BIST 8.966
DOLAR 32,31
EURO 35,06
ALTIN 2.279,62

Sanat alanındaki “ÜDS barajı”…

ÜDS, baraj, sanat, kalite

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı  Sn.  Nihat Ergün, ülkemizde kurulacak “Bilim Merkezleri” ile ilgili olarak yaptığı açıklamanın (Gazeteler, 09.08.2012) bir bölümünde; Türkiye'nin yabancı dil eğitim modelinin düzgün olmadığını, yabancı dil öğrenimini başaran bir ülke olmadığını söyledi. Ergün, "Demek ki, eğitim modelinde bir sakatlık var, bir yanlışlık var. Şimdi yabancı dil eğitimi de bu kararlar çerçevesinde yeniden kurgulanıyor. Eğitim sistemimizin, 21'nci yüzyılın güçlü Türkiye'sini inşa edecek insanlar yetiştiren bir model olarak kurgulanması gerekiyor. Dil eğitimi konusunda sıkıntılı bir ülkeyiz. Çocuklarımıza çok erken yaşlardan itibaren dil eğitimi veriyoruz ama çok temel bazı şeyleri konuşmayı ve anlamayı beceremiyoruz. İngilizce dil eğitimi gramer eğitiminden pratik ve ortam İngilizcesi eğitimine dönüştürülecek” diyerek, kapanmayan yaraya bir kez daha parmak basmış…

Bakanımıza teşekkür ederiz. Bugüne kadar pek çok Bakanımızdan/Devlet adamlarımızdan/Milletvekillerimizden  bu tür sözleri duyuyoruz, ama gereğini, çözümünü bir türlü bulamıyoruz. Pek çok eğitim yazarı makalelerinde yazdı, bir çok raporlar verildi, ama nafile. Şimdi yine sistem değişecek gibi görünüyor….*

Artık, ülkemizde de İngilizce ağırlığı kabul edildi, Onun yanında İspanyolca, Almanca geliyor. Çocuklarımızı Anadolu Liseleri’ne verdik, İngilizce ve Almanca’yı öğreneceklerdi, sadece kelime ezberi yapıldığı için başarılı olunamadı. Ayrıca, İngilizce Öğretmenliği v.b. lisans programlarını bitirenlere bir metin verip çeviri yapmalarını istiyoruz, olmuyor. Yabancı dil öğretiminde eksiklik had safhada… Çözüm için; mutlaka, en az 2 yıl o ülkede eğitim görmek, yaşamak gerekiyor…

 “İngiliz futbol mili takımının teknik direktörü Fabio Capello "Oyuncularıma 100 kelimelik İngilizce ile yön veriyorum" diye açıklama yapmış medyaya...
Bu açıklama Shakespeare'in ülkesinde tabii ki tepkilere sebep olmuş.
Bir dil bilimci "100 kelime ile ancak turist İngilizcesi konuşulur" demiş.
Bu dil bilimciye (Peter Howarth) göre, orta düzeyde iletişim kurabilmek için asgari 1500 kelime bilmek gerekirmiş İngilizcede.
Bir başka dil bilimci de (Fiona Douglas), İngilizceye hâkim olmaya çalışan bir yabancı öğrencinin en fazla kullanılan 7500 kelimeyi bilmesi gerektiğini ileri sürmüş.
Sözlük uzmanı olan bir dil bilimci de İngilizcenin günlük kullanımında 20 bin aktif, 40 bin de pasif kelimenin bulunduğunu söylemiş. Dil bilgisi üzerindeki bu tür tartışmalar her ülke için ve bizim için de geçerlidir.” **

Bir de ana dilin; diyalekt/varyasyon/çeşitlemeleri vardır. Mesela; İngilizce’de İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi gibi. Çince pek çok diyalektlere sahiptir. Çin’in uzun tarihinden dolayı bu diyalektler birbirlerinden o kadar farklılaşmışlardır ki farklı diyalektleri konuşan insanlar birbirlerini anlamakta güçlük çekilmektedir, hatta anlayamamaktadır. Bu farklı diyalektler farklı dillermiş gibi algılanmaktadırlar. Fakat ortak tarih ve yazma sistemi (Çince karakterler) güçlü bir birleştirici etki yaratmaktadır. Çin’de resmi olarak konuşulan dil Mandarin ( Putonghua) dir. Dünyada Mandarin konuşan insan sayısı İngilizce konuşan insan sayısından daha fazladır. Kantonca daha çok Hong Kong’ta ve Güney eyaletlerde konuşulur. Tayvan’da ise Tayvanca ve Mandarin konuşulur. Dolayısı ile dil öğrenmek –akıcı bir şekilde konuşmak ve yazmak- o memlekette bir süre yaşamak ile daha kolay hale gelmektedir.

