BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Paris saldırısı ve olağan ikiyüzlülük!

Evet, Paris saldırısını IŞİD üstlendi ama faturanın kime kesildiğine değil faturayı kimin ödediğine bakmak gerekiyor.

Paris saldırısının ardından, tüm dünyayla birlikte yeniden suratımıza patladı terör konusu.

Bu katliamın dolaylı da olsa etkileyeceği iki konu ise uzun süredir zaten Türkiye'nin gündemindeydi.

Biri mülteciler diğeri İslam ve terör...

Avrupa'nın kapılarını açmaya hiç de istekli olmadığı mülteciler için hayat şimdi daha da zorlaşacak.

Daha saldırıların olduğu gün Paris'te bir mülteci kampı ateşe verildi.

Hem Batı medyası hem de kamuoyunda mültecilere karşı oldukça keskin bir dille kampanyalar başlatıldı.

Evet, olayı IŞİD üstlendi ama faturanın kime kesildiğine değil faturayı kimin ödediğine bakmak gerekiyor.

Ve malesef bu olayda faturayı ödeyecekler listesinin başında mülteciler geliyor.

Gelelim ikinci konuya...

IŞİD'le birlikte kendi içimizde homurdanıp durduğumuz "İslam ve terör bir araya gelmez" cümlesi, artık bir homurtudan ibaret kalamaz.

Türkiye'nin Batı'da mücadele ettiği İslamofobi'yi daha da körükleyecek bir malzeme haline getirilecek bu saldırı, ister istemez.

Türkiye'nin artık "Gerçek İslam bu değil" demekten çok daha güçlü bir sese ve somut adımlara ihtiyacı var.

Batı'dan binlerce kilometre uzaktaki bölgelerin karışmasını sessizce izlerken, IŞİD'in kasıp kavurduğu coğrafyaların ateşini harlarken, birgün kıvılcımın kendilerine de sıçrayacağını düşünmediler belki de.

Hem kendi içindeki bu kısır döngü tartışmayı netleştirmek hem de dünyaya İslam'ın terörizmle yan yana gelmeyeceğini daha cesurca haykırmak için.

Bunun için  devlet, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ciddi ve yankı uyandıracak adımlar atmalı, belki kampanyalar yapmalı.

Değilse zaten Batı'nın işine gelen bu argümanın daha da güçlenmesine sadece seyirci kalacağız.

Batı'dan binlerce kilometre uzaktaki bölgelerin karışmasını sessizce izlerken, IŞİD'in kasıp kavurduğu coğrafyaların ateşini harlarken, birgün kıvılcımın kendilerine de sıçrayacağını düşünmediler belki de.

Irak'ta ve Suriye'de yaşananların gizli öznesi olmak, yüklemden bağımsız değildi oysa.

Kibretle oynayanın eli, eninde sonunda yanar.

Tam da bu noktada, yukarıda bahsini ettiğim İslam ve terörizm konusunu da içine alarak Türkiye'nin, Batı'nın bu ikiyüzlülüğünü suratına çarpmaktan asla geri durmaması gerekiyor.

****

Batı'nın ikiyüzlülüğü bununla sınırla değil elbette.

Paris katliamının ardından yaşananlar bir kez daha doğruladı ünlü Fransız yazar Victor Hugo'nun şu sözlerini:

"Paris'te bir adam öldürülürse, bu bir cinayettir; doğuda elli bin insan boğazlanırsa, bu sadece bir meseledir"

Son üç gündür sık sık sosyal medyada da karşımıza çıkan bu sözler, Batı'nın Doğu'ya bakışını özetliyor aslında.

Suriye'de binlerce insan öldü, milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu.

Daha bir ay önce Ankara’da 100’den fazla insan öldü. Hem de teröre kurban gittiler. Fakat ne liderlerin ne de Batı medyasının Paris için telaşlandığı kadar telaşlandığını görmedik. 

Acıya verilen tepkilerin arasındaki bu uçurumu görmeyen, görüp de inkar eden kim varsa mutlak sorgulamalı insanlığını.

Bunca zamandır Ortadoğu'nun kalbinde patlayan bombalar, sinek vızıltısı kadar yer etmedi Batı'nın vicdanında.

Duymadılar, görmediler, hisettemediler...

Bizim Paris'te ölen 132 insana üzüldüğümüz kadar üzülmediler, çünkü çoğundan haberleri bile olmadı.

Çünkü rutindi, olağandı...

Bu nedenle haber değeri bile yoktu Doğu'da ölen yüzlerce insanın...

Aslında bu ikiyüzlülük de bizim için alışılmış, rutin, olağan...

Fakat her daim haber değeri var. 

Bunca duyarsızlığı, adaletsizliği, vicdansızlığı ve ikiyüzlülüğü her fırsatta yüzlerine çarpmak, gözlerine sokmak ve var gücümüzle haykırmak, öldürülen her bir mazlum için boynumuzun borcudur.

Mesele kimin canının daha çok yandığı ya da acıları yarıştırmaya çalışmak değil elbette.

Fakat, acıya verilen tepkilerin arasındaki bu uçurumu görmeyen, görüp de inkar eden kim varsa mutlak sorgulamalı insanlığını.