çalışan Müslümanlar idik.

Hz. İbrahim’in, Eyyub'un, Yusuf’un, Yunus’un niyazları ile Yaradanın kapısını vuruyor, dualar ve yakarışlarla yalnız O’ndan istiyorduk.

Dualar ve kulluğumuzu gören Allah müjdesini Tayyip Erdoğan'ı göndererek verdi.

Nimet verilenler için en önemli özellik istikamet üzere olmaktır.

Yıllar sonra sıkıntıların peyderpey azaldığı günlere erdik. Müslümanların ezildiği günlerden, hak ettiği konum ve sınıflara geldiklerini gördük.

Biz Allah'a yöneldik ve O'nun emrettiği gibi yaşamaya başladık. O'da yaşantımıza göre bizi ödüllendirdi. 

Ve bizden birisi ile bizim yönetilmemize müsaade etti.

Yeni nesle, yaşanan zulmün, omurgalı duruşun ve Allah'ın emirlerinin dışına çıkılamayacağının öğütlemesi yapılsa keşke!

İlkeler değişmeye, duruşlar gevşemeye başladı zamanla…

Rahatlama ve konforun, yüreği nasır tutmuş günümüz Müslümanlarında bıraktığı tesir farklı olmakta!

Hayat tarzımıza her türlü müdahaleyi yapanların kimliğine bürünür olduk!

Hilkat şeytana meyillidir. Kalplerimiz pişmiş değil, nefislerimiz ise hep daha fazlasını ve dünyayı arzulamaya meyyal yaratılmış mahiyette.

Rektöre, çevreye, topluma, erke direnen ve dünyasını satmamayı tercih eden duruşlarımız; rahatlama ile birlikte çözülen ve şahsiyetli Müslüman kimliğinden çok rahat taviz verir konuma nasıl geldi?

Bugünlerde biz Müslümanların yaşantılarında ki laçkalık, yozlaşma ve bozulma ile Erdoğan’ın elimizden alınması pek tabi mümkün değil mi?

“Senin için her şeyi yaparız, sen olmazsan bu vatan olmaz” hamaseti ile Erdoğan’ın fiziki olarak ya da statü olarak başımızda olmasını kast etmiyorum.

Bu şekilde anlaşılmaya karşın zaten en güzel cevabı kendisi veriyor; “Kim 'ben olmazsam bu dava olmaz' diyorsa büyük bir kibir içindedir. Kim 'şu olmazsa dava olmaz' diyorsa o da büyük bir yanılgının içindedir.”

Rabbimiz, şekavet karşılığında vesile olarak Erdoğan’ı seçerek bu vatan evlatlarına nefes aldırmıştır.

Önemli olan sebepler dairesinde Müslümanların müjdelenmesidir.

Konjonktürel olarak önümüzdeki orta vade sürecinde uluslararası muvazene gözetilerek denklemler kurulduğunda; Erdoğan‘sız bir Türkiye, tarihinde görmediği kadar kaos ortamının ortasında kalacaktır.

Bu yüzdendir önce nefsime sonrasında ise Müslümanlara bu uyarı yazısı!

Rabbimiz dünyadan ve çekiciliğinden, Müslümanların içinde bulundukları hal üzere kalmaları tehlike arz ettiği için zahiren belâ gibi görünen şeyleri bizlere gönderebilir!

Elimizden alabilir, zorluk günleri tekrar başlayabilir!

Sizce bunun sinyalleri verilmiyor mu?

Bu sinyalin müsebbibi, duruşlarını ve saflarını bozmuş, dava endişesi kalmamış, mahremiyet sınırları yerle yeksan olmuş biz Müslümanlar olabilir miyiz?

“Ne hal üzere isek başımıza öyle yöneticiler gelecektir.”

Bu hüküm doğrultusunda savrukluğumuz, dağınıklığımız, değişen hassasiyet ve dünyevileşmemizle, bozulan kalp ve niyetlerimizle bu halin devam edeceğini mi umuyoruz?

Ellerimizle yaptıklarımız yüzünden Allah'ın Erdoğan'ı bizden almasına razı mıyız?

Ne dersiniz…?