BIST 9.645
DOLAR 32,51
EURO 34,89
ALTIN 2.434,25

TOKİ “yöresel mimaride” geç kalmadı mı?

Yöresellik, mimari, esteteik, kültür

Konfüçyüs; “Bir insan sabahleyin doğru yolda ise, akşam saatlerinde de öyle kalacak ve bundan pişman olmayacaktır.”demiş.  

                Yeni projelerde kültür ve sanat kurumlarına neden yer yok?..  “Mimaride önemli!” (Muzikoloji.org, 21.12.2009) başlıklı yazımda;  “….özellikle illeri ilgilendiren büyük  projelerde mutlaka o ilin içinde bulunduğu kültürel ve sanatsal  atmosferin yansıtılması gerektiğini belirtmekteyim. Ayrıca, yeni kurulan üniversitelerin, o yöre ile ilgisi olmayan binalar ve bölümler yerine, yörenin özelliklerine, kültürel-ekonomik ihtiyaçlarına göre yapılanması gerektiğini savunmaktayım. Tokat’ ta kurulan Gazi Osman Paşa Üniversitesi’nin turizm, restorasyon, tarım-ekonomi ile ilgili bölümlerinin ön plana çıkarılması gerektiğini buna örnek olarak vermekteyim……..Basından öğrendiğimize göre, son yıllarda ülke çapında yoğun/güzel/olumlu inşaatları yapan Toki’nin İstanbul’daki mimari anlayışı değiştirmek istediğini, Osmanlı ve Selçuklu’dan esinlenen bir çizgi ortaya koyacaklarını öğrendik. Olumlu ancak çok geç kalınmış bir anlayış…Ayrıca, neden sadece İstanbul? Diğer illerde de aynı uygulamaya derhal geçilmesi gerekir diye düşünüyoruz…”

TOKİ İstanbul Uygulama Daire Başkanı Niyazi Özdemir; “……şimdi gündemimizde mimari anlayışı değiştirmek var. saçakları, çatıları, cumbaları, cihannümaları, fenerleri, kapı-pencere oranları ile osmanlı ve selçuklu’dan esinlenen mimari çizgiye odaklanacağız. başbakanın bu yönde yönlendirmesi var.mahalle kültürünü ve komşuluk ilişkilerini güçlendirecek sosyal tesis ve donatılı proje yapmak istiyoruz. amacımız, kentsel dokuda kaliteyi yükseltmek” demişti.(11.12.2009, milliyet/ emlak)Üzerinden  geçmiş 3 sene daha…

Acaba, Sn. Başbakan’ın yönlendirilmesi beklenmeden alt kadroların bu tür projeleri hazırlayarak arza sunmaları  daha doğru olmaz mı?. Konu ile ilgili olarak mimarlıkta önde olan  İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yapılmış bir çok proje (yüksek lisans-doktora) olduğunu biliyoruz. Kızımın İTÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığında “yüksek lisans” yapması nedeniyle bir çok projeyi izleme imkanım oldu. Hatta Galata köprüsü ile Unkapanı köprüsü arasındaki alanın düzenlenmesi projesi/ödevi  için birlikte  çalıştım. Çok güzel bir proje çıktı ortaya ama sadece Fakültede  kaldı. Bu ve bunun gibi İstanbul için  yapılmış projelerden pekala yararlanılabilir.

(Türkiye Diyanet Vakfı Ankara Yükseköğrenim Öğrenci Yurdu'nun temel atma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “'Cami mimarisine dair ülkemizde sağlıklı bir eğitim verilemiyor. Neredeyse üniversitelerde hiç eğitim yok. Bu konuda mezun olan mühendislerin kendi şahsi gayretleriyle edindikleri yetenek ve bilgilerle bu konuda adımlar atılıyor. Keşke ülkemizdeki üniversitelerde cami mimarisi konusunda, ayrıca öğrencilerini olumlu anlamda yetiştiren dersler ve çalışmalar olsa. Ama maalesef yok..... Türkiye'de cami mimarisi konusuna mutlaka üniversiteler el atmalı. Bu işte, üniversitelerimizde otoriteler ortaya çıkmalı. Onların yetiştireceği kişiler de ülkemizin bu yöndeki ihtiyaçlarını karşılarken daha özgün yapılar ortaya çıkaracağına inanıyorum" şeklinde konuştu. /gundem-haber/universitelerde-cami-mimarisi-okutulmali-30.11.2012-427574)

