BIST 9.645
DOLAR 32,60
EURO 34,79
ALTIN 2.411,12

Özlük haklarında; milletvekilleri , Y.Doç.lere açık ara fark atıyor!..

Her alanda; insan/kul hakkını gözetmek gerek.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'de önceki gün, AK Parti’'nin verdiği son dakika önergesiyle, Pasaport Yasası'nda birtakım değişiklikler yaptı; 3.500’yakın eski milletvekiline ve 25 yaşına kadar olan bekar çocuklarına  diplomatik pasaport verilecek. Milletvekilleri görevleri sona erdikten sonra yeşil pasaport alabiliyorlardı. Bu değişiklikle birlikte, eski milletvekilleri ve bundan sonra da milletvekilliği sona erecek tüm parlamenterlere diplomatik pasaport verilecek...” (Basından)

Helali hoş olsun!... Hala, bu gibi kıyaklara –pardon, hak edilmiş- laf ediliyor! Anlamak mümkün değil!.. Mevcut 36.000 Y.Doç. mi önemli 3.500 eski milletvekili mi? Bir MV, 10 Y.Doç. yapıyor.  Ağırlığa göre konuşalım lütfen!!!!

7100 Sy.yasa görüşülürken,Genel Kurul’da 50-60  MV vardı. Gereksiz ve önemsiz bir konu olan; sayıları 36.000 olarak açıklanan Y.Doç.leri ilgilendiren bir yasa görüşülüyordu.!.. Zaten yapılan konuşmaların bir bölümünde konudan ne kadar uzak kalındığı da ortaya çıktı. Ama, aynı vekillerimiz, kendi özlük haklarına gelince hiç hak kaybına uğramıyorlar! Hem de geçmişe dönük kazanıyorlar… Oysa, özlük hakkını, her alanda; insan/kul hakkı olarak görseler, çok şey değişmez mi?!.

Örneğin bu yasa ile (TBMM’de dile getirildi, ama sonuca geçmedi)  Y.Doç., Doç., Prof. olanların, başka bir üniversiteye geçerken; tekrar aynı yollardan geçmesine, jüriler kurulmasına, dosya istenmesine son verilebilirdi. Devlete karşı suç işlemeyen, etik davranan, yüz kızartıcı disiplin suçu işlemeyen  unvanlı akademisyenleri, tekrar aynı işlemden geçirmek; “biz, geldiğin üniversitenin yabancı dil sınavını kabul etmiyoruz”, “biz, geldiğin üniversitede yapılan sınava güvenmiyoruz”, “biz, geldiğin üniversitenin jürisinde  bulunan akademisyenleri yeterli  görmüyoruz” dan başka bir şey değildir. Bu konunun bile yasa içinde yer alması kurumlar arası güvensizliği artırmaz mı?/artırmıyor mu?.. O kadar çok serzeniş/şikayet  var ki, Allah aşkına, buda mı çok zordu?!...

M.Ş.Hannioğlu, köşe yazısında (Sabah/11.03.2018) bir tespitte bulunmuş; “Türkiye'de "Tek Parti"den günümüze ulaşan yönetimler, "eğitim sisteminin en üst halkası" olarak yaklaştıkları "üniversite"ye yönelik "değişim" programları hazırlamışlardır. Bunlar ise "üniversite ve öğretim üyesi sayısını artırma," "siyasetin kontrolünü tahkim" ve "akademik personelin atanma, ünvân ve özlük hakları" üzerine yoğunlaşmıştır. Bu yaklaşım konunun özünün ele alınmasını önlemektedir. Örneğin, günümüzdeki aslî sorun "doçentlik yabancı dil sınavı taban puanı" ya da "öğretim üyelerinin doktora sonrasında taşıyacakları ünvân" değildir; ama gündemimizde bunun ötesine geçen bir "üniversite" tartışması yoktur.”

YÖK Başkanı Y.Saraç;  "Bundan sonra doktora tezlerini yönetecek danışmanlar da tezlerin sahibi olan öğrenciler de tezlerin kamuoyuna açılacağını bilecek ve o şekilde daha ciddiyetle doktora tezlerine önem vereceklerine inanıyoruz. Bu pakette, sistemi iyileştirici pek çok madde var. Bunun da ülkemize, yükseköğretim sistemimize hayırlı olmasını diliyorum." demiş. (Basından)

Verilen örnekler elbette doğru, ama  hala Y.Doç.leri ilginlendirdiği söylenen yasanın artçıları devam ediyor…Çünkü, ortada anlaşılamayan, mağduriyetleri çöz(e)meyen  bir yasa var. Bu yasanın kime yaradığı, kim(ler) için çıkarıldığı hala anlaşılamadı.. Görüşünü/durumunu belirten, yasadan  memnun olmayan akademisyenlerden bir çok mesaj alıyoruz. İşte bu yasanın Dr.sı olanlara yaradığını söyleyenlere bir akademisyenin doğru/katıldığımız  yorumu;

“Sayın Ay,

Öncelikle şunu söyleyeyim üniversitede Atatürk ilkeleri ve inkılap Tarihi okutmanı kadrosunda çalışıyorum ve Marmara Üniversitesi'nde Tarih Dr. yaptım. Yani sizin son yazınızda yazdığınız gibi üniversitelerde  okutmanlar sadece dil öğretmezler aynı zamanda Türk Dili (Edebiyatçılar) ve İnkılap Tarihi (Tarihçiler) derslerine girerler ve bunlar Rektörlük kadrosunda ve  direk Rektöre bağlı Türk dili bölümü ve Atatürk ilkeleri  inkılap Tarihi bölümlerinde çalışırlar. Bu bölümlere Dr. olsalar da yardımcı doçent (Dr. Öğretim üyesi) ataması yapılmaz. 

