BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

“SANA NE!”

Asıl hedef her zaman için kadındı şimdi de bir takım zihniyetler kadın üzerinden stratejilerini geliştiriyorlar.

“Gece yarısı sokakta dolaşırım, gezerim sana ne” 

“İstediğim zaman kahkaha atarım sana ne”

Mart ayının 8. günü malumdur dünyanın gündem konusuydu. Yukarı da tırnak içerisinde alıntı yaptığım sloganlar da bizim ülkemizden kareler.

Bunlar ülke kadınlarımızın arzu ve istekleriymiş.

Peki, asıl soru ne olmalıydı?

Bu afişler kime “sana ne” diyor?

Devletin Reisi de: “İşte bu zihniyetin yansımalarına bazı belediyelerin, birtakım siyasi partilerin güya Kadınlar Günü için hazırladıkları afişlerde, etkinliklerde şahit oluyoruz. Bu topraklara yabancı ne varsa getirip ‘işte kadın’ diye sunan, inancını ve kılık-kıyafetini aşağılayarak kadına hakaret eden bu karanlık zihniyet esasen, en büyük kadın düşmanıdır” deyince de tepkiler oluşuyor.

Gelelim asıl konuya;

Bizlerin asıl meselesi “Allah bizden ne istiyor?” olmalıydı.

Ki kadınlar hakkındaki hüküm Efendimizin Veda Hutbesi’nde belirttiği kadar hiçbir kanunsal maddede açık ve de net değildir!

Allah bizden aslında arzularımızı bertaraf etmemiz yerine; dairenin dışına çıkmadan nefsi ve arzuları kontrol altında tutmamızı istiyor.

İslam kullara sadece uhrevi bir yaşam tarzını emretmiyor. Bunun yanında dünyevi hayatın lezzetlerini de bizim önümüze seriyor.

Toplumlar kadın üzerinden birçok imtihana tabi tutulmuşlardır. Zira toplumun en hassas temel taşı kadınlardır!

Bir belediyenin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için hazırlatmış ve şehrin her tarafına astırmış olduğu “sana ne” afişleri kışkırtıcı olmakla beraber arzuların ve nefsin zirvesinde bir haz hayatı yaşamanın subliminal mesajını da veriyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız vermiş olduğu tepki hem kadına vermiş olduğu değeri hem de ülke insanının arzularına yenik düşmesini istemediğinden kaynaklanıyor.

İdarecisinin bu şekilde afişe etmiş olduğu ahlaki hassasiyeti ayaklar altına alan mesajları gençlerimizin hem arzularını kabartıyor hem de fanatizmi doğuruyor.

Yani her iki açıdan da bakıldığında üzücü sonuçlarla karşılaşmak mümkün.

Erdoğan’ın sözleri tartışma çıkarmak yerine o afişleri asanlara da afişten etkilenen gençlerimize de ihtar olmalı.

Asıl hedef her zaman için kadındı şimdi de bir takım zihniyetler kadın üzerinden stratejilerini geliştiriyorlar.

Genç nesil özellikle örtülü kadınlar dünyayı bir oyun olarak saymaya başladılar-başladık.

Evet, dünya bir oyun yeriydi fakat oyunun asıl maksadı neydi?

Kadın, ayakları altına Cennet'in serildiği en büyük makam sahibiyken şimdi o makamdan kaçış var.

Fatih'i, Ertuğrul'u doğuran kadınlarla şimdiki genç neslin doğuracağı yeni nesil, bir olmayacak.

Toplumu inşa eden kadının-annenin en çok saldırıya uğrayacağını, dolayısıyla en çok savunmanında bu alanlarda olması gerektiğini düşünüyorum.

Tarihi kayıtlara düşmüş şu vakıa önümüzde büyük bir örnektir:

“İttihatçı Abdullah Cevdet İçtihat dergisi için yaptığı bir anket çalışmasında bir Fransız düşünüre Müslümanların nasıl uygarlaşacağını sorar:

Fransız düşünür: Kur-an'ı hayatın her alanından sök at.

Kur-an'ı kapat, kaldır, yasakla.

Kadınları ise aç! Sinelerindeki hayâyı tesettürle beraber çıkar at.

İffetsizliğin tohumlarını ek.

Tesettür hayâ elbisesi olup takva elbisesini muhafaza eden bir kalkandır buna dikkat et. / İçtihat, Sayı: 4, Ekim 1904”

Bu afişlerin içeriğindeki sloganlar Batı özentisinin ya da Avrupai bir yaşam tarzının empoze ediliş şeklidir.

Batıdan bir takım şeyleri almalıyız lakin kesinlikle bunlar ahlaksızlık, sistematik arzu düşkünlüğü asla olmamalıdır!

Bu belediyemizin afişlerindeki sloganik mesajların karşılığındaki yaşam tarzı ve kadına bakışı ancak bize nasıl yapılmaması gerektiğinin örneği olabilir.