BIST 9.525
DOLAR 32,55
EURO 34,75
ALTIN 2.493,59

Rusların ABD’ye Attığı Kazıktan Çıkarılacak Ders

Ruslar ABD’ye tarihte eşi olmayan bir kazık atarak ciddi bir ekonomik ve sosyal krize yol açmışlardır. İşte hikayesi

1971 ve 1972 yıllarında yağış eksikliği, Sovyet ekmek sepeti olarak adlandırılan buğday üretim bölgelerini kötü vurmuştur ve genelde tahıl üretiminde özelde ise buğday üretiminde ciddi sıkıntılar vardır. Sovyetler 1972 yılında, olası bir kıtlık vakasının önünü almak amacıyla uluslararası pazara yönelirler. Tahıla ihtiyaçları vardır. Hem de çok fazla tahıla. Elde para da yoktur. Ancak, küresel ölçekte komünist bloğun karşısında olan Batı Bloğu (ve lideri ABD), Rusların (Sovyetlerin) bu durumunu bilmemektedir. Aslında bu kıtlık sadece Sovyet hinterlandı ile de sınırlı değildir. Global bir kıtlık vakasını ilk keşfedenler Ruslardır. Bunun avantajını da kullanmaya başlarlar.

Ruslar, dünyanın en büyük tahıl tüccarları olan Amerikan şirket yöneticileri ile temasa geçmeye ve New York, Washington, Chicago, Memphis ve Minneapolis gibi farklı şehirlerde pazarlık yapmaya başlarlar. Şirketlere sadece az miktarda tahıl alacakları intibası verirler. Her şirket, az miktarda alınacağını sandığı tahıl için 1972 yılının henüz yaz başında (o sene sonbaharda hasat edilecek) tahıl fiyatları için Ruslarla koyu bir pazarlığa girişir. Diğer şirketlerin haberdar olmaması için bu şehirlerdeki otellerde gizilice pazarlıklar yürütülür. Nicolai Belousov başkanlığındaki Rus heyeti sadece Amerikan piyasası hakkında değil, global tahıl ticareti yapan şirketlerin ticari refleksleri hakkında da oldukça bilgi sahibidir. Her bir şirket, pazarlık sonucunda Rusların sadece kendileri ile anlaştıklarını zannederek mutlu bir şekilde ayrılırlar. Ruslar, her bir şirketi sadece onlarla pazarlık yaptıkları miktara ihtiyaçları olduğuna inandırmıştır. Continental şirketi ile yapılan ilk anlaşmada 4 milyon ton, hemen akabinde ikinci bir anlaşma ile fazladan 1 milyon ton buğday için, ton fiyatı yaklaşık 60 dolara el sıkışılmıştır. Benzer bir anlaşma da Cargill ile yapılmış ve benzeri rakamlar ile 1 milyon tonluk buğday anlaşması yapılmıştır.  Ruslar, pazarın yükselmediği dönemde, çok ucuz fiyatlardan toplam 10 milyon tonluk ekmeklik buğday, hayvan yemi olarak kullanılmak üzere mısır ve soya fasulyesi  için kontrat imzalamayı başarmıştır.  Tam bu anlaşmalar sürerken, Sovyet Ticaret Bakanı yardımcısı M. R. Kuzmin başkanlığında bir ekonomi takımı da başkent Washington’da Amerikan Ticaret Bakanı Peter G. Peterson ile Amerikan hükümetinden alınacak tahıl kredisi pazarlığı yapmaktadır.  Dönemin ABD başkanı Nixon tarafından 8 Temmuz 1972’de, Sovyetlere toplam 500 Milyon ABD doları kredi açıldığı ilan edilir. Rusların alımı ile beraber küresel bir tahıl eksikliği olduğu anlaşılır. Şirketlerin Ruslara teslim etmek için taahhütte bulunduğu tahılı toplamaya başlaması ile tahıl piyasası yükselmeye başlar. Chicago’da tahıl fiyatları kısa süre sonra son 125 yılın en yüksek değerine çıkar. Soya fasulyesinin fiyatı 4 kat artar.  Bu artışlar bir sonraki yılın gıda enflasyonuna kötü yansır ve 1973 yılında ABD’de gıda fiyatları %50 artış gösterir. Amerikan Hükümeti ise tahıl ticareti yapan şirketlerin önceden düşük fiyatlarla yaptığı kontratlar yüzünden bu şirketlere yaklaşık 300 Milyon Dolarlık sübvansiyonda bulunur. Sonuç olarak, Ruslar (Sovyetler) ABD’de üretilen tahılı, ABD’den aldıkları kredilerle ve ABD vatandaşlarının tüketeceğinden çok daha ucuza mal etmiş, ayrıca ciddi bir ekonomik ve sosyal krize yol açmışlardır.

