BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 35,08
ALTIN 2.324,58

Seferberlik...

Kurban Bayramı yaklaşıyor. Şunun şurasında bir hafta kaldı sayılır. Eş dost arıyor, "Ne yapacağız?" diye.

Kurban Bayramı yaklaşıyor. Şunun şurasında bir hafta kaldı sayılır. Eş dost arıyor, "Ne yapacağız?" diye. "Ne yapacağız"dan kasıt, "Beraber danaya mı girelim, yoksa birer küçük baş hayvan mı keselim?" sorusunun cevabını almak...

Arayan herkese aynı şeyi söylüyorum.

"Ben bu yıl kurban kesmeyi düşünmüyorum. Çünkü kafamda başka bir düşünce var" diyorum. O düşünce şu: “Ben bu yıl kurban vekaletimi devlete vermek istiyorum!”

Günlerdir yazıyorum.

Emeklisinden memuruna, polisinden askerine ve hatta kumbarada para biriktiren çocuklara varıncaya kadar herkes parasını bu yıl gerisin geri devletin kasasına koymak istiyor. 

Emekliler, "Söz verilen ikramiyeler bayram öncesi yatırılmasın, istemiyoruz" diyor. Engelli maaşı alanlar, "Gerek yok, bir kere de almayıverelim" diyor. 

Düne kadar 3600 ek gösterge ve özlük hakları için isyan eden polis kardeşlerim, "Böylesine büyük bir savaş yaşanırken biz böyle duracak mıyız?" diye isyan ediyor. Ülkemin kahraman Mehmetçiği, "Biz sadece dağlarda savaşmak için asker olmadık. Bize düşen neyse yaparız" diye çağrıda bulunuyor. 

Bu bir milli seferberlik...

Devletimiz, "Durun yahu, henüz o duruma gelmedik" diyebilir, "Bizim ekonomimiz güçlüdür mesajı" verebilir.  

Ancak mesele bu değil ki... 

Bir ulus, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, ülkesini yeniden ayağa kaldırmak için seferber olmak istiyor. Ecdadının yolundan gittiğini belgelemek, tarihler boyu rahmet ve minnetle anılmak istiyor. Bu günleri hatırladığında, anlatılacak destansı bir anısı olmasını istiyor. 

Gelecek olan kesin zaferin ortağı, paydaşı olmak istiyor. Devlet zor durumda olduğu için değil, devletinin elini daha güçlü kılabilmek için elindekini avucundakini ülkesine geri vermek istiyor. 

Kurbanlık meselesine geri dönecek olursak...

Aynı şey, bu konuda da geçerli. 

Mesaj kutuma iliştirilen binlerce mektup var. "Biz bu yıl kurban kesmek yerine, kurban bedelini devletimize bağışlamak istiyoruz. Bize yol gösterilsin" diye bekleşen on binlerce insan var. 

Başkan Erdoğan millete rağmen siyaset yapan biri değil. Millet ne istiyorsa onu yapan biri. Bugüne kadar, milletin Amerika konusundaki çağrılarının tamamına koşulsuz şartsız uydu. 

Millet, "Madem onlar bize vize yasağı koyuyor, biz de onlara aynı yasağı koyalım" dedi, Erdoğan bunu hemen uyguladı.

Millet, "Madem onlar bizim bakanlarımıza yasak koyuyor, biz de aynı yasağı koyalım" dedi, Erdoğan bunun gereğini derhal yerine getirdi. 

Millet, "Madem onlar bizim papazı vermiyor, biz de onların papazını vermeyelim" dedi, Erdoğan bu isteği de aynen yerine getirdi.

Millet, "Madem onlar bize gümrük vergisi getiriyor, biz de onların mallarını boykot edelim. Mesela elektronik ürünlerini almayalım" dedi, Erdoğan anında boykot kararı aldı.

Aynı millet şimdi de "15 Temmuz'da canımız pahasına mücadele ettik. Şimdi de paramızla mücadele edelim" diyor. "Bırakın bir kez daha ülkemizin yanında yer alalım" diyor.

Ve Başkan Erdoğan'ın bu çağrıya kayıtsız kalmamasını istiyor. Bence de Erdoğan'ın bu çağrıya kulak tıkamaması gerekiyor.

Zira bu seferberliğin içeride bize getireceği psikolojik üstünlük bir tarafa, dünya kamuoyunda nasıl yankılanacağını iyi hesap etmek gerekiyor.

Dünya medyasının, "Çılgın Türkler, ülkesini ayakta tutmak için kusursuz bir seferberlik başlattı" manşetleri attığını düşünsenize...

Bundan daha büyük gurur olur mu? 

Onun için ben bir kez daha, "Bu yıl kurban bedelini ülkeme bağışlamak istiyorum" çağrısının duyulmasını ve bu çağrıya destek verilmesini diliyorum.