BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Radyo Alaturka ses yarışmasından, yeni insanlar yetiştirmeye...

Yarışma, insanlar, fikirler, değerler

TV’ların görevi; “eğlendirirken dahi eğitmek” tir. Bu, yayıncılıkta kabul edilen uluslar arası bir görüştür. TV’lar; ayrıştırıcı, ötekileştirici, bölücü, sansasyonel v.b. değil, aksine,  toplumu; birleştirici, değerlere saygılı v.b. yayınlar yapmakla görevlidirler.

Biz, ulusal  yayınları takip ediyor, sanat alanındaki toplantıları ve konserleri kaçırmamaya çalışıyoruz. Cuma akşamı da (21.12.2012) Radyo Alaturka 1. Ses Yarışması jüri üyesi ve jüri koordinatörü olarak CKM deydim. Radyo yetkilileri/programcıları Sn. Seçil Süslü  ve Sn. Serda Saraçoğlu  Hanımlar çok titiz çalıştılar. (Yarışmanın aksamaması için arı gibi çalışan radyo görevlilerine de teşekkürler.) Yine,  bir çok yeni kişi ile tanıştım-mesela Hanedan Ailesi Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Nazım Çavuşoğlu- sohbetler ettim. Bu yarışmadaki heyecanı, salonun doluluğunu, protokoldeki ve sponsorlardaki isimleri  görünce bir kez daha bu ülkenin çok değerli insanlar yetiştirdiğine tanık oldum. Ancak onları, izleyiciler  nedense ekranda alanlarında dahi göremiyorlar.Mesela;  Pendik’te 2 yıl önce  bir Bölge Hastanesi yapıldığını, olağanüstü çalışmaları olduğunu - Sancaktepe, Maltepe şubeleri- biz o gecede öğrenebildik.Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr.Sn. Turgut Göksoy’un  sosyal sorumluluk projelerine de  destek verdiğini,  Türk  Müziğini sevdiğini –hastanede Türk Kalp Vakfı Korosu var-görmek bizleri mutlu etti. (en kısa zamanda ziyaret edeceğiz)

Yavuz/ Burç Plakçılık(1.ye CD), Hotel Mare(2.ye tatil), Boğaziçi Kolonyaları(hediye paketleri), Kadıköy Belediyesi’nin (salon tahsisi ve plaketler, Başkan adına hep aramızda olan Sn.Nesibe Müsevitoğlu’na teşekkürler) yarışmaya desteği de elbette çok değerliydi.

Yarışma akşamında; maalesef -magazin ve popüler kişiler olmadığı için olsa gerek- ulusal basın yine sınıfta kaldı. O birbirinden değerli -jüri heyeti- Türk müziğine büyük hizmetleri olan sanatçıları  bir arada  görmek, röportajlar yapmak, yarışmacı 10 finalistin heyecanını görmek, Tamer Özkan yönetimindeki Ay Işığı Türk Müziği Orkestrası’nın icrasını dinlemek gerekirdi…Fakat, bu ülkede, popüler kültürün iletişim araçları desteğiyle egemen olması sonucu,  gerçek sanatın  haber değeri bile yok edilmişti. Yazık….

Gelelim yeni insanlar yetiştirme konusuna…Daha önceki bir yazımda (21.10.2008/ ) değinmiştim. Ama görüyoruz ki, yıllar geçiyor, aynı mantık devam ediyor. Aynı isimler, -elbise değiştirerek nerdeyse aynı gün- gazete köşelerinde kendilerine ayrılan bölümlerdeki yazdıklarını tekrar ediyorlar...Ayrıca, zaten çoğunun ne diyeceğini biliyorsunuz, tahmin ediyorsunuz!..

