BIST 9.080
DOLAR 32,32
EURO 35,07
ALTIN 2.307,42

Şeref getirdin güzel misafir, şeref getirdin rahmet misafiri

Bugün ramazanın 1. günü. Oruçluyuz. Rabbim orucumuzu kabul etsin. Makbul eylesin. Rızasına uygun kılsın.

Allah'ın selam ve rahmeti üzerinize olsun. Yüce Allah sizleri rahmeti ile kuşatsın. Sizleri razı olduğu ameller ile meşgul eylesin. Ve sizleri Dünya ve ahiretin en büyüm imamı Hz.Muhammed(sav)'in yolunu bir gölge gibi takip eden takipçilerinden eylesin.

Bugün ramazanın 1. günü. Oruçluyuz. Rabbim orucumuzu kabul etsin. Makbul eylesin. Rızasına uygun kılsın. Bizi kulluğuna layık gördüğü için kendisine yerden semaya kadar hamdu senalar olsun. Bize ramazanı ve içinde bulundurduğu çok mübarek bir gece olan kadir gecesini lütfettiği için kendisini hamd ile tesbih ederiz. Bu mübarek günleri kendisine yakınlaşmada bir vesile eylediği için ,bize bu nimeti verdiği için , kendisini hamd ile tesbih ederiz.

Ramazan aramıza gönderilen bir misafirdir. Allah'ın rızası bu misafiri memnun etmemize bağlıdır.

O şuan bizim hal ve tavırlarımıza sadece bir ay tanıklık edecek ve mahşer günü ise şehadette bulanacak. Filanca kul bu bir ayı şöyle şöyle ihya etti ,diyecek. Bunun farkında olalım. Misafire ikram gerekir. Misafiri en güzel şekilde ağırlamak gerekir. Bu misafir fazla kalıcı değil aramızda.

Kendisine dair beklentileri yok. O sadece bize emredilen hususları hatırlatmaya ve bunu pratik hayatımıza dökmemizi söylemeye geldi. Düşeni kaldırmayı unutma demeye geldi. Yoksulu itme,bilakis onu tutan bir el ol demeye geldi. Fakirleri hor görme bilakis onlarında senin gibi birer kul olduğunu unutma demeye geldi. Anne ve babana hürmette saygısızlık etme bilakis Allah'ın rızası onları sevindirmene bağlıdır demeye geldi. Evlatlarına islamın emir ve yasaklarını öğret eğer öğretmezsen sen öldüğünde arkandan bir fatiha okumayı dahi bilmeyen evlatlar bırakacaksın demeye geldi. Sen bir ay boyunca oruç tutarken senin orucuna şehadet eden yüce Allah ve melekleri olacak demeye geldi. Senin bu tuttuğun orucu baban Adem(A.s.)'de tuttu. Senin bu tuttuğun orucu peygamberin Hz.Muhammed'de tuttu demeye geldi. Senin bu karşıladığın ramazanı peygamber dostları olan sahabe­i kiram heyecan ve aşkla gelişini beklerlerdi demeye geldi. Senin şuan içinde bulunduğun bu mübarek ayın Allah katında ki kudretini ihata edebilseydin, keşke gitmesen hep burada yanı başımızda dursan ve bu mübarek ay nasıl ihya edilmesi gerekiyorsa öyle ihya edeceğime söz veriyorum derdin demeye geldi. Sen şuan öyle mübarek bir ay içerisindesin ki , yüce Allah'ın kelamı olan kur'an­ı kerim işte bu ay Allah Resulunun mübarek kalbine indirilmeye başladı demeye geldi. Sen şuan öyle mübarek bir gecenin içindesin ki , nice Allah dostu sırf bu günleri hakkıyla idrak edebilmek için secdelerini dahada uzun tutarlar yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederlerdi demeye geldi. Sen şuan öyle mübarak bir ay'ın içindesin ki, yapacağın bir iyilik senin ahiretinin selameti için vesile olacak demeye geldi...

Oruç, sahurla (imsak vaktiyle) başlar ve iftarla (akşam ezanıyla) sona erer. Oruçlu kişi bir şey yemeyecek, içmeyecek ve eşiyle yakınlaşmayacaktır. Nefsani arzularına geçici bir süre için ara verecektir. Allah'ın diğer zamanlarda helal kıldığı şeyleri belli zaman diliminde kendine haram kılacaktır. Bu bir nefis terbiyesi, bir fedakârlık hamlesidir. Kulun Allah için nefsinin isteklerinden vazgeçmesidir.