Olayın vahameti anlaşıldıktan sonra, ABD medyası tarafından bu alışverişe büyük tahıl soygunu denmiştir ve bu olay çok farklı açılardan irdelenmiştir. ABD çok daha öncesinden Sovyet coğrafyasının yağış dinamiği ve tarımsal üretim kapasitesini izlediği halde, bundan nitelikli bir politik perspektif üretmede başarısız olmuştur. Ruslar ise bu başarısızlıktan azami derecede faydalanmıştır. Ruslarla bugün yoğun bir tarım ticareti yapan ve yer yer ciddi çatışmalar yaşayan ülkemizde bu hikâyenin analizi yapılmış mıdır bilinmez. ABD’de yıllarca tartışılan bu olaydan çok önemli bir ders çıkarılmıştır: Tarımsal açıdan nitelikli veri ile bunun analizine dayalı perspektif, ekonomi, tarım ticareti, tarım politikaları ve gıda güvenliği için vazgeçilmez bir araçtır.  Bu yüzden bu alanda uzun vadeli yatırıma ihtiyaç vardır. Böyle bir yatırıma girişilmiş ve büyük tahıl soygunundan sonra modern teknolojilerin tamamından faydalanılmıştır.

Modern teknolojilerin başında gelen uydu teknolojileri ile bu teknolojilerin elde ettiği verilerin bilgisayar analizleri, tarımsal izlemede etkin olarak kullanmaktadır. ABD, uydu teknolojileri sayesinde tüm dünyadan yüksek çözünürlülükte görüntü verisi elde etmekte ve ABD Tarım Bakanlığı, NASA ve Üniversiteler işbirliği ile elde edilen görüntü verileri analiz edilmektedir. Tarımsal üretimden toprak nem miktarına kadar tüm zirai alanlarda ABD Tarım Bakanlığının politikalarını dayandırdığı enformasyon üretilmektedir. Örneğin 2014 yılında NASA tarafından fırlatılan SMAP uydusunun amacı, tüm dünyadan toprak nemini devamlı olarak ölçmek ve tarım arazilerindeki ekinlerin sağlıklı olarak hasada gidip gitmediğine dair veri üretmektir. Bu sayede dünyanın hangi bölgesinde gıda güvenliği sorunu ortaya çıkacağı ve boyutlarının ne olacağı öngörülmektedir.  NASA ayrıca diğer ulusal uzay örgütleri ile işbirliği yaparak global ekolojik dengeleri izlemek için, 2020 ile 2022 yılları arasında 6 farklı misyon planlamaktadır.

Gelişen teknolojik araçların (özellikle de uydu teknolojileri ile veri işleyen yapay zeka teknolojileri) kullanımı ile nitelikli veri eldesi, bu verilerin işlenmesi ve bundan anlamlı sonuçlar çıkarılması, maalesef ülkemizde sadece istihbarat parantezi içerisine hapsedilmekte ya da bu paradigma içerisinde okunmaktadır. Elbette görevi bu olan birimlerin kendi işlerini yapmaları gerekir. Nitekim ülkemizde son zamanlarda gelişen milli uydu teknolojisi ile askeri alanda başarılar elde edildiği sıklıkla dile getirilmektedir.  

Geçen yazıda, Ortadoğu ve Kuzey Afrika özelinde Müslüman coğrafyanın ciddi bir gıda güvenliği sorunu ile karşı karşıya olduğunu belirtmiştim. Olası büyük krizin önlenmesinin ve bazı ülkelerde halen yaşanan gıda güvensizliğinin bertaraf edilmesinin ise nitelikli enformasyona dayalı uzun vadeli stratejik planlama ile mümkün olacağının altını çizmiştim. Ruslardan yediği kazık sonrası gelişen ABD’nin tarımsal enformasyon üretme becerisi, önümüzde başarılı bir örnek olarak durmaktadır. Milli uydulardan birisinin gıda güvenliğine dair görüntü alınmasında istihdamı gereklidir. Üretilecek verinin işlenmesinde uzman bir ekibin oluşturulması da eşit derecede hayatidir.

Toparlayacak olursam, yukarıda özetlediğim tahıl soygunu hikâyesi ve Müslüman coğrafyanın karşı karşıya olduğu gıda güvenliği tehlikesi açıkça göstermektedir ki tarımsal politikalar, güvenlikten ekonomiye kadar her alanı doğrudan etkilemektedir. Başarılı bir şekilde icrası ise nitelikli veri üretimi ve analizleri ile bu analizlere dayalı dinamik tarımsal perspektif ile mümkündür. Bunun için veri üreten modern uydu teknolojileri ile yapay zeka temelli bilgi işleme araçlarına ve bu konuda yetişmiş insan gücüne ihtiyaç vardır. Önceliklerden biri bu olmalıdır.

Devam edeceğiz...