BIST 9.645
DOLAR 32,59
EURO 34,83
ALTIN 2.414,75

Saraydan kız kaçıran 16 asker

Saraydan Kız Kaçırma adını taşıyan Mozart’ın bir Operası var. Uzmanlarına göre Mozart bu eserinde Osmanlı’nın Mehteran müziğinden esinlenmiş. Daha doğrusu, Saraydan Kız Kaçırma, Doğu’nun mistik atmosferinde nefes alıp veren bir Batı Klasiği.

Saraydan Kız Kaçırma adını taşıyan Mozart’ın bir Operası var. Uzmanlarına göre Mozart bu eserinde Osmanlı’nın Mehteran müziğinden esinlenmiş. Daha doğrusu, Saraydan Kız Kaçırma, Doğu’nun mistik atmosferinde nefes alıp veren bir Batı Klasiği.
 
Yeni bir kutuplaştırma projesinin işletildiği bugünün dünyası için,  bu prototip,  ilginç bir sentez özelliği taşımaktadır.  Bana göre bu prototip; geleneksel “üstdonu” ile modern “Benetton tişört”ünü giyerek evinin balkonunda cam silen genç kızımızın bugün yarattığı sentezi anlamak için önemlidir. Bu prototip, bir şeyi anlamak için de önemlidir: Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda 16 Türk Devletini simgeleyen askerlerin kıyafetlerinin folklorik işlevini. 

Eleştirileri anlamak ve hoşgörü göstermek için kendimi zorluyorum. Maalesef ortada hoşgörü göstereceğim bir şey de yok. 

Şu söylense anlayabilirim mesela: “Bu tür militarist görüntüler bize zarar verir. Zaten bölgemiz kan gölü. Biz de kendimizi savaşçı kimliğimizle dünyaya takdim edersek, herkesin bizi öcü gibi görmesine teşne oluruz”. Örneğin dense ki; “kıyafetler Cumhurbaşkanlığı gibi, devletin manevi şahsiyetinin tecessüm ettiği bir makamı gülünç duruma düşürüyor. Ciddiyetine halel getiriyor”. “Haklı olabilirsiniz” derim ama “olmadı, yakışmadı” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar. 

Ben farklı bakıyorum: Birkaç vesile ile söyledim. 16 asker kıyafetinin bana göre ciddi bir folklorik işlevi var. 

Öncelikle bu kıyafetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aksesuarıdır. Hepimiz, iddialı olmak istediğimizde; kıyafetimizle, takılarımızla, dış görünüşümüzle etkileyici olmak isteriz. Evimizdekilerin, odamızdakilerin, çalıştığımız masa ve masamızın üzerindekilerin hepsi, bizi yansıtan, karakterimizi ele veren nesnelerdir. Bunlar kimliğimizin birer parçasıdır. Nitekim bütün iddialı ticari işletmeler, dernekler, birlikler, kamu ya da özel tüm organizasyonların bir logosu vardır. Rozeti, antetli kağıtları vardır. Devletler de böyledir, milletler de. Bayraklarıyla, törenleriyle, takılarıyla, aksesuarlarıyla tebarüz ederler ve onların manevi şahsiyetleri bu tür somut göstergelerde ete kemiğe bürünür. Her ticari firmanın ilk işi, ürününe bir marka değeri yapıştırmak olur. Yani üründen önce piyasada markasını tutundururlar. 

İkinci olarak, 16 Türk devletini simgeleyen asker kıyafetleri bizim öz geçmişimizdir. Her birimiz, iş başvurumuzu özgeçmişimizle yaptık. ”Sen ne işe yararsın” sorusunun cevabı, her birimizin performansının zapta geçirildiği özgeçmişimizde kayıtlıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de bir özgeçmişi vardır. 16 askerin üzerindeki kıyafetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin özgeçmişinin önemli birer unsurudur. 

Son olarak 16 Türk devletini simgeleyen askerlerimizin biri iç kamuoyu, diğeri dış kamuoyuna yönelik iki mesajı vardır: 

İç kamuoyuna yönelik psikolojik doping anlamı taşıyan mesaj, devletimizin himaye edici ve mürebbiyelik rolüne ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan vatandaşlarımız için her bir kıyafetin folklorik ve mitolojik bir hikayesi vardır. Her bir hikaye, biz vatandaşların kendisini anlamlı ve değerli kılması için bir araçtır. Bu yüzden Yüzüklerin Efendisi’ndeki, Matrix’teki hayali kahramanlara anlamlar yüklenmiştir. “Geçmişte, ceddimizin yaptığı gibi, pek ala, bugün ben de yapabilirim” duygusu, kendini güçsüz ve kimsesiz hisseden modern birey açısından son derece etkili bir dopingdir. 

Askeri kıyafetlerin, devletin haşmet ve azametine ilişkin dış kamuoyu yönelik mesajı; belki, daha da önemlidir. 

Her milleti ve her devleti somutlayan bazı ikonalar zihinlerde yer eder. Ortalama insanın zihninde, kendi ülkesindeki projeler, programlar, politikaların bile izi yoktur. Başka bir devleti, ülkeyi ise asla hatırında tutamaz. Ama “İskoçyalı”, “Kral Arthur”, “Cesur Yürek” veya “Son İmparator”, “Yedi Samuray” gibi filimler sayesinde, pek çok devlet ve millet, ikonalarıyla zihnimizde, birer imge olarak yer etmiştir. Bu imgeler, diplomatik ilişkilerde de anlamlıdır. Sanıyorum 2015 yılında Ermeni Meselesi ile ayrıca boğuşmak zorunda kalacağız. Dış kamuoyunu bazı ikonalarla imgelemeye, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olacaktır. Kısacası, neresinden bakarsanız bakınız, korku güdüsü ve güç inşa etmenin en kestirme yolu imgelemedir. Bu inşa etme işlevini, sembolik araçlarla başardığınız takdirde, diplomatik ilişkilerinizde “joker”, en caydırıcı kart olarak her zaman elinizde kalacaktır.