Üniversite sistemi içinde; yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik’te (Asistanlıkta/araştırma görevliliğinde)halledilmesi gereken yabancı dil, bu sınırları aşmış ve Y.Doç. kadrosunun önüne ÜDS barajı nedeniyle bir set olarak (65) konmuştur. Baraj diyoruz, çünkü, maalesef, siz alanınızda çok iyi olsanız, eserleriniz de olsa önemli değildir, önce barajı aşmanız gerekir. ÜDS barajını aşanların durumu da iyi değil; (istisnalar hariç)konuşamıyor, yazamıyorlar, dersler İngilizce başlayıp Türkçe devam ediyor. İngilizce verilen derslerde sürekli metin verilip çeviriler yapılıyor…Yani bilim/sanat, yabancı dilden sonra geliyor. Bir çok gençte çeşitli yollarla! bu barajı aşmaya çalışmaktalar. Bu nedenle olsa gerek ki; ÜDS yerine konulan diğer sınavlardan “alınan notların geçersiz olduğu kararına” da şahit olmaktayız. ( her barajı aşanın bülbül gibi İngilizce konuştuğunu da kimse iddia edemiyor) Çünkü, üds, İngilizce bilginizi  ölçme sınavı değil, eleme sınavı olarak uygulanıyor… Bizim alanda en çok kullanılan cümle şu; yabancı dil zorunluluğu geldi, sanat gitti!...

Y.Doç. ler yıllardır, ÜDS nin baraj olmaktan çıkarılmasını, çıkarılması çok zor ise ÜDS puanının %30-40ı ile bilim sınavında alınan puanın %70-60 ı alınmasını, toplamda 50 barajını aşmayanın elenmesini teklif etmişler, YÖK Y.Doç. ler çalıştayında bir raporla/sunumla YÖK Başkanlığı’na sunmuşlardır. Bu konunun Ekimde tartışmaya açılacak olan yeni YÖK Kanunu ile düzeltilmesi beklenmektedir. Y.Doç.lerin zaten alanlarında yeterli yabancı dilleri vardır.

Birde işin ekonomik tarafı vardır; Y.Doç. ler kurslara, kitaplara harcadığı zamanı, parayı bilime/sanata  yatırsalar ülke kazanır.... Saati 250 Tl den hocalar, sadece sınavı geçmen yollarını, püf noktalarını anlatarak ayrı bir sektör oluşturmaktadırlar.

Yabancı dili; ilgili ülkede en az 2 sene kalıp, eğitim alarak, uygulama yaparak akıcı bir şekilde  öğrenmek mümkündür. O da Arş.Gör. lerin ilgili maddelerle/burslarla yurt dışına gönderilmesi ile olabilir ki, bu da son yıllarda, YÖK ve MEB, kurumlar  tarafından çok iyi bir şekilde yapılmaktadır.

“Lisans ve lisansüstü eğitim görmek üzere Türkiye her yıl yurtdışına çok sayıda öğrenci gönderiyor. Bunların içinde hem kendi finansmanıyla gidenler hem de çeşitli kamu kurumları tarafından gönderilenler var.Kamu tarafında, bu "yatırım" yıllardır devam ediyor ve kamu kurumları bu kalem için ciddi harcamalar yapıyor. Amaç, kamu çalışanlarının bilgi seviyesinin yükseltilerek kurumun verimlilik ve etkinliğinin artırılması. Gidenlerin sayısı ve harcanan meblağlar belli olduğu için "sonuçları" ya da "çıktıları" ölçebiliyoruz. Ancak şu ana kadar bir "etki değerlendirme" çalışması yapılmadığı için "etkiyi" ölçemiyoruz. Yani, devlet yatırdığı paraya karşılık ne kazandı bunu bilmiyoruz. Prosedürleri oturmuş olsa da kamu kurumlarının yurtdışı eğitimler alanında sağladıkları destekler konusundaki sistemi güçlü değil. Amaçlar, sistemin performansının ölçümü, takibi, gözden geçirilmesi gibi temel unsurların sisteme eklenmesi gerekiyor. Kamu kurumlarına girebilmek için aday elemanlar oldukça yoğun bir seçme sürecinden geçiyor. Dolayısıyla kamudaki insan kalitesi esasında oldukça yüksek ve giderek yükseliyor. Seçilmiş elemanların yurtdışına yüksek lisans eğitimi ya da daha kısa programlarla gönderilmesi, bu kaliteyi daha da artırarak kamu sektörünün hizmet arzının kalitesini yükseltir. Dolayısıyla yapılan şey doğru. Üniversite tarafından bir örnek verelim. Geçmiş yıllarda YÖK tarafından yurtdışında burslu okutulan doktora öğrencilerinin Türkiye'ye dönmesiyle Türkiye'nin uluslararası yayın sıralamasındaki yeri gün geçtikçe yükseliyor. ….”***

