BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,31

Osmanlıyı yıkan müfredat bizi de yıkar mı!?

"Bu okullarda mevcut müfredatla yetişen öğrenciler, gün gelir devleti yıkar"

Sultan Abdülhamid Han, tahtta bulunduğu zaman diliminde çok büyük ıslahat ve yeniliklere imza attı. Sanayiden eğitime, ticaretten ulaşıma varıncaya kadar yüzlerce proje hayata geçirildi.

Yeniliklerin yapıldığı alanlardan en önemlisi eğitim için olanıydı. Rüştiye, İdadi ve Darülfünun sistemi yani günümüzde uygulanan eğitim sisteminin temeli atılmış, birçok okul açılmış, yeni okul binaları yaptırılmıştı.

Almanya’dan getirtilen bir eğitim Profesörü bu okullardaki bir yıllık görev süresinin sonunda Abdülhamid’e bir sayfalık rapor sunar.

Önemli tespitlerle dolu olan bu mektubun can alıcı cümlesi şudur: "Bu okullarda mevcut müfredatla yetişen öğrenciler, gün gelir devleti yıkar"

Ve gün gelir bu cümle hakikat olur!

Rüştiye, idadi ve darülfünunlarda yetişen Jön Türkler, Genç Osmanlılar, İttihat ve Terakkiciler devleti yıkarlar...

İşin vahametini bir düşünün; devletin bekası için yetiştirildiği düşünülen gençler devletin katili oluyor...

HANGİ MÜFREDATLA YETİŞTİLER?

Peki, günümüzde durum farklı mı?

Devletin bütünlüğüne karşı gelip asker sivil demeden on binlerce insanı öldüren PKK'nın siyasi kolu HDP ile kol kola yürümeye çalışanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin okullarında yetişmedi mi?

Devletin içinde paralel yapı kurup darbeyle devleti ele geçirmeye çalışan FETÖ’cüler bu devletin belirlediği müfredatla okuyarak-okutarak eğitim almadılar mı?

Avrupa ülkelerinde kendi ülkesine ve İslam’a hakaret eden tipler milli eğitimin belirlediği müfredatla yetişmedi mi?

Bu müfredat niçin vatan aşkı, millet sevgisi, Allah korkusuyla dolu gençler yetiştiremiyor?

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite olmak üzere devletin tezgâhından geçen insanlar niçin devlet, millet aleyhine çalışıyor?

Milli eğitim bakanları yeni binalar yapmakla, ücretsiz ders kitapları ve bilgisayar dağıtmakla, akıllı tahtalarla övünüyor ve başarılı olduklarını söylüyorlar. Ama niçin eğitim müfredatının değişmesi ile daha kaliteli bir gençlik yetiştirildiğini zikrederek başarılı olduklarını söyleyemiyorlar!

Neden ahlaki, Allah bilinci, vatan ve bayrak sevgisi açısından yüreği aşkla, edeple, imanla doldurulmuş gençler yetiştirilemiyor? 

"EĞİTİM" İLE "ÖĞRETİMİ" KARIŞTIRMAYALIM!

Her şeyden önce “eğitim” kavramı, küçük çocukların öğrenmesi olarak anlaşıldıkça gönle girilemeyecek demektir.

“Öğretimle” “eğitimi” lütfen karıştırmayalım. Müfredat gereği öğretilmesi gereken bilgiler ışığında çocuklarımız, gençlerimiz akıllı tahtalar ve lüks dersliklerden müteşekkil binalar içerisine alınıyorsa sözümüz yok.

Öğretim kavramı zaviyesinden hareketle bakıldığında birçok şeyi bir merkeze oturtabiliriz.

Ama hem “Milli” kavramı hem “Eğitim” kavramının ağırlıkları var ve olması da lazım.

Çocuklarımız, gençlerimiz Doğu ile Batı arasında kala kalmış ne tarafa adım atacağını bilemez durumda.

Gençliğin fırtınalı ve delikanlı ruh dünyasında anlamlandıramadığı ve oturtamadığı boşluk zeminleri oluşuyor. Ve bu boşluklar farklı ihtiyaçlarla doldurulması yönünde çoğu zaman yanlış adımlar attırıyor.

Sonrasında ortaya çıkan fotoğraf malum!

Öğretim merkezli hareket edilen okullarımızda küçük sabiler öğrenmek maksadı ile kapağını açmış oldukları kitapların cümleleri arasında öyle veya böyle ideolojik fırtınaların oluşturmuş olduğu dalgalarla boğuşuyorlar.

Batı'nın kılık-kıyafeti, alfabesi, müziği, dansı, eğitim sistemi, ahlâk telâkkisi ile bezenmiş müfredat sistemimiz sanki hâlâ yaşatılıyor gibi.

İttihat Terakki hâlâ canlı mı tutuluyor?

Anadolu coğrafyası yüzyıllardır İslam, iman, adalet, millet ve ümmet şuuru ile ayakta kalmış. Bu şuurun “Eğitimi” ve “Milliliğinin” çocuklarımızın ve gençlerimizin gönlünde taht kurması ve vatanımızın bekası için değişiklik şart.

Bugüne kadar olduğu gibi başkalarının eğitim ve ideoloji kaynaklarıyla ruhumuzu doyurmaya ve bu minvalde taklit inşa etmeye devam edersek mağlubiyetlerin her daim kahramanı oluruz.