BIST 9.693
DOLAR 32,59
EURO 34,80
ALTIN 2.508,68

Uluslararası Yüksek Din Öğretimi Kongresi’nde İstanbul İlahiyatçıları yoktu!...

Din eğitimi alanında da, ‘kalite’ konusunda birlik yok…

GÜNCEL/ YÖK ve Y.Doç.lik: Yeni YÖK, sistemde sorun yaratan konuları çözmeye devam ediyor.  “Yükseköğretim Kurulu sessiz devrim olarak nitelendirdiği Üretim Reformu Paketinde yer alan araştırma görevlisi atamalarının bundan böyle üniversitelerde tamamen 50-d olarak yapılması ve Yardımcı Doçentliğe geçişler hakkında yükseköğretim kurumlarına genelge gönderdi.” Bu genelge Y.Doç.liğin kaldırılması için hazırlanan yönetmeliği bekleyen akademisyenlerde dalgalanma yarattı. Cin şişeden Cumhurbaşkanı tarafından çıkarıldı, YÖK tarafından olgunlaştırıldı, ama açıklama yapılmıyor…Bize göre, 6 Kasıma kadar Doç.lik ile ilgili YÖK tarafından rektörlerden istenen konular hakkında görüşler geldi. Şimdi onlar süzülüyor. Aldığımız bilgiye göre rektörler; sözlü sınavın ve yabancı dilin Dr./Sanatta Yeterlik aşamasında bitirilmesinde birleşmişler. Bizlerde yıllardır aynı şeyi yazıyoruz. Bu konular ve Y.Doç.liğin kaldırılması için hazırlanan yönetmelik birlikte çıkarılacak. Yeni YÖK,  hazırladığını ve açıklayacağını söylediği Y.Doç. lik yönetmeliğini bir an önce açıklamalı, çünkü çok yanlış spekülasyonlar yapılıyor. Zamanın uzaması, dedikoduların artmasına ve kırılmalara yol açıyor…Akademik alan kaybetmemeli…

GÜNCEL/FOX TV: Fox TV, Kalbimdeki Deniz’in son bölümünde seyircileri ekrana kilitledi ve ağalık zincirinin kötü halkası olan, sevdiğine kaçan kızlarını öldürtme/emir verme konusunu güzel işledi. Erkek egemen toplumun beyinlere kazımaya çalıştığı, namus deyince akla kadının gelmesi de senaryoda yerini almıştı. Son yıllarda ülkemizde artış gösteren; kadın cinayetleri, kadına şiddet, taciz, mobbing, yaralama, dayak v.b. toplumun nereye gittiğini sorgulatmaya başladı, araştırmalar çoğaldı. Boşanmaların artması da, ayrı bir problem ve sosyolojik konu. Kadın derneklerini de içine alan, söylemleriyle bu yaraya parmak basan Fox TV’yi tebrik ediyoruz…

Uluslararası Yüksek Din Öğretimi Kongresi (16-18 Kasım) daveti gelince, ders saatlerimin dışında takip etmeye çalıştım. Malum, dini müzik uygulamalarından ve ezanın makamında okunmamasından, ilgili derslere müzik uzmanlarının gir(e)memesinden, toplumdaki  bazı dini uygulamalardan  dertliyiz. Belki, birileri değinir dedik. Ama olmadı, diğer sorunlar baskın çıktı….

Kongre Ensar Vakfı tarafından, MEB ile imzalanan ‘Değerler Eğitimi’ (Kasım 2017) kapsamında  yapılanlardan birisi… İnşallah yararlı ol(ur)muştur…

Kongre üç salonda yapıldı, ama salonlarda 20 kişi var-yoktu…(Ben sempozyumların tek salonda olması taraftarıyım ve öyle yapıyorum.)

İstanbul’daki yedi   İlahiyat  Fakültesi akademisyenleri, öğrencileri  ortada yoktu…(Duyuru iyi yapılmıştı)

65 kişilik bilim/danışma kurulunda olup, konuşması/oturum başkanlığı olanlar dışında kimse yoktu… İçeridekilerin çoğu kız öğrencilerden oluşuyordu. Çünkü; her bildiri, insana bir şeyler katıyordu.

Oysa, ilahiyat eğitimi sorunlu ve kesintili bir süreçten geçmişti ve hala yapısal bir değişim istiyordu.

Kalite arayışı; her alanda olduğu gibi, ilahiyatta da  devam ediyordu.

İşte Ensar Vakfı, İBB’nin büyük desteği ile bir fırsat yaratmış, bunu değerlendirmek dururken; ilgilenmemek, arkadaşlarının ne diyeceğini/söyleyeceğini merak etmemek, paylaşmamak akademik bir düşünce mi?!.. 

