BIST 9.567
DOLAR 32,50
EURO 34,78
ALTIN 2.487,49

SETA; akademisyenlerin “uluslararasılaşmasından” ne anlıyor?!..(16)

Uluslararası akademisyenler, bir kültür elçisidir.

Seta; önemli bir çalışma yapmış ve bu alandaki sorunları ortaya koymuş.

Maalesef, bu  konuda da doğru değiliz!...Çok eksiğimiz var!...

Rapordan;

“Türkiye’nin genel görünümü ele alındığında ise başka bir ülkede kurduğu uluslararası şube kampüs sayısının iki, ev sahipliği yaptığı uluslararası öğrenci sayısının 108 bin 76 ve uluslararası akademisyen sayısının ise 2 bin 886 olduğu görülmektedir (YÖK, 2017a) Türkiye’de uluslararası öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısının yüzde 1,5’i ve uluslararası akademisyen oranının ise yüzde 1,9 olduğu düşünüldüğünde gelişmiş ülkelere kıyasla bu rakamların çok düşük olduğu gözlenmektedir.”

Uluslararasılaşma ne demek?

“Hedeflenmesine rağmen uluslararası olmanın ne anlam ifade ettiği üzerinde uzlaşılan tek bir açıklama bulunmamaktadır. Öğrenci, akademisyen ve politika analistleri gibi yükseköğretim paydaşları uluslararası olmaktan farklı şeyleri anlayabilmektedir (Knight, 2015) Uluslararası olmanın yükseköğretim alanında tek bir tanım ve tarifi olmadığı gibi bir kavram olarak “yükseköğretimde uluslararasılaşma”nın da üzerinde uzlaşılan tek bir tanımı bulunmamaktadır.” (De Wit, 2002; Knight, 1997; Knight, 2008)

Uluslararasılaşmak neden önemli?

“Uluslararasılaşmanın gerekçeleri konusunda üzerinde uzlaşmaya varılmış net bir liste bulunmamaktadır. Yükseköğretimin uluslararasılaşması konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan Knight’ın (1997) uluslararasılaşma gerekçelerine olan yaklaşımı ise alan yazınında sıkça aktarılmaktadır. Buna göre Knight (1997) uluslararasılaşmanın gerekçelerini akademik, ekonomik, kültürel/sosyal ve politik olmak üzere dört ana başlık altında ele almıştır; akademik gerekçe, ekonomik gerekçe, kültürel/sosyal gerekçe, politik  gerekçe.

Yükseköğretim kurumlarında görülen uluslararasılaşma hareketi çeşitli kaynak ve motivasyonlardan beslenmekte ve bu kurumlarda farklı şekillerde uygulanmaktadır. Buradan yola çıkarak uluslararasılaşma hareketine yönelik kurumsal yaklaşımları dört grupta toplamak mümkündür (Aigner, Nelson ve Stimpfl, 1992; Arum ve van de Water, 1992; De Wit, 1995; Knight, 1994, 1996, 1997; Qiang, 2003): aktivite, yeterlilik, etos ve süreç yaklaşımı. Bu kategorilerde yazarlar tarafından kullanılan “yaklaşım” sözcüğü liderlik pozisyonunda bulunan kişilerin uluslararasılaşmaya karşı aldıkları duruşu temsil etmektedir. Bu tipoloji hem araştırmacılar ve yükseköğretim kurumları tarafından kullanılan farklı uluslararasılaşma yaklaşımlarını örneklendirmeyi hem de bu kurumları benimsedikleri yaklaşım üzerine düşündürmeyi amaçlamaktadır.” (Knight, 1997)

Uluslararası akademisyen kimdir?

“Türkiye’deki uluslararası akademisyenlerin sayısının 3 bin 144’e ulaşması otuz yılı aşkın bir süre içerisinde gerçekleşmiştir. Günümüzde akademisyenlerin uluslararası hareketlilikleri gerek ülkeler gerekse AB ve Fulbright Komisyonu gibi uluslararası kuruluşların dünya çapında ve büyük bütçe desteğiyle sürdürdükleri bir süreç haline gelmiş bulunmaktadır. Nitekim dört milyondan fazla öğrenci, akademisyen, öğretmen ve araştırmacının uluslararası akademik hareketliliğinin sağlanmasının hedeflendiği Erasmus adı altında tek çatı bünyesinde toplanan uluslararası akademik hareketlilik programı kapsamında 2014-2020 arası dönem için 14,7 milyar avro bütçe ayrılması (Avrupa Komisyonu, 2016) bu konuya “uluslar üstü” önem verildiğini göstermektedir.