Yüce Kuran'ın indiği ay diye nitelenen ramazan, bereketiyle gelir, cömertliğiyle sofralarımıza konuk olur. Bize iyi ve güzel şeyler fısıldar, merhamet vurgusu yapar. Bizi terbiye eder. Sanki şöyle der : "Kendine gel. Sadece midenle değil; gözünle, dilinle, elinle, ayağınla vicdanınla, kalbinle oruç tut" der. Tüm bedeni ile ,ruhun ve kalbin ile yüce Allah'ın istediği islamı yaşama heyecanı içinde ol , der. Aslında oruç : Kendini yemek ve içmekten soyutladığın gibi , tüm bedenini günah olarak telakki edilen bütün olgulardan soyutlamanı öğretir. Orucun gayelerinden biriside budur. Nitekim Hz Peygamber (sav) "Başkasına kötü söz söyleyen orucu bıraksın. Onun orucu artık sadece aç kalmaktan ibarettir" buyururken işin bu boyutuna işaret ediyor. Oruç tutuyorsun ama zulüm ediyorsun, kötü söz söylemeye devam ediyorsun, günahlarından vazgeçmiyorsun. Haram yemeğe, kul hakkı çiğnemeye devam ediyorsun. Peki, kendi kendine "böyle oruç olmaz" demiyor musun? Kendimizi sorgulayıp , bu rahmet ayının bereketinden istifade edebilme gayreti içinde olmamız gerekmiyor mu ?

İyi ama ben aç kalmaya dayanamıyorum, kan şekerim artıyor.Bir de sigarasızlık gelince

sinirleniyorum, dayanamıyorum " diyoruz. Bu mazeretler bizi kurtarır mı ? Bu mazaretler kişiyi haklı kılmıyor maalesef. Çünkü oruç zaten bir sabır ve kontrol imtihanıdır. Sen aslında şöyle demiş oluyorsun: "Ben hem oruç ibadetini tutayım hem de hiç sıkıntı yaşamayayım". Peki, sence bu doğru mu? 40 derece sıcak altında kazma sallayarak, terleyerek, oruç tutan kardeşlerimizin halini düşününce ne kadar rahat bir oruç tuttuğumuzu anlayabiliriz.

İSLAMDA RUHBANLIK YOKTUR

Elbette evinde hiçbir sıkıntı yaşamadan oruç tutanın da sıkıntılar içinde oruç tutanın da yaptığı ibadet makbuldür. Kişinin defterine oruç tutmuştur diye yazılır. Yazılmasına yazılır da Allah katındaki manevi dereceleri ve sevap boyutları farklı olur.

Rasûlullah (s.a.v) bir gün dostlarına kıyametten bahsetmişti. Onlar da duygulanıp ağladılar. Sonra içlerinden on kişi Osman Bin Maz'ûn'un evinde toplandı. Aralarında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali de vardı.

Yaptıkları istişare neticesinde, bundan böyle dünyadan el etek çekmeye, gündüzleri oruçla, gecelerini de sabaha kadar ibadetle geçirmeye, et yememeye, kadınlara yaklaşmamaya, güzel koku sürünmemeye ve yeryüzünde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Bu haber Peygamber

Efendimiz'e ulaşınca, kalkıp Osman Bin Maz'ûn'un evine gitti fakat kendisini evde bulamadı.

Hanımına, Osman ve arkadaşlarının kendisine gelmeleri için haber bıraktı. Onlar da Peygamber Efendimiz'in huzuruna çıktılar. Efendimiz, karar aldıkları hususları kendilerine sayarak: Bu konularda ortak karar almışsınız, öyle mi? dedi

Onlar: Evet ey Allah'ın Resulü. Bizim böyle bir karar almakta hayırdan başka bir gayemiz yoktur, dediler.

Bunun üzerine Allah Resulu (s.a.v)şöyle buyurdu :

­ Şüphesiz ki ben bunlara emrolunmuş değilim. Bu doğru değil. Elbette sizin üzerinizde nefislerinizin hakkı vardır. Bazen oruç tutun, bazen tutmayın. Gece hem ibadet edin hem uyuyun.

Ben hem ibadet ederim hem de uyurum. Oruç tuttuğum günler de olur tutmadığım günler de. Et yediğim gibi hanımlarımla beraber olurum. Kim benim Sünnet'imden yüz çevirirse benden değildir

(Ali el­Kârî, el­Mirkât, 182­183)

Peygamberimiz sahabeyi hayatın içine çekecektir bu tavrıyla.

Hz. Ebû Bekir, dini yaşama konusunda büyük bir azim ve gayrete sahipti. Bazı arkadaşlarıyla, Allah Resûlü (s.a.v) gibi olamadıkları gerekçesiyle daha fazla ibadet etmeleri gerektiğini düşünmüşlerdi. Ancak Peygamberimiz ruhbanlığa müsaade etmeyerek ashabından kendi sünnetini takip etmelerini istedi. Kur'an­'ı kerimin 'orta yolu bulan ümmet ' diye medhu sena ettiği islam ümmetinin yolu tam olarakta budur işte. Yani , dünyaya bağlanmada aşırı olmama aynı zamanda dünyadan el etek çekmede aşırı olmama. Ne mutlu bu ince çizgiyi hakkıyla idrak edebilene. Ne mutlu. Ne mutlu...