BIST 8.987
DOLAR 32,33
EURO 35,08
ALTIN 2.299,49

Nasıl ve neyle zehirlendin düşündün mü?

Dinin olmadığı bir toplumun medeniyet inşa edebileceğine inanmak hamakat zehrinin bütün vücudu sardığının ispatıdır.

Araştırmacı bir kimlikle kaleme almaya çalıştığım yazılara not düşülen yorumların kahir ekseriyetinin seküler toplum ya da seküler birey anlayışının ve inanışının tezahürü olduğunu müşahede ediyorum maalesef.

Tarihi, siyasi ya da fikri yazılar olsun, hemen hepsinde tepkisel olarak mezkur konunun müsebbibi İslam gösterilmekte.

1500 yıl öncesinde kalmış bir kafa yapısından kaynaklandığı dillendirilmekte!

Müslümanların hep geri kalan milletler ve toplumlar olduğu; Batının ise medeniyet sahibi ve ilerlemiş olduğu anlayışı ile yaklaşılmakta.

Sekülerizmin hapsinde kalmış toplumun Kur’an’ı, İslam’ı ya da Peygamberi suçlu görmeleri Türkiye ve Müslümanlar açısından üzücü ve düşündürücüdür!

İslam, toplumun geri kalma nedeni olarak gösterilebilir mi?

Bu anlayış geri kalmış zihniyetin tezahürü değil midir?

Evet, Müslümanlar hakkı ile İslam’ı takip etmediklerinden dolayı toplumsal olarak sıkıntı yaşamaktalar bu doğru.

Lakin toplumların yaşamış oldukları sıkıntıların sebeplerini İslam’a dayatmak, Batınında sözüm ona ileri seviyede olmasını dinden uzak olmasına bağlamak hem bağnazlık hem de gericiliktir.

Zira hayranlıkla takip edilmeye çalışılan Batı zaten dinsel bir anlayışla haçlı zihniyeti ile hareket ederek İslam coğrafyasına savaş açıyor.

Nasıl ve neyle zehirlendin düşündün mü?

Dinin olmadığı bir toplumun medeniyet inşa edebileceğine inanmak hamakat zehrinin bütün vücudu sardığının ispatıdır.

İslami emirlerin ve yaşantı tarzının öncelik olarak yaşandığı dönemlere baktığımızda İslam coğrafyası her alanda dünyanın en ileri devletlerine ve yönetimlerine sahipti.

Çeşitli kaynaklardan alıntılarla fotoğrafa bakalım;

“700 ile 1200 yılları arasında İslam medeniyetinin üstünlüğü sayesinde dünyaya hakim olmuştu.

Marakeşte halife En Nasır İbn-i Rüşd ile Aristo ve Platon hakkında tartışırken o sıralarda batıda aristokrat kesimi okuma yazma bilmemekle övünüyordu.

Emevi sultanı 400.000 ciltlik kütüphaneye sahip idi ve 400 yıl sonra Bilgin lakaplı Fransız kralı V. Şarl ancak 1.000 adetten az fazla kitap sayısıyla övünebiliyordu!

Irakın küçük bir kasabası olan Nadifede 40.000 cilt kitap, Hama kürt prens Ebul Fida'nın şahsi kütüphanesinde 70 bin cilt, Arabistanda El-Muayyedin kütüphanesinde 100 bin cilt, Maragada 400 bin cilt kitap bulunuyordu.”

Hollandalı bilim adamı Dozy; Avrupa'da okuryazarlık sadece kilisenin sayılı adamlarının tekelinde iken İslami dönem Endülüsünde yaşayan nüfusun hemen tamamının okuma yazma bildiğini ifade eder.”

Avrupalı bilim adamı Dozy ifadelerine; Bu parlak kültürün çekiciliğinden etkilenen bütün Hristiyan Batıdan çok sayıda insan Kurtuba, Toledo ve Sevilla'daki İslam üniversitelerinin derslerine katılmak üzere akın ediyordu diye devam ediyor.

İtalyan gazetesi Corriere della Seranın 1965 yılında yayınladığı bir haberde; Batının merkezi olan Paris'teki evlerin %66’ ve Avrupanın diğer şehirlerindeki evlerin %80’ininde banyo yoktur. Avrupa halkı su şebekesine kavuşmalı’” diye yazıyor.

Batı uzun yıllar yaklaşık 500 ila 700 yıl boyunca İslam medeniyetini taklit etmekten başka hiçbir şey yapamıyordu.

“İslam bir halkın geri kalmasına neden oluyor? sorusuna cevap verebilmesi için kaçınılmaz olan bu gerçeklerin vurucu dozunu” iyi anlamak gerekir.

Bir zamanlar ilham ve eylem aşılayan şehirleri ve devletleri kuran İslam’ın buna aykırı olacak bir neticelenmeyi kabul etmesi mümkün müdür?

Böylesine tarihi gerçekler varken İslamın cehalet ve gerileme nedeni olan bir din olarak tanıtıldığı yalan ve yaygın efsane nasıl devamlı gündemde tutulabiliyor?”

Batı’nın hep önde olmasını dinle alakası olmamasına bağlamak Ortadoğu'nun ve Türkiye’nin İslam’ın hapsinde kalmış olmasından dolayı geri kalmış olmasını düşünmek sadece hamakattan kaynaklanır.

Mütefekkir lider Aliya;"Müslümanların gerilemesinin en alçak noktası olan 1918 yılının bir sonbahar gününde ortaya çıkan ve hiçbir Müslüman ülkesinin bağımsız olmadığı gerçeği artık büyük ölçüde geçmişe aittir ve umuyoruz ki bununla beraber esir, fakir ve cahil olmanın Müslüman demek olduğu düşüncesi geçmişte kalacaktır" der.

Gerilemenin sebebi şahsi ve toplumsal hayattan İslam’ın dışlanması olmasın?

“İslam bütün Müslümanların kardeşliğini farz kıldı fakat Müslümanlar birlik değiller, hatta başkalarınıhesabına aralarında savaş yapmaktadırlar!”

Katar krizinde bunu göremiyor muyuz?

Abdülhamit'in tahttan indirilmiş olmasıyla beraber başlayan süreçte biz aslında İslamiyet’ten uzaklaştırılarak gerilemeye başladık.

Bu durum İslam’ın uygulandığından değil onun dışlanmasından kaynaklanmaktadır!