Son yıllarda ülkemizde büyük bir inşaat seferberliğinin yanında, kentsel dönüşüm furyası var. Bir çok proje, İstanbul’un çok dışında olup, kültür ve sanat merkezlerine gelip gitmeyi imkansız kılan projeler. Bu nedenle, buralarda da mutlaka kültürel/sanatsal mekanların/salonların projelendirilmesi gereklidir. Bu konuda ilgili belediyeler takipçi/ısrarcı olurlarsa ülke kültür ve sanatı kazanmış olacaktır. Nasıl ki son yapılan değişiklikle 1000 metrekare üzerindeki alanlarda yapılan binalarda merkezi ısıtmaya geçilmesine karar verilmiş ise, aynı uygulama kültür ve sanat kurumları içinde konulabilir. Böylece insanoğlunun sosyalleşmesi için en önemli değer olan unsurlardan faydalanma oranı da artırılmış olacaktır.

Nihayet TBMM de kabul dilen, Sn. Cumhurbaşkanında imzada olan, “Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısı’nda” kabul edilen önemli iki madde ile sorun geçte olsa çözülmüş oluyor; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında, il özel idarelerince kullanılan haklar, yetkiler ve görevler, il özel idaresi bulunmayan yerlerde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nca kullanılacak. Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı, defterdarlıklar açılan emanet hesaplarına aktarılacak. Toplanan paraların yüzde 20'lik kısmı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın öncelik vereceği projelerde kullanılacak. Kullanılmayan miktar, bakanlık bütçesine aktarılacak. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, mahalleye dönüştürülen köylerde, yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler yapacak ya da yaptıracak.”

“Şehir dönüşümünde, bitişik nizamda ve parkı olmayan binalar yapılmayacağını vurgulayan Bayraktar, “Yeni konseptte yöresel mimariye ağırlık verilen, ayrıca tarihten gelen Selçuklu, Osmanlı ve bugünkü klasik dünya mimarisine ağırlık verilen, konfor bahşeden, parkı bahçesi olan, çocuklar okuldan geldiği zaman odasına kapalı kalmayan, parklarında oynayabildiği, emeklilerin ve yaşlıların bahçelerinde dinlenebildiği, komşuluk ilişkileri artan bir yapıya ağırlık vereceğiz.” ifadelerini kullandı.” Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Denizli’li işadamlarıyla yaptığı kahvaltıdaki konuşmadan.Cihan Haber.)

 

TOKİ Başkanı Sn. Ahmet Haluk Karabel, “Halkımız bir sene içinde yöresel mimariye uygun konutlar görecek” dedi. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “2023’e kadar bir milyon konut” hedefine ulaşmak için bir dizi yenilikler başlattı.Çayeli ve Safranbolu örneği Kasım ayı itibariyle 560 bin konut rakamına ulaşan , yöresel ve kültürel mimariye uygun konutlar inşa etmek için kolları sıvadı.TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, özel tasarım birimi oluşturduklarını belirterek, “Bu birim oluşturulmadan önce TOKİ’de genel portföyün yüzde 5’i kadar yerel ve de kültürel mimari örneklerimize uygun konut adacıkları oluşturduk. Erzincan’da, Safranbolu’da, Rize Çayeli’de yöresel ve kültürel mimariye uygun konutlar inşa ettik. Yeni kurduğumuz tasarım birimi ile birlikte halkımız bir sene içinde ve devamında artık yöresel mimariye uygun konutları görecek.Tasarım birimindeki çalışmalarımızla birlikte inşa edeceğimiz konut adacıklarını halkımızın beğenisine sunacağız” dedi.(Basından)

Evet, geçmişimizle, tarihimizle, sanatımızla övünüyoruz…Ama, Osmanlıdan/Selçukludan  gelen mimarinin,  yöresel mimarilerin geliştirilerek (kopya değil) uygulanmamasını anlayamıyoruz!..

Günümüzde; metronun  haliçten  geçtiği bölgedeki projesi, Ataşehir Camisi, yeni yapılan AVM ler -şehrin tarihi görüntüsünü bozmaktadır diye-, Taksim meydanı düzenlemesi/tarihi Topçu Kışlası projesi, Göztepe parkına cami v.b. siyasi partilerin, bilim insanlarının/köşe yazarlarının/akademisyenlerin  üzerinde tartıştığı  bir konudur. Şimdi buna Taksim ve Çamlıca’daki cami projesi de eklenmiştir.