 

 

BakınızM.K. Atatürk, yıllar önce  ne güzel söylemiş; Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekânı unut! Daima çalışkan ol...
 

Aslında –hazır YÖK yasası değişiyorken- Y.Doç. kadrosu tümden kaldırılmalı, uluslar arası kabul gören “Dr.” öğretim üyesi sınıfına tekrar alınmalıdır. Yabancı dil sorunu da burada bitirilmelidir.  Çünkü,  Y.Doç. lik “bir ara kadrodur”. Neden derseniz, bu sistemde  ÜDS den 65 alan kişi neden Y.Doç. kadrosuna başvursun ki, beklemeden Doç. kadrosuna –kadro varsa- başvurabilmektedir. Tabi burada önemli olan kriterleri nasıl tamamladığıdır ki burası Türkiye’dir!.... Bugün Y.Doç. ler üniversitelerin “ana iş gücü/idareci kadrosunu” teşkil etmektedir. (10.000 üzerinde olduğu belirtilmektedir.)

Şimdi beklenen, ÜDS barajını aşamayan, alanlarında yeterli yayını olan bu Y.Doç. ler için yeni YÖK sisteminin mutlaka bir çözüm üretmesi, geçici bir madde ile onları değerlendirmesi ve hak kayıplarını gidermek için -yeni kurulan üniversitelerin kadro ihtiyaçları da göz önüne alınarak- müktesebi olan kadrolara atanmasının/yükseltilmesinin yolu açılmasıdır.**** Bu, üniversite içi barış ve huzur ortamı için, kalitenin yükselmesi, araştırmaların artırılması, tecrübelerin eğitime yansıması  için şarttır.

Üniversitelerde öyle dolu ünvansız öğretim elemanları  vardır ki, ünvanlılardan kat kat üste yayınları/çalışmaları vardır. Zaten, bu sistemde üds aştığınızda kesin! Doç.siniz. Doç. olduktan sonra 5 yıl bekleyiniz, birkaç çalışma ile Prof. olmanız kolaydır, üstelik yabancı dil barajı, eser/kitap yazımı gibi engeller de  yoktur… Prof. olduktan sonra, zaten üretim durmuş demektir, keyfinizi, makam varsa makamınızı kullanır, asistanlarınızı derse gönderir, hayatınızı devam ettirirsiniz. (Bu görüş alanımızla ilgili olup, tabii ki  istisnaları vardır.)

Yazımızı bir Temel fıkrası ile noktalayalım;

Polis Temel, küçük oğlu İdris’e dört yol ağzında trafik polisinin trafiği nasıl idare ettiğini öğretiyor. Bir süre sonra geniş siyah bir mercedes yanlarında durur ve içerideki kişi camı aşağıya doğru indirdikten sonra Polis Temel’e sorar:
- Do you speak English ?
Temel anlamadığını göstermek için kafasını “hayır” diye sallar.
- Sprechen Sie Deutsch ? diye devam eder mercedesin sürücüsü.
Temel yine aynı şekilde karşılık verir: “Hayır” diye sallar kafasını.
- Lei parla l’italiano ?
- Habla usted espanol ?
- Vy govorite po ruskii ?
- Milate Ellinika ?
- Govorish li balgarski?
Temel yine aynı şekilde umutsuzca kafasını sallar. Mercedes bir hışımla uzaklaşır gider. Tam o sırada küçük İdris babası Temel’e sorar:
- Adama helal olsun, ne kadar çok dil biliy.. Bi de bize bak bubacuğum.
Temel de çocuğuna nasihat vererek:
- He uşağum oyle ama ! Senun da şahit olduğun gibi, Turkçe’den başka diller hiç bir işe yaramay.” *****

