BIST 9.645
DOLAR 32,58
EURO 34,91
ALTIN 2.434,16

Neden ülkemizden? Neden çalınarak? Nasıl engellemeliyiz?

Biyokorsanların  ülkemizden kaçırdığı canlı bitki ve hayvan materyallerinin sıra dışı değerleri..

Canlı bitki veya hayvan materyalini kaçak yollardan yurt dışına çıkarmaya çalışırken yakalanan hırsızlar yılda birkaç defa muhakkak haberlere yansır. Bu vakalar kriminal yönleri ile sıradan bir soyguna ya da tarihi eser kaçakçılığına benzese bile mahiyeti açısından oldukça farklı bir özellik taşır. Dünya literatürüne Biyokorsanlık olarak geçen bu vakalarda yerele ait kültürlerde yaygın olarak kullanılan canlı kaynaklı maddeler ya da doğrudan canlılar korsan yollarla kaçırılır. Biyokorsanların motivasyonları ile hedefledikleri canlı materyalin değerine geçmeden önce ülkemizin bu konuda hedef seçilme sebeplerinden bahsedeyim.

Dünyada bazı coğrafik bölgeler, tüketilen bitkilerin gen kaynakları için özel merkezlerdir. Dünyada bu şekilde tanımlanmış 7 adet çeşitlilik merkezi bulunmaktadır. Türkiye coğrafyasının büyük kısmının dahil olduğu Yakın Doğu ve Asya Minör gen havzası, tüm dünyanın genetik kaynak rezervinin %30 kadarına tekabül etmektedir. Ayrıca Akdeniz çeşitlilik havzasının da içerisindedir ülkemiz. Yani dünyanın iki önemli gen çeşitlilik merkezlerinin kesiştiği bir coğrafyada olduğumuz için çok özel bitki ve hayvan çeşitlerine ve bunların zengin ırklarına ev sahipliği yapıyoruz. Ayrıca kuzeyde Karadeniz, doğuda Hazar Denizi ile bunların arasına set çekmiş gibi duran Kafkas Dağları sayesinde Anadolu coğrafyası buzul çağlarında tüm türler için bir sığınma alanı olmuştur. Mevcut coğrafi özellikleri ve ikliminin de katkısıyla dünyada sadece Anadolu’da yaşayan bitki ve hayvanlar (endemik türler) da sayıca hayli fazla ve oran olarak dünyada çok az bölge Anadolu ile yarışır.  Haliyle Türkiye, devasa bir genetik zenginliğe ev sahipliği yapmaktadır. Bu zenginliğe yaptığımız muamele oldukça netameli bir konu, ancak elinizdeki yazıda da bu noktaya eğilmeyeceğim. 

Yukarıda özetlediğim biyolojik zenginlik, sadece biyologları, ekologları ve ziraatçıları ilgilendirir gibi görünse de gerçekte hepimizi ilgilendiriyor. Peki, bu zenginlik övünülecek bir mevzudan ciddi bir ekonomik metaya nasıl dönüşüyor?

Canlılar ve dolaylı ürünleri, tıpta, kozmetikte ve tarımda yoğun olarak kullanıldıkları için birkaç adımda doğrudan ekonomiye tahvil edilebiliyor. Her üç alan da neredeyse bütünlüyle uluslar üstü dev şirketlerin kontrolündedir. Patentleme ise bu şirketlerin ekonomik kazancı için en önemli unsurların başında gelmekte.  

Genetik zenginliğin ekonomik değerini herhangi bir maden gibi hesaplamak mümkün değilse bile elde ekonomik değerlerini anlamaya dönük hesaplamalar da yok değil. Etiyopya kökenli bir arpadan elde edilen ve sarı cücelik hastalığını bertaraf eden direnç geninin Amerikan ekonomisine yılda ortalama 150 milyon dolar katkı sağladığı hesaplanmıştır. Benzer şekilde, Türkiye kökenli bir buğday çeşidinde var olan ve çizgili pas hastalığına direnç sağlayan genetik kaynağın Amerikan ekonomisine yıllık katkısı ise yaklaşık 50 mil­yon dolar olarak kayda geçirilmiştir. Görüldüğü gibi hiç umulmadık bir canlı, yeri geldiğinde devasa bir ekonomik zenginliğe dönüşebilmektedir. Haliyle bu sıra dışı zenginlik, biyokorsanların iştahının kabartmaktadır. Asıl sorun, ekonomik getiriye tahvil edilen biyolojik zenginliğin çoğunluğunun patentler sayesinde uluslar üstü dev şirketlerin kasasına akmasıdır. Bu durumda asıl kaynak olan ülkeler, elde edilen ekonomik getiriden hiçbir fayda sağlayamıyorlar. Hatta şirketler, patentlerin arkasına sığınarak canlı materyal veya doğal ürünlerinin kullanıma bile sınırlama getirebiliyorlar.

