BIST 9.138
DOLAR 32,38
EURO 35,03
ALTIN 2.326,89

NBA ile ilgili ilk yazı…

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Yıllar önce NBA ile ilgili yazılar yazardım...

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Yıllar önce NBA ile ilgili yazılar yazardım ve o zamandan beni takip eden bazı arkadaşlarım ve okuyucularım ara ara NBA ile ilgili yazmamı istediler. Gelen e-postaları geri çevirmiş olmamak için hafta sonu yazıları şeklinde NBA’e dair bir şeyler yazmaya gayret edeceğim.

4 sayı çizgisi…

İlk olarak dört sayı çizgisiyle başlamak isterim. Bir ara gündeme gelmiş olmasına karşın şu anda çok konuşulmuyor. Ben geleceğe yatırım olsun diye şimdiden yazmak istedim.

Basketbolda dört sayı çizgisi olsun mu olmasın mı? Soru bu. Benim cevabım çok net: Olsun.

Şimdi nedenlerimi sıralıyorum. Öncelikle NBA’deki değişime göz atarsanız şunu görebilirsiniz:

Artık neredeyse herkes üçlük atabiliyor. Herkes derken tabi ki mübalağa ediyorum. Ancak şu bir gerçek ki, eskisi gibi değil. Artık üçlük atmak, daha çok kısa oyuncuların işi falan değil.

Demarcus Cousins (2.11 m), Kristaps Porzingis (2.21 m), Anthony Davis (2.11 m), Karl Anthony Towns (2.13 m) vesaire…

Örnekler artırılabilir. Yukarıda da belirttiğim gibi bu boylarda olup, üçlük atabilen oyuncular eskiden de vardı. Lakin şimdi sayıları çok daha fazla... Efsane koç Jerry Sloan, üçlük deneyen pivotunu cezalandırmak için hemen kenara alırdı mesela. Bu uç bir örnek belki ama basketbol oralardan buralara geldi. Belki de 10 sene sonra, koçlar üçlük atamayan pivotları takımlarında görmek istemeyecekler. 

Dört sayı çizgisinin gerekliliğiyle ilgili bir nedenim daha var. Uzunlardaki değişimden bahsetmişken, kısalardaki değişime de değinmek lazım.

Artık birçok oyuncu üçlük atmak için üç sayı çizgisinin dibine kadar gelme ihtiyacı duymuyor. Çizginin 1 metre hatta bazı oyuncular 1.5 metre gerisinden rahatlıkla üçlük kullanabiliyor.

Mesela Stephen Curry denen olağanüstü şutöre değinelim. Curry, yarı sahayı geçer geçmez, rakip, baskı yapmaya başlıyor. Çünkü neredeyse Curry rakip yarı sahaya girdiği anda üçlük tehdidi başlıyor.

Dolayısıyla oyunculardaki yani oyundaki bu değişime basketbol kuralları da ayak uydurmalı diye düşünüyorum.

LeBron James’in takım seçimi…

Biliyorsunuz ki LeBron James’in önümüzdeki sene Cleveland’da kalmama durumu var. Bu durum söz konusu olduğu için hangi takıma gideceği konusunda dedikodular hiç bitmiyor.

Ben dedikodular üzerine konuşmayı sevmem ama çok kısa olarak bazı noktalara değinmem lazım.

Şayet söylentiler doğru çıkar da Houston Rockets’a giderse, (Bence bu olasılık çok zayıf ama her ihtimale karşın değinmek istedim) James birçok kişinin gözünden düşecektir. En azından benim için öyle olacak.

“LeBron James bir efsane ama bu kadar korkak olunmaz ki!” derim sanırım.

Miami’ye giderken yanında Chris Bosh’ı da yanında götürmüştü. Zaten Dwyane Wade’de Miami’deydi. Yıldızlarla birlikte şampiyonluklar yaşadı ve geri geldi.

Şimdi de James Harden’ın yanına gidecekse hakikaten yazık olacak. Ama ben böyle olacağını düşünmüyorum. Her ihtimale karşın yazdım.

MVP meselesi…

Son üç senedir MVP olacak oyuncuyu tahmin etmeyi başardım. Geçen sene Russell Westbrook’un olacağından kendi adıma %100 emindim. Bu sene de James Harden’ın haricinde kimsenin kazanma ihtimalinin dahi olduğunu düşünmüyorum. Diyor ve kapatıyorum.

Sağlıcakla kalın…