Müzisyen olmayan Bilal Erdoğan, ‘blok flüt’ konusuna neden girdi?!..
Blok flüt, müzik eğitiminin kanayan yarasıdır.
KONSERVATUARLAR SANATÇI ÖĞRETİM ELEMANLARI HAZİRAN 2017 TEŞVİK İKRAMİYELERİNİ (7 MAKAM/İMZA YÜZÜNDEN) HALA ALAMADILAR. LİSTELER SON İMZA OLAN BAŞBAKANLIK'TA, 30 GÜNDÜR BEKLETİLİYOR... DEVLET SANATÇILARI;YÖNETMELİKTE (TİP SÖZLEŞMESİ/BAŞBAKANLIK İMZASI İLE VERİLİR KALDIRILMALI) BİR MADDE DEĞİŞMEDİĞİ İÇİN, YİNE MAĞDUR EDİLİYOR?..
GÜNCEL/AKM NİHAYET YAPILIYOR: Yıllardır yılan hikayesine dönen ve 10 yıldır kapalı olan AKM, nihayet Cumhurbaşkanımızın lansmanını yaptığı bir proje ile, 209 ilk çeyreğinde açılmak üzere açıklandı. Daha önce 1300 kişilik olan AKM yenilendikten sonra 2500 kişilik büyük bir opera salonuna kavuşacak. Bu büyük salon her operada olduğu gibi doğal bir akustiğe sahip olacak. Diğer konser salonları, tiyatro salonları, sinemalar, kütüphaneler, tasarım dükkanları ve bunların arasında yer alan kafeler ve restoranlar gibi ikincil mekanları, daha etkin hizmet verebilecekleri şekilde, senelerce atıl kalmış olan depo ve otopark alanında, tamamen baştan kurgulandı. Mevcut AKM'ye eklenecek yeni binada ise 800 kişilik tiyatro salonu, 1000 kişilik konferans salonu, 285 kişilik sinema, 250 kişilik oda tiyatrosu, sergi salonu, kütüphane, 885 araçlık otopark bulunuyor. Şimdi de; “hem milli kültür diyorlar, hem de opera binası yapıyorlar” diyenler (A.Hakan) çıkmaya başladı. Her ikisi bir arada olamazmış gibi...Bağnaz bir bakış açısı…İnşallah yine bazı odalar devreye girip engellemeye çalışmaz…
Teşekkürler elbette, Cumhurbaşkanımıza…
Cumhurbaşkanımızın; 'Batılılıktan söz edenler dünya çapında bir aktör, bir gitarist yetiştirebilmişler mi?' sözlerine tepki yağmış…Geçtiğimiz yazıda, kültür/sanat/müzik alanında bilgi vermiştim. Zannediyorum, Cumhurbaşkanımıza bazı yazılar gösterilmiyor...Mesela ben; önemli/ilgili yazılarımı makama arz ediyorum. Yukardaki söz de gerçekleri yansıtmıyor, demek ki yanlış bilgi veriliyor...Çok şükür; ‘dünya çapında piyano, gitar, bağlama, flüt, keman v.b. sanatçılarımız, dünya orkestralarını yöneten şeflerimiz, opera sanatçılarımız, sinema aktörlerimiz’ var …Cumhurbaşkanımız neden böyle bir cümle kurdu, bilemiyoruz!.. Üstelik AKM gibi; geç kalmış, çok özel ve güzel bir projeyi açıklamışken!...
Diyorlar ki, yazılarınızın başlığına; Cumhurbaşkanı, Erdoğan, AK Parti v.b. eklerseniz, tıklama oranınız artar. Yani, içerikten çok gündemle oynamak, kurnazlık yapmak...
(Yazı sadece Antalya Belediye Başkanı ile ilgili) Veya merak uyandıran sorular ki, en çok kullanan ise A. Kekeç: Dilinin altında ne var senin?, , v.b.
Bu, benim işim değil!...İçerik ne gerektiriyorsa, başlığı ona göre belirliyorum. Takipçilerimle oynamak istemiyorum. O nedenle bu başlığı içerikle okuyalım lütfen..
Bu söylemi, bazı köşe yazarları sadece söyleyen üzerinden -olumsuz olarak- ele aldılar, ama sorun olan ‘blok flüt’ tarafı ile ilgilenmediler. Zaten, köşe yazarlarının %90’ı siyasete yön verdiği!, memleketi kurtardığı için!, sanat/kültüre gereken önemi vermiyorlar…Bu da, onların ‘en büyük eksiği’ olarak karnelerine yazılıyor!...
