BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Müzik’te “Resital” ve “Virtüöz” etkileşimi…

eğitim, kalite, resital, virtüoz

Bu konuya 2012 Türkiye’sinde, müzik terminolojisinde yaşanan sıkıntıların hala devam etmesi/ettirlmesi  üzerine girmek zorunda kaldık. Sanat kurumlarımız, unvanlılarımız artıyor diye seviniyoruz, ama elimizde; ciddi, tutarlı, açıklamalı yayınlar/kitaplar/dergiler maalesef yok…

Müzik yayıncıları “zorluklarla alana eser/kitap çıkartıyoruz, ama okuyan yok. 4 sene tahsili boyunca yayınevimize uğramayan, yolumuzu bilmeyen öğrenciden, sanat kurumunda eğitim veren kişiden  araştırmacı/sanatçı olur mu?” diyorlar…Yabancı dili (ÜDS) geçmekle, bildiri vermekle unvanımızın hakkını verdiğimizi zannediyoruz. Hala, ciddi bir müzik tarihimiz yazılamadı… Alan, hizmet ve üretim bekliyor…

Şimdi gelelim bugünkü yazımızın konusuna; “Resital” nedir? Ne değildir?

Resital (Fransızca kökenli); “tek bir sanatçının”, “tek bir çalgı” ile verdiği konser. İngilizcesi; n. recitaln. Almancası, konzert, wiedergabe   Fransızcası; récital [le] Tabii ki resital, şan (ses) alanında da (eşlik çalgısı gereklidir) aynı koşullarda olabilir.

Başka söze gerek var mı? Uluslar arası bir terimi, ülkemizde –üstelik sanat kurumlarında- yanlış kullanmanın, kafaları karıştırmanın gereği var mı?

İşte doğru örnekler;

Franz Liszt'in doğumunun 200. yılı anısına Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi Ergin Orbey Sahnesi'nde Rus piyano sanatçısı Alexander Mekaev'in verdiği resital büyük ilgi gördü.Konserde Mekaev, Liszt'in birbirinden seçkin eserlerini li müzik severler için çaldı

Adnan Menderes Üniversitesi Devlet Konservatuarı tarafından düzenlenen, 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Doç. Şeniz Duru’nun verdiği   “Piyano Resitali”, Nazillili sanatseverleri büyüledi.

Klasik gitarın yeni kahramanı ilk defa Türkiye’de! Çalgısının mirasını parlak bir ışıkla aydınlatan, geçtiğimiz ekim ayında müziğin Oscar’ı sayılan Gramophone ödüllerini iki dalda kucaklayan genç, dinamik ve olağanüstü bir sahne karizmasına sahip olan Miloš, repertuarından  seçkin örneklerle verdiği “gitar resitali” ilgi ile izlendi.

 

İstanbul Resitalleri 2012-2013 sezonunu 4 Ekim 2012 tarihindeki gala resitalinde efsanevi İtalyan piyanist Paolo Restani ile açıyor. Restani resitalde Brahms, Debussy, Wagner ve Rachmaninov seslendirecek.

Kıbrıslı Türk Müzik Eğitimcisi ve Piyanist Süley Özden ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi solistlerinden Bas - Bariton Zafer Erdaş, Opera Festivalinin yer aldığı İtalya’nın Verona kentinde konser verdi.
            Özden ve Erdaş mini şan resitalinde F. Schubert ve W.A.Mozart’ın ‘Canzonetta Deh, Vieni, Alla Finestra’ isimli Serenade’ı ile Eduardo di Capua ile Giovanni Capurro’nun ünlü eseri O Sole Mio (Aria Napolitano)’nun yanı sıra anonim türkülerden Drama Köprüsü ve Sarı Gelin de seslendirildi.

Soprano Efsun Öztoprak'ın vereceği şan resitali bugün Caddebostan'da. Öztoprak'a Coro Anatoliano  eşlik edecek. Barok döneminden modern döneme uzanan, Türk bestecilerin tanınmış eserleri icra edilecek.

  1. Müzikte; 2 sanatçı veya grubun bir eserde işin içinde yer alması "düet", 3 sanatçıdan oluşan topluluk ise “trio” olarak tanımlanmaktadır. O nedenle 2 veya 3  sanatçının verdiği konseri “resital” diye adlandırmakta doğru değildir. (Örn; Müzik dünyamıza yeni bir “trio” katıldı. Arkas Trio; Tuncay Yılmaz (keman), Gustav Rivinius (çello), Emre Elivar'dan (piyano) oluşuyor.)

Tamamen yanlış kullanımlarda var (Müzik insanları/öğretmenleri ne yapıyor merak ediyoruz?!..);

Ali Suavi İlköğretim Okulu Müzik Resitali gibi. (doğrusu Müzik etkinliği, Yıl sonu gösterisi v.b. olmalı) Her türlü etkinliği bir araya getirmişler, yıl sonu gösterisi v.b.

