BIST 9.645
DOLAR 32,55
EURO 34,89
ALTIN 2.424,79

Taşın Ağırlığı Suyun Genişliğidir

Suyun yüzünde taşın düştüğü o yerdir birey. Taşın bizzat kendisidir de ve düşüşünde yeniden oluş/oluşlar vardır.

Suyun yüzünde taşın düştüğü o yerdir birey. Taşın bizzat kendisidir de ve düşüşünde yeniden oluş/oluşlar vardır. Oluşun/oluşların boyutunu ve etkisini belirleyen taşın ağırlığı, suyun genişliğidir.

Taşın ağırlığını belirleyen dokusu, içinde barındırdığı maddelerin türüyse, bireyin ağırlığını belirleyen de öğrenme ve değişime duyduğu arzudur. Peki, değişim nerede başlar? Nasıl Başlar? Neyi parlatmalı birey görüngüden önce? Görünmeyeni anlamanın bir ilmi var mıdır?

Durmaksızın bağıran şehirler. Boğuk bir iniltiden başka bir şey olmayan yollar. Kararmayan geceler. Birbirine yetişemeyen doğrular ve yanlışlar. Mevsimsiz kar çılgınlığında yağan bilgiler. Hazmedilmeye vakit kalmayan aşklar ve bütün bu çılgınlığın ortasında kendine sağırlaşan ruhlar hangi dili konuşur?

Bize bir geyikli gece, hiç değilse bir kovuk gerekmez mi bütün seslerden azade?

Hangi yoldan gidilir ruhun evine? Tapınaklaşan bir bedende ruha yer kalmış mıdır? Bedenselleşen bir dil ile ruhu ve ruhun ihtiyaçlarını anlamak mümkün müdür?

Bize bir geyikli gece, hiç değilse bir kovuk gerekmez mi bütün seslerden azade? Susmak için, durmak için ve duymak için önce kendimizi sonra birbirimizi. Bir de bütün gürültülerden arınmış bir dil, beden ve ruh arasındaki o ince köprüyü inşa etmek için yeniden.

Peki, bu mümkün müdür devasa bir çığ gibi çılgınca yuvarlanan bugünün dünyasında ve toplumlarında? Tutunabilmek ve kök salabilmek için yeniden sevginin ve bilginin coğrafyasında tıpkı ağaçlar gibi saygı duyarak toprağın ilmine.

Bunları düşünüyorum, yeni bir kitabın satırları arasında yol açmaya çalışırken kendime ve kelimelerden evler inşa ediyorum. Bahçeler, ağaçlar, küçük huzur gölleri. Ve fırlatıyorum kendimi acemi bir taş gibi toplumun denizine.