Yaklaşık 30 yıldır tüm dünyada genetik kaynaklarının önemi noktasında ciddi bir uyanış var. Her ülke kendi genetik kaynağını koruma altına almaya çalışıyor. Biyolojik materyallerin izinsiz toplanması, değerlendirilmesi ve ülke dışına çıkarılması ülkemizde ve dünyanın gerisinde yasak. Bu yüzden de biyolojik zenginliği hedefleyen korsanlar yasadışı yolları tercih ediyor.

Peki, bu biyokorsanlar kim? Bunlar yoğunlukla alanında iyi eğitim almış kimseler. Canlı materyali çok iyi tanıyorlar. Genelde şirketlerde ya da araştırma enstitülerinde çalışıyorlar. Bir kısmı sadece korsanlık yapmak amacıyla ülkeye gelip doğrudan materyalin bulunduğu coğrafyalara gidiyor, toplayıp kaçak yollarla dışarı çıkarmaya çalışıyor. Eğer hedeflenen materyal bitki tohumu ise bunları dışarı çıkarmak çok kolay. Ancak canlı hayvan ya da bitkileri dışarıya çıkarmak çok kolay değil. Gümrükte yakayı ele verenler de genelde bu kişiler.

Ülkeye turizm amaçlı gelip yol kenarlarında hasbelkader temas ettikleri canlı materyali götüren de çok. Maalesef her turistin arkasına bir polis takılamayacağından bunların engellenmesi de zor.

Bu konuda ülkeler polisiye tedbirler almanın ve biyokaçakçılığın önüne geçmenin zorluğunun farkındalar. Bunun için genelde daha farklı bir politika geliştirilmiş dünyada. Birçok ülke veya bazı coğrafik konsorsiyumlar dünyadaki tüm patent kurumlarına yapılmış patent başvurularını izleyecek özel kurumlar oluşturmuşlar. Bu kurumlar sayesinde kendi ülkelerinden korsan yollarla edinilmiş canlı materyallerden elde edilecek patentlerin iptali işlemleri için uğraşıyorlar. Bu sayede kendi genetik kaynak rezervinin başkaları tarafından kayıt altına alınmasını engellemeyi amaçlıyorlar. Hindistan ve Pakistan kökenli bir pirinç çeşidi olan Basmati pirinci 1997 yılında ABD’li bir şirket tarafından ABD patent ofisi (USPTO) aracılığıyla patentlendi (#5663484). Ancak Hindistan bu patente itirazda bulunarak gen kaynağının kendi ülkeleri olduğunu ispatladıktan sonra patenti iptal ettirmeyi başardı.

Toparlayacak olursak, ülkemiz genetik kaynak bakımından oldukça zengin bir ülke ve biyokorsanlığa sıklıkla maruz kalıyor. Yasal olarak bazı tedbirler alınsa da canlı zenginliğimiz ülke dışına kaçırılıyor. Bu konuda tedbirlere en çok ihtiyaç duyan ülkelerin başında geliyoruz. Biyokorsanlığı önleme konusunda dünyada iyi örneklerin analiz edilip hayata geçirilmesi bu yüzden oldukça önemli. Ülkemizden kaçırılan biyolojik materyalin patentleme faaliyetlerini izleyecek, tüm dünya patent ofislerinden düzenli taramalar yapacak ve patentlerin başvurularına müdahale edecek bir kuruma ihtiyaç var. Bu sayede polisiye tedbirlerle önlenemeyen biyokorsanlık materyallerinden başkalarının haksız kazanç elde edilmesi azaltılabilir.