Elbette değil, ama, bunu her alandaki sempozyumlarda yaşıyoruz.

Biz zannediyorduk ki; İlahiyat Fakülteleri  sorunlarını halletmiş!., 2017 yılına yakışır programlarla yoluna devam ediyorlar!...

Oysa;

Ülkemizde   İlahiyat  Fakültesi sayısı 100’e, öğrenci sayısı 140.000’lere  ulaşmış. Bu çok büyük   bir genişleme ve elbette eğitimde kaliteyi tartışmaya açıyor. Çoğalma, ülkemizde;  birliği değil bozulmayı getiriyor.Maalesef, gerçek bu!... Kız öğrenci sayısı %40’larda.

Yüksek lisans/doktora yapanlar ve yurt dışından gelip ilahiyat eğitimi alanlar da pek gözükmüyordu. Bildirilere göre; 38 Yüksek Lisans, 20 Dr.programı var, İslam ve Din Bilimleri Fakültesi’nde;78 Yüksek Lisans, 35 Dr.programı var. (Y.Doç.Dr. Muzaffer Üzümcü) İlahiyat Fakülteleri ile  İslam ve Din Bilimleri Fakültesi arasında lisans/yüksek lisans/Dr. programlarında farklılıklar mevcut. Ayrıca, neden ilahiyat; iki ayrı isimde yapılanmış, onu da anlayamadık!…

En büyük sorunları; tekli mi, karma mı eğitim yapılması!..

Kimilerine göre çağdaşlaşmanın ve eğitimde fırsat eşitliğinin gereği olarak görülen bu uygulama, kimilerine göre de yüzyılın en büyük  pedagojik  yanlışı olarak kabul edilmektedir.(Y.Doç.Dr. Zeynep Özcan)

İlginç değil mi, alanı ne olursa olsun; kız ve erkek liselerinin getirdiği mahzurlar ortada dururken, hala bu konuyu  tartışmak yanlış olsa gerek. Allah’tan 4 konuşmacı da karma eğitimden yanaydı. Bu arada, açılmış bulunan bazı fakültelerin tekli eğitim geçmiş olduğunu da belirtelim. Erkek egemen toplum anlayışının  sonucu. Bir tane kadın  dekan yok, yardımcı yok… Bu arada,  Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na Prof. Dr. Huriye Martı atandı.(18.11.2017)İllerde müftü yardımcılarından en az birinin kadın olması şartı getirildi. Martı, pazartesi günü görevine başlayacak. Böylece DİB'de ilk kez bir kadın üst düzey göreve getirilmiş oldu. Başarılı olmasını dileriz. AK Parti, tek başına olduğu halde,  bu anlayışı  15 yılda kırabildi!... Erkekler için ayarlanmış/yapılanmış  DİB’de önemli değişiklikler yapılacak sanırım.  Basında bu atamayı Cumhuriyet tarihinde ilk  deyip, Cumhuriyet’e bağlamak hata olur, çünkü kadına ikinci sınıf muamelesi çeken, eksik cins olarak bakan Cumhuriyetimiz değil, İslam dinini referans gösterip kadına görev vermeyen  erkeklerimiz!...

Ben, kız-erkek ayrı okumak isteyen erkek öğrencilerin, ‘nefislerimizi tutamıyoruz’ sözleri üzerine; ‘dışarıda, koridorda, kantinde, otobüste, AVM’ de nasıl nefsini tutuyorlar’  diye sormak zorunda kaldım. Hadis derslerini veren bir kadın öğretmenin (Y.Doç.Dr.); ‘kadınları meta/mal  olarak gören bu anlayışa prim verilmemeli, peki ya aynı cinse ilgi duyarlarsa ne olacak?’  sorusu önemliydi. Ve, bu konuşmayı, bütün kız öğrenciler başlarıyla tasdik ettiler…

‘Akademisyenlerin; derslerinde materyal kullanması, yerim dar demesi!, metinleri okuyup gitmesi, masadan başını kaldırmaması,akademisyenin  kendini güne uyarlaması’ üzerinde duruldu ki, her alan için gerekli…(Y.Doç.Dr. Adem Gümüş) Akademisyenlere, zaman geçirilmeden; sunuş, sahne, kürsü hakimiyeti, bildiri düzenleme, süreye uyma, düzgün metin yazma, Türkçe yazım kuralları, dinleyiciyi etkileme yolları v.b. öğretilmeli.