Biz Fakültelere bağlı olmadığımız için bölümlerde bizi dışlarlar ve Dr. olasa da kimse seni yrd. Doç. yapmazdı. Yeni kanuna göre anladığım kadarıyla yine yapmayacaklar. Çünkü bize şimdi söylenen sizin doktoranız var ama siz "Dr. öğretim üyesi" değil "öğretim görevlisi Dr." oldunuz diyorlar. İkisi arasında özlük hakları açısında çok fark var bildiniz gibi...

Şimdi   Yardımcı doçentlik hakkındaki yazılarınızı uzun zamandan beri takip ediyorum ve medyada bu konu hakkında en fazla yazı yazan kişisiniz ve  yasaya dair genel beklentiniz.  belli bir süre yard. Doç. yapmış öğretim üyelerinin doçent yapılması idi ve beklentilerinizi yasanın karşılamadığını anlıyorum. Ama burada asıl mağduriyet mevcut Yrd. Doç. Dr. 'ların Dr. öğretim üyesi olması ile değil, Dr. yapmamıza rağmen ve      “kanunda asıl olan Doktara diplomasıdır” dese de bizi  "Dr. öğretim üyesi" olarak tanımlamayıp "Öğretim görevlisi Dr." olarak tanımlaması'dır. Yada yöneticilerin öyle anlamasıdır. Yasa değişikliği ile mevcut yardımcı doçentler otomatik olarak Dr. Öğretim üyesi oldular. Okutman, öğretim görevleri ve uzmanlar Öğretim görevlisi oldular ama Dr. olan Okutman, Uzman ve Öğretim görevlileri ne olacak   "Dr. Öğretim üyesi" mi? "öğretim görevlisi dr." mu? Öğretim görevlisi Dr. olacaklarsa bu bir mağduriyet değil mi? Dr. öğretim üyesi olacaklarsa bu nasıl olacak yönetmelik değişikliği ile sorun çözülecek mi? Dr. öğretim üyesi kadrosunun ilanı demek.... Dosyanız yetse de rektör, dekan, bölüm başkanı veya üniversitede sözü geçen birinin sizi talep etmesi demek bu da zorrr..Doğrusu tıpkı yrd. kadrolarının direk olarak geçirildiği gibi bizim kadrolarımızın  (okutman Dr.,öğretim görevlisi Dr. , uzman Dr.) herhangi bir ilana gerek kalmadan dilekçe ile ve üniversitelerin kendi bünyelerinde oluşturulacak kurullarla dosyalarımızın incelenip yeterli kriterlere sahip olanların Dr. Öğretim üyesi kadrosuna geçilmesi değilmi ?  Yani bu bir bürokratik sistem dahilinde olmalı ve ilan tekrar çıkmasına gerek olmamalı (mevcut üniversite de çalışan Okutman Dr. ve diğerleri İçin) İş ilana gelince süreç en başından başlıyor .. İYİ ÇALIŞMALAR”

Biz bu konuda da uyarmıştık. Bu yasada, hep onlar kullanıldı, ön plana çıktı ama; Dr.Arş.Gör.leri, Y.Doç.leri ilgilendiren bir şey maalesef yok!... Y.Doç.lik kalkmadan da; lisansüstü tezler paylaşıma açılabilir, Doç.lik sözlü sınavı kaldırılabilir, kurul oluşturulabilir, yabancı dil puanı 55’e indirilebilirdi!.. Artık, cin şişeden çıkmıştır, küskün akademisyenlerden üretim beklemek hayal olacaktır. Bu gerçeği,  makam sahipleri;  mutlaka  duymalı ve görmelidir.

Bu arada “Okutman” ve “Y.Doç.” ilanları hızla devam ediyor; “Yurtdışındaki üniversitelerin Türkoloji kürsülerinde/yabancı dil bölümlerinde veya Büyükelçiliklerimiz/Başkonsolosluklarımız nezdinde 2018-2019 eğitim-öğretim yılından itibaren okutman ihtiyacının karşılanması amacıyla Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde, Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonunun 23.02.2018 tarihli ve 25 sayılı Komisyon Kararına istinaden sınavla 100 okutman seçilecektir.” (http://www.meb.gov.tr)

Merak edilen: “bu yasa çok iyidir, artık mesele bitmiştir”, çünkü “biz böyle karar verdik” denilip eksiklerin/yanlışların  üstü kapatılacak, yeni mağduriyetler yaratılacak mıdır? (Y.Doç.lerin 36.000’e ulaşması bu anlayıştan değil midir?..) Yoksa, acil olarak torba yasa veya KHK ile düzeltilip kabul edilebilir bir şekle sokulacak mıdır? Gidiş, birinci cümledeki gibidir.