BIST 9.693
DOLAR 32,51
EURO 34,76
ALTIN 2.494,16

Tarihi kongreden izlenimler…

AK Parti'nin 3. Olağanüstü Kongresi'nde neler yaşandı? Sabahın ilk ışıklarıyla okunan o ayet ve meali...

81 ilin katılıyla gerçekleşen AK Parti 3. Olağanüstü Kongresi beklenin üstünde bir katılım ve verimle Ankara Arena'da gerçekleşti.

Salon dolu olduğu kadar dışarıda da insanların oturacağı, bekleyebileceği tüm alan doluydu.

Sabahın saat 04:00'da değişik illerden gelen binlerce AK Parti gönülleri bir araya gelmiş; tekbir, salavat, sloganlarla bir buçuk saat kadar gösterine yerde durmak durumunda kaldılar. Bu süre az sıkıntılı geçti, çünkü bu alanda ihtiyaç temini için yer elverişli değildi, sabah namazını kılma sıkıntısı yaşandı.

Bu arada Konya’dan gelen bir ekibin, koro halinde dillendirdikleri bir şey dikkatimi çekti;

Şu ayeti orjinali ve mealiyle birlikte okuyorlardı;

“Muhakkak ki benim namazım, yaşantı tarzım, hayatım ve ölümün alemlerin rabbi Allah içindir”

Onları dilerken duygusal bir hal yaşadım ve bunu köşemde değerlendireceğimi söyledim. Adını bilmemekle birlikte o narin gencin fotoğrafını paylaşıyorum.

Bariyerler açıldıktan sonra yarım saatlik bir zaman diliminde salona ulaşıldı, salonda yer aldıktan sonra o çekilen sıkıntının yorgunluğu nispeten üzerimizden kalkmış gibiydi.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın katılımıyla misafir ve ev sahiplerini tamamlandı; Teşkilat başkanı Mustafa Ataş'ın kongrenin akışını sunmak için yaptığı kısa konuşmasıyla salonda divan heyeti kuruldu; heyet başkanlığına Hayati Yazıcı ve diğer üyeler oy birliği ile seçildi.

Hayati Yazıcı kısa bir konuşma yaptı. Başbakan ve Cumhurbaşkanının konuşmasından sonra MKYK listesi okunup onaylandı. Bir iki isim dışında umut vadeden bu kurul inşallah geleceğin Türkiye’sine damgasını vuracak umudunu taşıyanlardanım. Şayet hakkını vermeyen veremeyen olursa bir yazar, bir düşünce insanı olarak afişe etmek boynumuzun borcudur, diye düşünüyorum.

Başbakan'ın daha çok teşekkür içerikli olan konuşmasına müteakip, Cumhurbaşkanının konuşmasında altını çizilecek ifadeler olduğu kanaatindeyim.

OHAL’ın devam edeceği zorunluluğunun yanı sıra, çözüm sürecinde yanlış yapanları anması da manidar oldu.

Ah şu iki konuda toplumsal bir huzur adına bir yol yöntem bulabilseydik ne olurdu değil mi?

Bu iki mesele,

*Toplumu ayrıştırıyor,

*Fitne fesat çıkarmaya vesile oluyor,

*Her kesimden insanımızın gereksiz meselelerle vakit öldürmesine sebep oluyor,

*Birçok insanımız bu sürecin mağduru oluyor,

*Toplumda dargınlıkların, tramvayların, mutsuzluğun oluşmasına neden oluyor.

Başka bir dert eklemeye gerek var mı acaba bir bu tür sıkıntılarla boğuştukça düşman perde arkasında kıs kıs gülüyor, bazı ahmak ya da dahili düşmanlar da alkış çalıyor.

Buna soruna topluda karşılık bulacak düzeyde yeni yeni kriterleri getirilmesini istiyorum.

Her şeyden önce Bank Asya hesabı, Sendika üyeliği, Dernek üyeliği, çocuklarını FETÖ’nün okullarına göndermek durumunda kalanlar, hatta pasif bylockcuların dahi bir an evvel görevine dönmeleri için hızlı bir çalışmanın yapılmasını bekliyorum. “FETÖ’nun ticaret ve ihanet takımı ile ne kadar mücadele ediliyorsa o adaletin işidir, beni aşar.”

Kürt meselesinde de şimdiye kadar yapılan çalışmaların ışığında yasal ve anayasal düzeyde çözümü bekliyorum.

Artık eğitim, ekonomi, üretim vb.konularına fasıl açalım, zaman ayıralım değil mi?

Hayırlı olması dileğiyle.