BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,84
ALTIN 2.428,17

Siz hala Sabahattin Zaimleşemeyenlerden misiniz?

Dün belki de bir ilk yaşandı.

18 Aralık günü OTDÜ’de çıkan eylemlere ilişkin belirli akademik çevrelerden açıklamalar geldi. En dikkat çekici açıklama olayları kınayan bir bildiri yayınlayan yeni kurulan "Sabahattin Zaim Üniversitesi"nden gelirken,

İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Galatasaray ve Mimar Sinan Üniversiteleri de ortak olarak “Türkiye Cumhuriyeti’nin uzay bilimleri ve teknolojileri alanında göstermiş olduğu bu tarihi başarı, ne yazık ki ODTÜ yerleşkesinde bazı öğrencilerin şiddet eylemleriyle gölgelenmeye çalışılmıştır.” açıklamasında bulundular.

İlgili üniversitelerin kınadığı protesto eylemi için öncelikle şunu belirtmek gerekir;

Protesto, anayasal bir haktır.

Devlet erkini denetlemeye yarayan mekanizmalardan biridir.

Vatandaşın nefes almasıdır.

Bu nedenle “olmazsa olmaz” denecek bir özgürlüktür.

ODTÜ’de yaşananlara baktığımızda, olaylara şahit olan basın mensupları ve o sırada ODTÜ yerleşkesinde olan öğrenciler, “eylem yapan öğrencilerin daha  şiddet unsuru olarak görülecek bir davranış sergilemeden güvenlik güçlerinin müdahalesine maruz kaldıklarını” belirtiyorlar. İçişleri bakanı bile hafta içi polisin orantısız güç uygulaması alışkanlığından dert yanmışken, ilgili sert müdahalenin kabul edilemez olduğunu belirtmeliyim.

Hem bir şey soracağım; üniversitelerin açıklamalarında belirtildiğinin aksine öğrenciler; “Göktürk-2 uydusuyla gurur duymak zorunda mıdır?”

AK Parti politikalarını desteklemiyor ve on yıllık gelinen süreçte, bu politikaları kabul etmemeleri  nedeniyle bu tür bir tepkiyi veriyor olamazlar mı?

Olabilir.

Sonuçta herkes Başbakan’ı ve AK Parti politikalarını sevmek zorunda değil.  Söz konusu Göktürk uydusu olsa bile…

Bu nedenle protesto hakkını kesinlikle destekliyorum. 

Ama tabi genel anlamda aktivistlerin eylemi bir “şiddet aracı” olarak kullanması gibi durumları ve buna mukabil kolluk kuvvetlerinin de protesto yapanlara reaksiyon olarak gösterdiği acımasız tavrı reddediyorum.

Yani protest tavırla şiddeti iç içe düşünmek, şiddet uygulamak ya da şiddete maruz kalmak demokratik bir düzende tasvip edilecek davranışlar değil.

***

Bunların yanı sıra; üniversitelerin ODTÜ’de yaşananlara ilişkin söylemlerini bir de şöyle değerlendirmek gerekiyor;

Karşılıklı beyanlarla bir yanda Ankara Üniversitesi ve ODTÜ öğretim üyeleri, diğer yanda ise yukarda belirttiğim üniversiteler karşı karşıya gelmiş oldu.

Söz konusu görünüm, akademik dünyada pek alışık olmadığımız bir durum.

Çünkü yıllarca “laiklik” kıskacı dışında güncel-politik hayata pek katılım göstermeyen, etliye sütlüye karışmayan üniversitelerden beklenmeyen bir çıkıştı bu.

Böylelikle uzun süre sonra ilk defa, politik bir mülahazanın içerisine girdiler.

Tabi bu durumu “son kaleler” ile “yeni akademik düzen” arasındaki çatışma olarak algılayanlar olabilir.

80 öncesine döneriz diye korkanlar da olabilir.

Ama ben anca hayata müdahil olan bir akademinin, gerçek bir akademi olabileceğini düşünenlerdenim.

Bu nedenle örneğin, çoğu insan küçümsese de Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin ODTÜ kınamasını çok cesaretli bir davranış olarak görüyorum.

Burası er meydanı. Diğer üniversiteler de kendilerine çok güveniyorlarsa, Sabahattin Zaim'i küçümseyici tavırları bir kenara bırakarak buyursunlar... Akademik yayınları, söylemleri, demokratik protestolarıyla bu tartışmaya dâhil olsunlar.

Çünkü şu meşhur “tek dişi kalmış canavarın” muasır medeniyetine giden yol, susmaktan, küçümsemekten değil, doğrularını kabul ettirme yolunun konuşarak, ikna ederek bir alışkanlık haline dönüşmesinden geçiyor.

Bu nedenle geride durmayı tercih eden tüm akademi dünyasına soruyorum;

Siz hala Sabahattin Zaimleşemeyenlerden misiniz?