Oysa, bilmiyorlar ki, yıllar önce Marmara Ün. Atatürk Eğitim Fak. Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde yapılan bir sempozyumda; blok flütün çocuğun müzikal gelişimine etkisinin olmadığı, derhal kaldırılması gerektiği sonuç raporuna yazılmıştı. Blok flüt, müzik eğitiminde yerini alırken; kolay taşınır, ucuz, akort istemeyen bir çalgı olduğu için seçilmişti. Ama, insanın; ağzını, hançeresini, soluk borusunu v.b. kapatarak yanlış bir işlev gördü.
Yıllar geçti, yetkililer kendi akademisyenlerinin belirlediği karara bile saygı göstermediler, bir girişime bulunmadılar…E.Ardıç’ın yazısı ilginç ...
Konuya bir giriş yapalım isterseniz;
Müzik eğitimi başlangıcında mandolin’in önemli bir yeri vardı; çocuğu geliştiriyor, akordun önemimin öğretiyor, çok sesli bir tını da veriyordu. (Ekteki resim) Köy enstitülerinde bir çok çalgı toplulukları kurulmuştu. Zamanla; Konservatuarlar kurulmuş, Müzik Eğitimi Bölümleri faaliyete geçmişti.Birçok sempozyumda ortaya konulan görüşler ve alınan kararlar bir türlü uygulamaya geçmedi.
Birden basına bir haber düştü…Basın; konuyu değil, konuyu dile getireni önemsedi!...
“Bizi kültürleriyle tutsak etmeye çalıştılar” diyen Bilal Erdoğan şunları söyledi: “Müziklerinden yemeklerine, kıyafetlerine, bütün yaşam tarzlarına kadar. Türkiye’de yıllarca müzik derslerinde blok flüt çalınmasının sebebi basit bir şey değildir. Veyahut da beden eğitim derslerinde ritmik jimnastiğin öne çıkarılmasının sebebi basit bir şey değildir. Buralarda bizim kendi sporlarımızın, müziklerimizin, müzik enstrümanlarımızın, kendi kültürel öğelerimizin yer alması demek bir milletin bağımsızlığının gerçek manada korunması, sahiplenilmesi demek. Onun için bu çıktığımız yolda geleneksel sporlar ve merkezinde okçuluk yolculuğunda görüyoruz ki buraya gelen çocuklarımız, burada spor yapan çocuklarımız sadece spor yapmış olmuyorlar aynı zamanda dimağlarında kültürel kodlarıyla, hafızalarıyla çok sağlıklı bir ilişki, iletişim kuruyorlar. Adeta format atılan, silinen belleği yeniden var etmiş oluyorlar. Bizim kendi sporlarımızın, müziklerimizin, müzik enstrümanlarımızın, kendi kültürel öğelerimizin yer alması demek bir milletin bağımsızlığının gerçek manada korunması, sahiplenilmesi demek... Okçuluk merkezine gelen çocuklarımız sadece spor yapmış olmuyorlar, aynı zamanda dimağlarında kültürel kodlarıyla, hafızalarıyla çok sağlıklı bir ilişki, iletişim kuruyorlar. Adeta format atılan, silinen belleği yeniden var etmiş oluyorlar.” (İSTANBUL/DHA/03.11.2017)
Bu sözler gündeme söyleyen açısından
oturdu. “…Ey Türk gençliği!
Haydi bakalım, hep birlikte milli yemek yemeye,
milli giysilere bürünmeye, milli müzik dinlemeye, okçuluk, güreş,
cirit gibi milli ve yerli sporlardan başkasına (mesela futbola,
basketbola) asla yüz vermemeye...”
B.Erdoğan’ın ‘ud’ dersleri aldığını biliyoruz.Ama, sözlerinden alıntıdaki -alaylı- anlamı çıkaramıyoruz!...