Son durum; Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Murat Tuzcu isyan etti; Yabancı Diller Yüksekokulu (YDYO) hazırlık muafiyet kursuna devam eden 107 öğrenciyle buluşan Rektör Tuncer’e öğrenciler büyük sevgi gösterdi. Burada öğrencilerin hazırlık sınıflarındaki yabancı dil ile ilgili yaşadıkları sorunları dinleyen Rektör Tuncer, bu konuda radikal değişiklikler yapılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Almanya’da ’İngilizce Tıp’ duydunuz mu? Ya Fransa’da? Yok. Böyle bir gariplik olabilir mi? Olmaz. Böyle şeyler ancak sömürge ülkelerinde var. Değiştirmemiz lazım. İlla İngilizce eğitim demek yanlıştır. Good morning diye derse başlanıyor, Çok tuhaf. Dilimiz Türkçe, aramızda yabancı yok, ama İngilizce anlaşmaya çalışıyoruz. Öğrenci, İngilizce’yi geçemediği için Türkçe eğitimine devam edemiyor. Bu yanlışlığı düzeltmeliyiz. Güzel Sanatlar Fakültesi’nden arkadaşlar bir duvar çalışması yapmışlar. ’Türkçe oku, Türkçe geç’ yazıyor. Bizim ülkemiz de bir dünya ülkesi. Arkadaşlar İngilizce öğrenilsin. Ya da başka bir yabancı dil. Ama mesela 4 yılda öğrensin bunu öğrencilerimiz. Zorlamayalım. Böyle bir sistem düşünüyoruz. Belki yarın, belki yarından da yakın gerçekleştireceğiz bunu. Bir de sınav konusu var. Yurtdışında öğrenci telefon açıp ’Sınava gelemeyeceğim’ diyor. İstediği zaman girebiliyor. Bizde de benzer uygulama olmalı." (Basından 05.09.2012)

* Bkz: Ay, Göktan; Uluslar arası 1.Türkoloji Çalıştayı Üzerine…. Musikidergisi.net, 24.04.2012, Araştırma Görevlisi Kadroları açıldı ama KPDS ve ÜDS yi kim geçecek?, Muzikoloji.org, 05.12.2011, MEB’den “yabancı dilde” yeni bir değişiklik daha… “Öğretemedik bir türlü!” muzikoloji.org, 27.06.2011, 2011 YÖK Kongresi’nin ardından… muzikoloji.org, 06.06.2011

** Barlas Mehmet; Bir dili konuşabilmek için kaç kelime bilinmelidir..., Sabah, 31.03.2011

*** Yülek, Murat; Kamu kurumlarının yurtdışı eğitim programları, Zaman, 12.08.2012

****Bu konuda üç isim vermek istiyoruz:İlahiyat ve İslam dini alanında 39 yıl M.Ü. İlahiyat Fak. de hizmet veren ve Y.Doç. olarak emekli olan Y.Doç.Dr. Sn. Emin Işık, Deprem bilimi denince ilk akla gelen isimlerden İ.Ü. den Y.Doç.Dr. Sn. Oğuz Gündoğdu, Halk Edebiyatı alanında 30’a yakın eser vermiş Dr. Sn. Doğan Kaya, Kemençe virtüözü olan ve Y.Doç. olarak emekli olan İTÜ TMDK’dan Y.Doç. Sn. İhsan Özgen, uluslarası  ney üstadı, rdto sanatçısı İTÜ TMDK’dan Y.Doç. Sn. Süleyman Erguner’in (Bu son 2 isim şahsımla birlikte 2089 sayılı kanunun geçici 10. maddesine göre YÖK tarafından unvan verilmesi sırasında, “yılları yanlış olarak hesaplanmış”, başvurulara rağmen sonra düzeltilmemiş ve Prof. olamamışlardır) ve  “yabancı dil” nedeniyle mağdur olması ülkemiz için kayıp değil midir?...

***** Takan, Ahmet, Yönetemiyorsan fitne sok, sonra da hakemlik yap.., Yeniçağ, 12.08.2012