Ama;

Müzikte onlar,

Siyasette onlar,

Depremde onlar

Kürtajda onlar,

Eğitimde onlar,

Tiyatroda onlar,

Kısaca her konuda aynı yüzler…nerdeyse hayatımıza yön verecekler...Yanlış anlaşılmasın, biz fikirler konusunda eleştiri yapmıyoruz. Şu ana kadar ekrana çıkan tüm yazarlarımızın yazılarını zaten  günlük takip ediyoruz, fikirlerine saygı duyuyoruz… Sadece aynı yüzleri görmenin doğru olup olmadığını irdelemek istiyoruz. Bu konuda çevremizden de çok eleştiri var…

Eleştiriler şunlar;

Birincisi, etik olarak doğru değil; çünkü  eğitim bireyleri bir alanda uzman yapar, diğer alanlarda bilgili kılar…Hele avukat olmak, “her konuda bilirkişi” olmak anlamına da  gelmiyor. Her  davanın ayrı uzman avukatları olduğunu biliyoruz. Hastanelerde bir kişi her hastaya bakıyor mu? Uzmanlık alanları belirtilmemiş mi? Müzikte, sanatta  alan uzmanlığı yok mu? Demek ki burada asıl olan uzmanlık alanları ile ilgili konularda konuşmak…

İkincisi, psikolojik olarak doğru değil; her konuda aynı yüzleri görme, insanlarda bıkkınlık yapıyor…Başka yetişmiş kişi mi bulunamıyor? diye soruluyor…

Üçüncüsü, yüz bıkkınlığı; ekrana devamlı çıkanlar bilirler - daha doğrusu sanat alanında çalışanlar daha çok uygularlar- bir süre kendilerini dinlendirerek, özletirler, yüzlerinin unutulmasını özlenmesini beklerler…

Ama bakıyoruz, bizim gazete köşe yazarlarının böyle bir endişesi yok…

Bir de, kendi programları olduğu -sunucu yada moderatör olarak-halde, başka programlara konuk olanlar var ki, pes dedirtiyor insana…

Ya, sürekli ekranda oldukları halde kamerayı takip edenler!…

Fuzuli gibi arada kalıyoruz; “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”

Bir şekilde bu ülke insanı için hizmet yapan, okullar kuran, cebinden harcayan, maaşlı olmayan kişilerimizi aramak, bulmak, onlara destek olmak, gençlere örnek olmak, yeni  kurumları, güzel projeleri  tanıtmak, sanata ağırlık vermek kimin görevi acaba?

Her şeyi; ülke şartlarına, insanlarına, kültürel değerlerine, inançlarına, kültürüne  göre değerlendirmek, uygulamak daha doğru yol değil mi?

Şimdi, konu ile ilgili merak edilen sorular şunlar;

Acaba, Tv yöneticilerimiz, programcılarımız mı araştırmacı değiller.

Acaba, siyaseten bu kadar ayrı kutuplarda olmak ve programları ona göre dizayn etmek doğru mu?   

Acaba; hep popüler isimleri çağırırsak, başka popüler kişiler nasıl  yetişecek?

Acaba, her çağrılan programa katılmak neden?

Acaba, ekranda görülmeyince unutuluruz  mu zannediliyor?

Acaba, programlara çağrılmayan  köşe yazarları, konuşamıyorlar mı?

Acaba, çağrılmayanlar  daha mı az değerliler? Onların okurları yok mu?

Acaba, ekrana aynı isimler çıkınca olağanüstü bir izleyiciye mi ulaşılıyor?

Acaba, izleyici, tepkisini/düşüncesini bir şekilde kuruma iletmeyip, uyarmıyor başka kanala mı geçiyor?

Acaba, köşelerinde yazılanlar ekranda tekrar edilince daha mı mutlu olunuyor?

Acaba, çağrılmayanlar tartışmayı mı bilmiyorlar?

Acaba,  çağrılanları ekran   daha mı güzel gösteriyor?

Sayın A.B.Okan yazısının sonunu; “Bu memlekette binlerce gerçekten değerli edebiyatçı, şair, ressam, müzisyen ekran yüzü göremezken, bu şarlatanların yıldızlarını parlattığınızın farkında değil misiniz?.. Yeter artık ama...”  diye bitirmiş…(

Bu konu ciddi ve önemli…

Haydi hep beraber düşünelim ve doğrular üzerinden 2013’ü programlayalım…

Var mısınız?

Not: yarışma günü öğle üzeri, Karadeniz türkülerini bize sevdiren, değerli sanatçı Kamil Sönmez’in cenazesindeydik. Sevenleri  Şakirin Camisini doldurmuştu. Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, Sn. Ertuğrul Günay, Sn. Egemen Bağış, Sn. Kadir İnanır, Sn. Mustafa Kara ve çok sayıda sanatçı dostları son görevlerini yapmak üzere ordaydılar. Çok sayıda Tv ekibi vardı. Merhum sanatçımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır  diliyoruz.