Blok flüt konusunda görüşlerimizi daha önce yazmıştık. Hacettepe Ün. Devlet Konservatuarı’nda ve paralel kuruluşundan bugüne Türk müziği çalgılarının girmesi yıllarca mümkün olmadı. Gazi Ün. Müzik Eğitimi Bölümü, hala Türk-Batı müziği kargaşasını üzerinden atamadı. 2017 başında, MEB müfredatında ‘Türk müziği makamlarına ve çalgılarına yer verildi’ diye, bir kısım ‘M.K. Atatürk’ü de, laikliği de kendilerine malzeme yaparak’ ay(t)ağa kalktı. Müfredatla ilgili 2.Türk Müziği Sempozyumu’na sunduğum bildiri de; “bunun yanlış olduğunu, Türk müziği çalgılarının, makamlarının ve ilahilerinin öğretilmesinin laiklikle bir ilgisinin bulunmadığını, her Türk gencinin; kendi, kültürünü öğrenip geliştirmek konusunda serbest bırakılması gerektiğini, önemli olanın üretmek olduğunu v.b.’ söyledim. Müzikte önemli olan yetenekse, öğrencilerin seçimine göre; Itri'yi, Bach'ı, Dede'yi, III. Selim'i, Mozart'ı, Beethoven'i, A.Yavaşça’yı, N.tüfekçi’yi, N.Ertaş’ı bilmesi doğru değil mi? Öğrenciler, yetişme tarzına uygun seçimine göre; tanbur, kanun, piyano, gitar, bağlama, kemane, kemençe, keman, flüt çalabilse, yeteneklerini istediği gibi geliştirse, doğru/özgün bir müzik eğitimi olmaz mı? Bu öğrenciler arasında paylaşım yaşanmaz mı? Farklılık yaratılmaz mı? Yeni projeler ortaya çıkmaz mı?
İşte bir kesim çok sesli müziği; demokrasinin gereği, çağdaşlık, ilericilik, laiklik v.b. gösterince, ülkemiz insanları, gönüllü olarak yüzlerce dernek/vakıf kurarak müziği korumak/yaygınlaştırmanın çabasına düştü.
İstanbul Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı (1975) bu tepkinin sonucu olarak kuruldu, çok sesli müzikle-Türk müziğini bir arada öğretti, kabul gördü, yaygınlaştı ve bugün 45 konservatuarın çoğunda Türk müziği Bölümleri de kurularak, öğrencilerin istediği alanda yetişmesinin önü açıldı.
Malum, 1985 yılında ilk Prof. ve Doç. açıklanınca, eleştiri yapılan Türk Müziği Mensupları oldu; Türk müziğinin, Ud’un, Tanbur’un, Bağlama’nın, Kaval’ın Prof. olur mu? dediler. Sanki, bu çalgıların kemandan, çellodan, piyanodan, flütten farkı varmış gibi!... O zamanki YÖK, listeleri geri çekti, yaptığının arkasında durmadı, ve çok sesli müzik alanındakileri, Prof. yaptı, Türk müziği mensuplarını bir kademe aşağı düşürdü. Örneğin, şahsım (S.Erguner gibi) o listelerde Doç.iken, Y.Doç.oldum ve hakkımı başvurularıma rağmen alamadım, Yeni YÖK’te bu konuda bana/bize yardım etmedi veya cesaret gösteremedi. Bunlar tarihte yerini alacak…
Ve, en sonunda AGSÜ (2017) kuruldu, onunda rektörü THM’den atanınca, aynı kesim ‘yine gelenekselciler kazandı’, ‘geleneksel müzik üniversitesi’ diye yazmaya başladı.
