BIST 9.120
DOLAR 32,37
EURO 35,04
ALTIN 2.325,29

Perdesiz Ayasofya!

Çıkarlar uğruna fethin sembolü Ayasofya, İnönü döneminde sözüm ona incelemeye tabi tutularak peşkeş mi çekildi?

Bendeniz tarihçi değilim lakin vatanının bekası için kendi yörüngemde olması gereken tarih araştırmaları ve okumaları yapmaya çalışıyorum.

Tarihsel bilgiler vermek hadsizliği yapacak değilim elbet. Günümüz zemininde yapılmaya çalışılan planların, tarihimizin her bir köşesinde bize ışık tutan vakıaları iyi okumak ve anlamaktan geçtiğini biliyorum.

Bu minvalde bu yazı kaleme alınırken araştırma neticesinde vakıayı tespit minvalinden yazılmıştır.

Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletoslu (Milet) İsidoros ile Trallesli (Aydın) Anthemiosa yaptırılmıştır.

726-787-Tasvire tapmayı yasaklayan İkonoklazm döneminde, Ayasofya’daki ikonlar ve heykeller kaldırıldı.

1204-1261-IV. Haçlı Seferleri sırasında, İstanbulu işgal eden Latinler tarafından Ayasofya yağmalandı. Latinler döneminde Ayasofya, Katolik başkilisesi olarak kullanıldı.

1453-İstanbulun fethi ile birlikte Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethin sembolü olarak bazı tadilat ve onarımlarla birlikte camiye çevrildi.

Yıllar sonra Cami kısmının tamirini yapabilmek için 1931 başlarında ibadet kısmı "geçici" olarak kapatıldı!

Amerikalı işadamı Rockefeller’in ortağı Charles Crane, Yunanlılarla savaşı sırasında destek verdiği cumhurbaşkanından Ayasofya’nın geleceği hakkında söz aldı ve İsmet İnönü hükümetinden tamir bahanesi ile izin çıkarıldı.

Hemen sonrasında ise Yunanlılara bir iyilik yapmak isteği üzerine Ayasofya 1934’de müze yapıldı.

Bu muvakkat kapatılma tarihine kadar, 481 sene, Ayasofya Camii Kur'an-ı Kerim tilaveti ve Ezan seslerinin yankıları ile yaşadı.

Dediğimiz gibi Sultan Fatih Ayasofya fethin sembolü olarak özellikle tadilat ve onarımla camiye çevirdi.

Elbette bunun ilmi siyaset perspektifinde bir anlamı vardı. Geçmiş tarihimizden yoksun yaşayan bir millet olarak son senelerde yayınlanan tarihi diziler yavaş yavaş milletimizin uyanmasına yardımcı oluyor.

Payitaht Abdulhamid dizisinde işlenen Ayasofya enstantaneleri içerisinde çok önemli bir konuşmaya şahit oluyoruz.

Fatihin fethin sembolü olarak Ayasofya özellikle onararak camiye çevirmesi ve sonrasında Mimar Sinan’ın zarif minareler ile taçlandırmasının sebeplerini dinlemiş olduk.

Hatırladığım kadarıyla geçen konuşmayı buraya almaya çalışayım; “Ayasofya fetihten beri Hristiyanların yarasıdır. Ayasofya mabedinde minareler olduğu sürece ve kiliseye döndürülmediği sürece bu yara iyileşmeyecektir. Hristiyanlara göre Sultan Fatih İstanbulu değil Ayasofya fethetmiştir. Ayasofyanın kubbesinde haçın olduğu ve minarelerin yıkıldığı gün yaraları deva bulacaktır.”

Fatihin bu millete emaneti olan Ayasofyada bizler ise tekrardan zarif minarelerinden ezan seslerini duyma özlemi içerisindeyiz.

Ne hikmetse ibadet kısmı tamir edilmek için kapatılan cami daha sonra açılmayıp müzeye dönüştürülüyor!

Çıkarlar uğruna fethin sembolü Ayasofya, İnönü döneminde sözüm ona incelemeye tabi tutularak peşkeş mi çekildi?

Akıllarda bir sürü soru var. Tabi artık bunlar çokta önemli değil. Olanlar oldu çünkü…

Geçmişin cefasını yeterince çektik. Artık Ayasofyadan yankılanan Ezan sesini duymak istiyoruz.

En büyük hayalleri Ayasofya tekrar minaresiz görebilmek olanlara karşı, tekrar o minarelerden ezan seslerini duyurabildiğimiz kadar uzağa duyurmamız gerek.

Gâvurlara rüşvet olarak kapatılan Ayasofya artık güçlü Türkiye ile tekrardan ezan sesleriyle inlemeli, bütün dünyaya karşı da Müslüman kardeşlerimiz o tarihi yapıda alınlarını secdeye koymalıdırlar.

Hristiyan olan insanlara sorduğunuzda Ayasofyayı hala kilise olarak tanırlar. (Cami olduğunu bilseler de!)

Buda müze olup ezan seslerinin hala yankılanmamasından kaynaklıdır!

Bugün orda Allah-u Ekber nidaları yükselseydi bu mutlulukları kursaklarında kalacaktı.

Vatanımızın zemini artık şuurlu bir ruh ile kendine gelmeye çalıştığı bu süreçte haçlılara karşı bir Osmanlı tokadı daha akşetmenin zamanı gelmiştir.

Dünya’nın hiçbir ülkesinde insanlar, bizim insanımız kadar hümanist değil. Bugün herhangi bir gavur Avrupa insanına Türkiyeyi sorsan hemen kötüler ve İstanbulun bize ait olmadığını söyler.

Fakat bizim insanımıza sorsak tarihimizi her yerde kötüler ve kendi ceddini barbar olarak niteler.

İşte bunlara inat bu hayalimiz gerçekleşmeli, yanlışlar düzeltilmeli, Ayasofya tekrardan ibadete açılmalı.

Perdelerin ardında kalacak herhangi bir nişane dahi haçlıların sevdasını yaşatacaktır.

Perdesiz bir Ayasofyadan yükselen ezan sesleri herkese haddini bildirecektir.