BIST 9.106
DOLAR 32,38
EURO 35,05
ALTIN 2.325,20

Ölmeyecek misin! Utanma O zaman…

Sevgiyi nefretle, akıllıyı deliyle, neşeyi sıkıntılarla, güzeli çirkinle karşılaştırarak ancak netleştiriyoruz.

Vakıanın biz insanlar tarafından ihata edilerek anlaşılması yani idraki karşıtıyla zuhur buluyor.

Yani zıtlık denilen kavram ile idrak melekelerimiz çalışıyor.

Sevgiyi nefretle, akıllıyı deliyle, neşeyi sıkıntılarla, güzeli çirkinle karşılaştırarak ancak netleştiriyoruz.

Aynı şekilde yukarıda yazdığım gibi dünyayı ahiretle, hayatı da ölümle zihinlerimizde netleştirip idrak edebiliriz.

Dünya ve ahiret ile hayat ve ölüm dengesinde yaşam standartlarımız çalkalanıyor. Denge gözetilmeksizin bir hayat akışı idrakten yoksun demektir.

İdrak ve ihata gerçekleşmeyince de dengenin ahengi bozuluyor ve hakikatler görünmez oluyor.

Muhakememizi aklıselim bir şekilde yapamıyor ve bundan dolayı da ahenksiz nizam hayatımız şekilleniyor

Yine ekranlar ölüm haberleriyle savruluyor!..

TV başında oturmak eziyete dönüşmüş durumda…

Hayat yaratılırken onunla birlikte yaratılan ölüm varken bunca kötülüğün anlamı nedir?

İslam coğrafyasında her gün seyrediyoruz ölümleri. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar…

Hiçbir ayrıcalık tanımadan ölüm hepsiyle sarmaş dolaş oluveriyor.

Ölüm olgusuna ya çok yabancıyız hala ya da çok fazla alıştık.

Duygularımız ölüme karşı öylesine katılaşmış ki yemeğimizi kaşıklayıp, TV karşısında haberleri izlerken ekranda onlarca ölüm şekline bakar olduk, hem de kılımız bile kıpırdamadan…

TV seyrederken günlük ev içi telaşlarında ailemi gözlemledim ve gördüm ki çocuklarım haberlerden etkilenmiş gibi durmuyor.

Neden diye düşündüm?

Nedeni açık aslında… Ölüm bizim için sıradanlaştı!

Artık evimde haberleri çocuklarıma yasaklamayı düşündüm, çünkü onların bu denli önemli olan bir konuya karşı duygularının körelmesini istemiyorum.

Ölüm gibi bir gerçeğe nasıl bu kadar hayatımızın dışındaymış gibi bakabiliyoruz.  

Hayat lisanında ölüm en büyük nasihatçiyken hem de. Her şeyin bitici ve geçici olduğunu adeta gözümüzün içine sokarcasına hatırlatır bize…

Hayat ölümün dipnotu, öyle bir dipnot ki ana metni doğru yazabilme/anlayabilmenin formülü.

"Öğüt verici olarak size ölüm yeter" derken Efendimiz (a.s.) neyi kast ediyordu, bunu anlamadan geçersek dünya üzerinden, hiçbir şeyi çözemeden hakikatin sırrına vakıf olmadan ömür tüketeceğiz demektir.

Ölümün unutulmuş olması neticesinde yaşanılan hayat sıkıntıları, insanın hayatı kendisine yük etmekten başka bir sonuç doğurmuyor. 

Nedenini biraz düşününce herkes mutlaka bulacaktır.

Hayatı biraz gözlemlediğimizde ölümün nimete dönüştüğü haller ile de karşılaşırız.

Düşünsenize hiç ölmeseydik bu nasıl bir zulüm nasıl sonsuz bir yük olurdu?

Ölümün unutulması; Allah'ın ve ahiretin unutulması ile beraber kulluğun unutulmasına sebeptir.

Kulluk olmayınca insani vasıfların hayvani vasıflara dönüştüğüne delildir günümüzde yaşadıklarımız.

Ölümü unutan insanlar insanlıklarını da beraberinde unutur.

Zira ölümü hatırlamak, insanı insan olmaya iteleyen zorlayan yegâne unsurdur.

Efendimizin “Utanmazsan dilediğini yap” ikazında ölümün ardında bizi bekleyen hayatın, bir sergileniş yeri olacağı ve burada yaptıklarımızla orada karşılaşarak utanacağımız gerçeği de yatar.

“Ölmeyeceksen ve utanmayacaksan dilediğini yap” desek yanlış demiş olmayız sanırım.