Ben 1975 ten itibaren, çok fazla önde ve olayların içinde olduğum için İTÜ TMDK’nın tarihini, gelişmelerini yazıyorum. Tabii, bu konuda TMDK kurucu büyüklerimin de, gelişmelerde/olumsuzluklarda hatası çok oldu, onlarda yerini hatıralarda olduğu gibi yerini alacaktır…
Ancak, konumuz olan B.Erdoğan’ın ‘müzik derslerinde blok flüt çalınmasının sebebi basit bir şey değildir.’ cümlesini hangi amaçla söylediğini de merak ettik!.. Zannediyoruz, yukardaki cümlelerimle, akademisyenlerle paydaş düşünüyor. Eğer, bilmediğimiz başka gerçekler varsa ve cevap verilirse, yayınlamaktan memnun oluruz…
Değerli müzik insanlarımız; burası Türkiye ve başka Türkiye yok…
Enerjilerimizi boşa akıtmayalım…
KÜLTÜR/SANAT’TA AFYON’DA ÖNEMLİ GELİŞMELER VAR…
Sevgili arkadaşımız Prof.Dr. Uğur Türkmen, yıllardır Afyon’u kültür ve sanat alanında öne çıkaran çalışmalar yapmakta. Ben de bahsetmekten geciktim, şimdi arayı kapatalım istiyorum. U.Türkmen’den ne yapıyorsunuz, yeni neler var? diye sordum, gelen cevap hayli umut verici ve sevindirici…İlk fırsatta gitmek/görmek istiyorum. Sizlerle paylaşalım istedim. ‘İstenince oluyormuş’un cevabını bulacaksınız. Teşekkürlerimiz Uğur Türkmen’e…
“Kütahya ilinde üniversite düzeyinde
mesleki müzik eğitimi veren bir kurum yok. Ulusal veya
uluslararası festival ve şenliği de yok. Buna müteakip; Afyon'un 3
uluslararası (Klasik Müzik Festivali, Caz Müzik Festivali, Marsyas
Festivali), iki ulusal (23 Nisan Korolar Şenliği, Amatör Çalgıcılar
Festivali) etkinliği bünyesinde gerçekleşen konserler yanında,
ayrıca konservatuvar başta olmak üzere dernek ve vakıflarca yılda
yaklaşık 200’e yakın konser etkinliği yapılmakta. Kütahya'nın
kültür ve sanat alanındaki açığını ise Kütahya Güzel Sanatlar
Derneği gidermeye çalışıyor. Kütahya'lıyım ve derneğin üyesiyim.
Konservatuvardaki ve ülke genelindeki meslektaşlarımla,
arkadaşlarımla görüştüm ve destek olacaklarını söylediler.
Kütahya'da bilim ve sanatın iç içe olacağı bir etkinlikle
başlatalım, ama etkili bir başlangıç yapalım istedik. Uluslararası
Hisarlı Ahmet Sempozyumları böylece başladı. Sempozyumun adının
Hisarlı Ahmet olması hemen herkesi ziyadesi ile memnun etti. Her
yıl düzenlenen etkinliğin en önemli özelliği tematik olması.
Sempozyum kapsamında, bildiri sunumları yanında; konuya uygun
atölye çalışmaları, söyleşi ve konferanslar, resim ve tezhip
sergileri, farklı müzik türlerinde her biri dolu dolu geçen konser
etkinlikleri gerçekleşiyor. Özellikle lise konserleri çok mutlu
edici. Gençler nitelikli müzik dinleyebilmenin güzelliklerini
yaşıyorlar.
Sayın Ay; Çalışmalarımıza olan ilgi bizi daha da
motive etti. Yıllardır hayalini kurduğumuz ve artık Hisarlı
Ahmet'in adını daha da etkin yaşatabilmek, aklımızdaki kültür ve
sanat etkinliklerini, eğitim faaliyetleri gerçekleştirebilmek için
bir yer arayışına girdik. Hisarlı Ahmet adına bir merkezin olmaması
da bizi rahatsız ediyordu. Sempozyumun ve dolayısı ile derneğin
başarısı kentin ileri gelenlerini de mutlu ve motive etmekte.
Belediye Başkanımız Sn. Kamil Saraçoğlu, restore edilen Kemer
Hamamını "size inanıyor ve güveniyoruz. Kütahya'mıza güzel
hizmetler yapacağınızdan şüphemiz yok" diyerek derneğimiz
tarafından alınması için destek oldu. Kasım 2017, Haziran 2018
tarihleri arasında 37 etkinlik planlandı.
inanıyoruz ki, yapılacak olan; konserler,
çalıştaylar, söyleşi ve dinletiler, sergiler, Kütahya'mızın kültür
hayatına büyük katkı sağlayacak. Çalıştayları önemsiyoruz. Çünkü
tek bir soru soracağız; " Dernek olarak bizden ne istiyorsunuz?"
Amacımız Kütahya'nın sanata yönelik tüm ihtiyaçlarına cevap
verebilmek.