”ICOMOS’un UNESCO için hazırladığı rapor İstanbul’un dünya miras listesinden çıkarılmasına neden olabilecek tesbitlere yer veriyor. Raporda “Siluette yaratacağı olumsuz etkiyi görmemek mümkün değil” denen Haliç Metro Köprüsü için çözümün, yeniden yapılması olduğuna işaret ediliyorGeçen hafta Türkiye’de incelemeler yapan UNESCO heyetine ICOMOS (International Council on Monuments and Sites) Türkiye Milli Komitesi de tarihî alanlarla ilgili bir rapor sundu. UNESCO’nun vereceği kararlarda son derece etkili olan bu rapora göre İstanbul için tehlike çanları çalıyor.Uluslararası ve hükümetler dışı bir organizasyon olan ICOMOS’un raporunda, Haliç Metro Köprüsü’nün zararlarının hiçbir çözüm yöntemiyle ortadan kaldırılamayacağı, köprünün yıkılıp yeniden yapılması gerektiği anlamına gelebilecek ifadeler yer alıyor. Yenikapı’daki dolgu alanı ve yarımadanın güneyine yapılması planlanan otobanın da silueti bozacağı belirtiliyor. Ayrıca projelerde halkın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımının sağlanmaması da eleştiriliyor.Raporda Haliç Metro Köprüsü’yle ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Köprünün inşa edilen ayaklarının yarattığı durumun vahameti ortadadır. Bu ayakların üstüne gelecek olan istasyon binası ve köprünün asma germe sisteminin pilon ve tellerinin siluette yaratacağı olumsuz etkiyi şimdiden görmemek mümkün değildir.”*

“…..’da yaşıyorsanız, İstanbul’a yolunuz düşer ise, alış veriş için da gezip görmek için Manifaturacılar Çarşısı’na uğrayınız.’nin ilk çağdaş merkezidir. Bir alışveriş merkezi şehrin doğal ve tarihi yapısı ile nasıl uyum içinde olur, bir alışveriş merkezini çağdaş sanatçıların kalıcı eserleri nasıl süsler görünüz.
Sultanhamam ve çevresindeki manifaturacılar “bir çarşıda toplanmak arayışında” 1954 yılında bir kurdular. Belediye, çarşının ile arasında kalan kısımda inşa edilmesini uygun gördü. 45 dönümde inşa edilecek çarşı projesi için açıldı. Yarışmayı Doğan Tekeli-Sami Sisa- M. Hepgüler’in projesi kazandı. Projenin özelliği yapı grubunun, arsanın çevresinde yoğunlukla yer alan önemli Osmanlı ve yapıtları ile uyum içinde olması idi. Manifaturacılar Çarşısı’nda 1117 dükkân, depolar, katlı bürolar, büfeler, açık-kapalı otoparklar ve diğer hizmet bölümleri var. Şebsefa Hatun Camii’nin çevresindeki blokların önlerinde meydanlar, çevrelerinde yürüyüş yolları inşa edilmiş.
eserleri binayı süsler
En önemlisi kapsamında yarışma ile seçilen ve binaların yüzlerine yerleştirilen 7 önemli sanatçının çağdaş yapıtları. Füreya Koral ve Sadi Diren’in seramik panoları, Eren Eyüboğlu, Bedri ve Nedim Günsür’ün mozaik panoları, Yavuz Görey’in dekoratif plastiği ve Kuzgun Acar ile Teoman Germaner’in kabartma yapıtları….**

Aklın yolu birdir…Hükümetimizin en iyi, doğru ve başarılı  projelerinden olan TOKİ ülkemizde büyük bir konut seferberliği yaratmış, gelir durumu düşük vatandaşların ev sahibi olmalarını sağlamış, ancak mimarlıkta/sanatta/estetikte  aynı başarıyı gösterememiştir. Hiç değilse bundan sonrakileri kurtaralım…

Şehirlerimiz daha güzel, yaşanılır ve estetik olsun diyor, çok zor ve erişilmez bir şey istemiyoruz…

Not: Sonbahar ayrı bir güzellikle geldi, yapraklar renkten renge girdi, döküldü, yağışlar başladı… Ancak, kuru ve güneşli havalar için yapılan kaldırımlarda/parklarda yürümek adeta işkence oluyor. Acaba, belediyelerimiz yetkilileri, sağanak olmayan yağmurlarda, arabalarından çıkıp, çocukları ile beraber, atlamadan/zıplamadan/suya batmadan/taşların altından sıçrayan çamurlu sulardan kaçmadan  kaldırımlarda/parklarda yürümeyi denerler mi?!..

* Ayazoğlu, Serkan;  İstanbul Bitmiş!...,Taraf, 25.11.2012

**Uras, Güngör,Mimarlık zor sanat, Milliyet, 25.11.2012