Bildirilerde yurt dışı ülkelerinden örnekler çokça verildi, ama bizim ülkemizin folklorik, geleneksel, dine bakış, inanmışlık v.b. konularda yerel özellikleri var…Hala, fakültede okuyup; kadın sesi günahtır, biz aynı okulda okumamalıyız” diyen öğrenciler varmış…

Bir bildiri çok dikkatimi çekti; ‘ilahiyat öğrencilerinin Arapça’dan başka bir yabancı dile, mesela İngilizce’ye olan karşı tutumları.” Güzel bir çalışmaydı, baştaki ilahiyat kelimesini çıkartıp, yerine; spor, müzik, edebiyatı koyunca aynı sonuçları rahatça bulabilirsiniz. Çünkü, müzik öğrencileri gibi, ilahiyat öğrencileri de;  ‘ne gerek var İngilizce’ye’ diye  bakıyorlarmış.(Dr.Durali Karacan)

Akredite konusuda dile getirildi ki, bence çok önemli. 

Akredite: ‘Bir yüksek öğretim kurumunun ya da uygulanan  bir programın, ulusal/uluslar arası düzeyde belirli performans standartlarına sahip olduğunu ortaya koymayı amaçlayan ve böylece yüksek öğretime talepte bulunanlara ve aynı zamanda kamuoyu nezninde güven tesis etmeye yönelik çalışma’dır. Akreditasyon; kurum içi/öz değerlendirme şeklinde olabileceği gibi, kurum dışı değerlendirme şeklinde de olabilir. (Prof.Dr. Süleyman Akyürek)

Bildiriden anladık ki, sayının (nicelik olarak) 100 olması bir şey ifade etmiyor, çünkü; bu alanda akreditasyon çalışmaları hala başla(tıla)mamıştır. Demek ki, ‘nitelik’  her zaman önemlidir.

Kısaca; İlahiyat Fakülteleri, toplumsal hayata etki etme bakımından çok güçlüler. Ama, hala temel sorunlar halledilmemiş gözüküyor.

Son söz gibi: ‘İlahiyat Fakülteleri’nin genel kalite güvence sistemi içerisinde kendi kalite standartlarını, kalite güvence sistemlerini oluşturması toplumsal değişime cevap verebilen; katma değeri  ve hesap verilebilirliği yüksek bir din eğitimi için kaçınılmazdır. İlahiyat Fak. mezunlarının, öğretim elemanlarının ve bilimsel araştırma çıktılarının yeterliliklerinin belirlenmesi, belirlenen ölçütlerinin sadece kağıt üzerinde veya internet sayfalarında kalmayıp düzenli olarak ölçülmesi ve geri dönüşlerle sürekli iyileştirmeler yapılması elzem görünmektedir. Bu ise iç ya da dış değerlendirme sistemleri veya ikisinin birlikte aktive edilmesi ile mümkündür.’ (Doç.Dr. Hasan Meydan)

YENİ BİR YAYIN: Pop Dedik/ Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği

Radyo, televizyon ve barlardaki programlarıyla; dergilere, gazetelere yazdığı yazılarla “eski 45?likler” akımının öncülerinden olan Murat Meriç, “Pop Dedik”te, ilk nüvelerinden başlayarak Türkiye’de popun seyrini gözler önüne seriyor. Donizetti Paşa’dan Peruz Hanım’a, Burçak Tarlası’ndan  Kıl Oldum Abi’ye, Erol Büyükburç’tan Sezen Aksu’ya akla gelebilecek her türlü isme, şarkıya değinirken bir yandan da meselenin sosyal arka planına bakmayı ihmal etmiyor. Türkiye’de pop müziğin doğduğu, geliştiği, değiştiği çerçeveye daha yakından bakmak için çok önemli bir çalışma olan “Pop Dedik”; kanto, tango, caz, saz, alafranga, Arabik havalar, Yunan ezgileri, Yeşilçam filmleri, aranjmanlar, türküler, düğün şarkıları, barış şarkıları, Atatürk şarkıları, futbol şarkıları, işçi şarkıları ile  renkli bir “ Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği” programı...Temmuz 2017’de 2. Baskısını yapmış...İlginç bulacağınıza eminim…

 

GÜNÜN İLAHİSİ, Mustafa Ceceli’den…

Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, aşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Semavatın kapıların açarlar
Alemlere rahmet suyu saçarlar
Seherde kalkana hulle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Bu dünya fanidir, sakın aldanma
Mağrur olup tac-u aha dayanma
Yedi iklim benim deyu güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Benim murad kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayıp günahım ref et
Rasulun sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Uyan uykusu çok gözlerim uyan