Nitekim doktora öğrencilerinin akademisyen olarak kabul edilip edilmemesi, yarı zamanlı akademisyenlerin uluslararası akademik hareketlilik araştırmalarına dahil olup olmaması ve ön lisans programlarının akademik program kapsamında değerlendirilip değerlendirilmemesi gibi konularda ülkeler arasında farklı uygulamaların bulunduğu bilinmektedir.” (Teichler, 2011; 2015)

Türkiye’deki uluslararası akademisyenler 106 farklı ülkeden gelmişlerdir. (YÖK, 2017a)

“Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı uluslararası akademisyenlerin yarıdan fazlası doktoralı değildir. Öyle ki bu akademisyenlerin sadece yüzde 36’sının doktorası olup doktor öğretim üyesi, doçent ya da profesör olarak Türkiye’deki üniversitelerde görev yapmaktadır.”

Sorular:

Dr. sız uluslararası akademisyen olur mu?

Akademisyenlerimiz, neden yabancı akademisyenler karşısında ezilmektedir?

Y.Doç. ve Doç.lerin, sorunları giderilmeden, özlük hakları iyileştirilmeden uluslararasında  başarılı olunabilir mi?

Setav, neden 7100 sy.yasa konusunda sessiz kaldı/kalıyor?

Hükümete yakın olmak, sorunlara el atmaya engel  mi oluyor?

Uluslararası akademisyenlerin, kendi dillerinin yanında Türkçe’den sınava girip 65 puan alma zorunluğu var mı?

Yoksa, bu şartlar sadece bizim insanımız için mi?

Uluslararası akademisyenlerin varlığı ülkeye iki şekilde katkı sağlar;

1/ “Öğretim ve araştırmanın uluslararası ve çok kültürlü hale gelmesi sonucu sunulan olanakların çeşitlenmesiyle kalitenin artmasıdır.”

2/ “Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamalarında daha fazla uluslararası akademisyene ev sahipliği yapanların daha fazla puan alıp kalite sıralamalarında daha çok avantaj elde etmesidir.” (QS, 2017; THE, 2017; Ergin, 2015; Teichler, 2009)

Ayrıca;

1/ “Kısa vadede uluslararası akademisyenlerin olduğu yükseköğrenim programları –yukarıda da ifade edildiği üzere– daha çeşitli ve daha nitelikli olarak algılanmaktadır. Bu da uluslararası öğrenciler için o programları daha cazip hale getirmekte ve bu kazanılan itibar öğrenim ücretleri yoluyla doğrudan gelir kaynağına dönüşmektedir.”

2/ “Uzun vadede ise bilgi ekonomisi çağında yetişmiş insan kaynağı olarak uluslararası akademisyenlere ev sahipliği yapmak bilgiyi üretme ve kullanmada da avantaj sağlamaktadır.”

3/ “Kültürel/sosyal açıdan uluslararası akademisyenler doğal olarak birer kültür elçisidir. Nitekim uluslararası akademisyenler ve yerel öğrenciler, meslektaşlar ve halk karşılıklı bir şekilde kültürlerini öğrenmektedirler. Bu sayede kültürlerarası karşılıklı anlayış gelişebilmektedir. Böylelikle çok kültürlü ortamda öğrenim gören yerel öğrencilerin de dünya vatandaşı olma gereksinimlerinin karşılanması yönünde adım atılmaktadır” (Hudzik, 2015; Egron-Polak ve Hudson, 2014; Knight, 1997).

4/ “Politik olarak ise uluslararası akademisyenler birer diplomatik kolaylaştırıcıdır. Öyle ki günümüzde diplomasi sadece sert güç değil yumuşak güç kullanımıyla da şekillenmektedir.… Nitekim uluslararası akademisyenler bulundukları ülke ile ana vatanları arasında bir köprü olup ülkeler arası ilişkilerin daha hızlı ve kolay bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunabilir.” (Büyükgöze, 2016; Nye, 2004; Knight, 1997)

Not:80 Sayfalık bu raporda çok önemli gördüğümüz başlıkları aldık. Kaynakçaları da, rapor açıldığında (setav.org) görüleceği için buraya almadık.