Sayın Ay; Sempozyum ile giriş yapmamın sebebi
şudur: Kütahya'da hiç bir etkinlik ikincisini görememiş, gören ise
sürmemiştir. Çini sempozyumu, Evliya Çelebi Sempozyumu, Gaybi
Sunullah sempozyumu, hepsi kaldı ve sürmedi. "Hisarlı" olmaz
denileni başardı ve sürdü. Kredi çekilerek başlanan etkinlik bugün
ülke genelinde takip edilen, ilin ileri gelenlerince desteklenen
bir derneğin büyümesine vesile olan roller üstlendi. Elbette
sempozyum başta olmak üzere Kütahya ilinde yapılan her etkinliğin
bir çok eksiği vardır. Göremediklerimiz, başaramadıklarımızda
vardır. Ama maddi bir çıkar olmaksızın bir yola çıktığınızda
zamanla bir çok kazancınızın olduğunu yaşarken görebilmek, insanı
ziyadesi ile memnun ediyor. Çıkar olmaksızın dedim. Sempozyum başta
olmak üzere Kütahya'da yapılan hiç bir etkinlikte hiç bir sanatçı
kaşe almadı. Etkinliklerin yürütücülüğünü Afyon Kocatepe
Üniversitesi Devlet Konservatuvarı çalışanları yapıyor ve
desteklerini hiç kesmediler. Bu da Hisarlı Ahmet'in ne kadar
sevildiğinin bir göstergesidir. Hisarlı Ahmet'in heykeli
Kütahya'mızın en güzel yerinde, adına sempozyumu var, adına Kültür
Sanat Evi var. Büyük insanların hizmetleri vefatlarından sonra da
devam edermiş. Rahmetli; Kütahya'nın kültür sanat gelişim ve
değişimi yanında, ekonomik gelişimine de sanat yoluyla desteğini
sürdürüyor. Mustafa Hisarlı ağabey çok memnun oldu. Ailesi çok
sevindi. Umarım sonu da güzel olur. Değer verip ilgilendiğiniz için
size de teşekkür ederiz. Kütahya ve Afyon'a yolunuz düşerse
bekleriz. Çok güzel gelimler ve işler var. Mutlaka görmenizi
isterim. Selam ve iyilik dileklerimle.” (Uğur Türkmen)
DUYMAYAN KALDI MI?!..
“PKK’ya karşı İran’la birlikte Kandil’e yapılacak ortak operasyonu sorduk. “İran’la Kandil’e ortak operasyon konusunda hemfikiriz. Prensipte anlaştık. İran Genelkurmay Başkanı’nın Ankara ziyaretinde de bu konu netleşti. İrade var ancak ne zaman nasıl olur bilinmez. Bu işlerde zaman söylenmez. Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi...” Erdoğan, “Bir gece ansızın girebiliriz” demişti.”
Oldu mu? Bu tür önemli bilgiler verilir mi?Yazılır mı? Ortaya saçılır mı?Bu gazetecilik mi? Anlayamıyoruz!...
2015 ODTÜ ve Toplumsal Cinsiyet ve Halk Kültürü Sempozyum BİLDİRİLERİ yayınlandı…
ODTÜ’den Prof.Dr. Serpil Aygün Cengiz hocamdan yine güzel bir haber geldi. ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu güzel çalışmalar yapmaya devam ediyor, arkadaşlarımızı gönülden kutluyorum.
Bilindiği üzere, ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu 20-22 Mart 2015'te "Toplumsal Cinsiyet ve Halk Kültürü Sempozyumu" düzenlemişti. Bu Sempozyumun bildirileri Ürün Yayınları e-kültür dizisinden ücretsiz-şifresiz e-metin olarak yayımlanmış. E-kitap, büyüklüğü nedeniyle, isteyenlerin kitabı indirebileceği web adresi bildirilmiş.İlginizi bekliyoruz..
GÜNÜN TÜRKÜSÜ:
Nemrudun kızı yandırdı bizi
Çarptı sillesini felek misali
Sil yazımızı kurtar bizi
Çarptı sillesini felek misali
Mevlam gör bizi
Resim:Hisarlı Ahmet heykeli ve değerli sanatçı Mustafa
Hisarlı
Ocağım söndü nasıl belâdır
Bırakıp gitti bu ne devrandır
Dünya gözümde kerbelâdır
Allah'tan bulasın
Kararsın bahtın yıkılsın
tahtın
Yalvardım yakardım yol bulamadım
Ah bulmasaydım kara yazım
Evirdim çevirdim yaranamadım
Ayandır halım
Ocağım söndü nasıl belâdır
Bırakıp gitti bu ne devrandır
Dünya gözümde kerbelâdır
Allah'tan bulasın