Yetenek Sizsiniz programında “Kemençe ve Gitar” Eşliğinde Harika Bir Müzik Resitali sunuldu.

Antalya Döşemealtı Belediyesi Yaz Kursları’nda Keman eğitimi bütün hızıyla sürüyor.Yıl sonunda Keman kursiyerleri resital verecekler.

Merak edilen sorular;

Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, Türk müziğinde “çalgı alanında” resital veren/verecek sanatçılarımız var da “ses alanında” yok mu?

Büyük değerlerimiz; merhum Münir Nurettin Selçuk, merhume Hamiyet Yüceses, merhume Neriman Altındağ Tüfekçi, merhum Bekir Sıtkı Sezgin, merhum Kani Karaca v.b. ses alanında “virtüöz” kabul edildikleri halde, bu adı niye hiç  kullanmadılar?

Neden “resital” vermediler?...

Batıdan geldi diye bu kelimeye mi karşıydılar?...

Türkçeyi mi korudular?…

Yoksa; bu alanda, işi çalgılara mı bıraktılar!?.

Gel de merak etme!...

Güzel bir tez/araştırma konusu…

Sonuç;

“Resital” adı ile (1 veya 2 dönem) her lisans öğrencisinin alacağı/göreceği ders olmaz.

Resital vermek; “cesaret, sahneye/sese/çalgıya/orkestraya hakimiyet” ister ve seyircinin kabulünü gerektirir. Çünkü; “resital”  müzikte üst noktadır, sonuçtur… 

Bir lisans eğitimi boyunca da bu sonuç asla alınamaz… Ancak, “resital” bir seminer dersi  içerisinde; öğretim elemanı, programı uluslararası kurallara  uygun olarak verilebilir.

“Resital” seminerini verecek olan, -sanatçılığın orkestra şefliğinden  önceki  aşaması kabul edilen-  “virtüöz”* olarak kabul görmüş olmalıdır…

Akademik ünvanlar, kişilerin alanında virtüöz olduğunu asla göstermemektedir…

Alanımıza yararlı olacak bu konudaki düşüncelerinizi bekliyoruz…

* Fransızca; virtüoz, İtalyanca; virtuoso, Latince: virtuosus.  Bir çalgıyı ileri derecede/hatasız icra eden, sesini ileri derecede kullanan,  icra ettiği esere yenilikler katabilen kabiliyetli/usta kişi.

Not: Asistanlık yıllarımdan (1980) itibaren değerli sanatçı büyüklerimle alanla sohbet etmeyi, merak ettiklerimi sormayı  prensip haline getirmiştim. Boğaziçi Ün. Folklor Kulübü, 1980 li yıllarda çok iyi çalışmalar yapıyordu. Ben de halk müziği topluluğuna (şef olarak) arkadaşlarımla birlikte katkıda bulunmaya başlamıştım. Bu arada bazı konserler düzenliyorduk. Arif Sağ hocamızdan rica etmiştik, bir bağlama “konseri vermesi” için, hemen “evet” dedi, afişleri/davetiyeleri  hazırladık.. “Arif Sağ Bağlama Resitali” etkinliğin adıydı. Davetiyeyi değerli hocamız rahmetli Nida Tüfekçi’ye verdiğimde, şöyle bir baktı, sonra bana “resital” olmaz dedi. Bağlamanın yanına bu yabancı kelimeyi  yakıştıramamıştı. Sonraki yıllarda dergi çıkartarak da hizmete katılmaya karar verdim. “Sanata Çağrı” adını koydum. O tarihlerde “Gösteri dergisi” ortalığı kasıp kavurmaktaydı ve konuları alıp,” …konuda soruşturma yapıyoruz” diye başlıklar atıyordu. Ben, de Türk müziğinin bir konusunu almış, yazıya dökmüş, hocalarıma görüşlerini almak için “… konusu hakkında soruşturma açılmıştır. Değerli görüşlerinizi yazı ile tarafımıza iletmenizi  bekliyoruz” diye dağıtmıştım.  Nida hocam, beni çağırdı, elinde verdiğim yazı vardı, çok anlamlı bir şekilde gülerek yazıyı verdi, altına not düşmüştü; “Sayın Göktan Ay, ilgi yazınızı aldım. 35 yıllık hayatım boyunca soruşturmayı gerektirecek bir iş yaptığımı zannetmiyorum. Sevgilerimle. İmza N.T.” Sanatçının kelimeler üzerindeki hassasiyeti böyle idi ve bana güzel bir ders olmuştu. Yazılardaki/konuşmalardaki; anlamı, vurguyu, içeriği, gizliliği, mizahı sanatçı hocalarımdan öğrenmiştim. Zaten yazılarımdan da fark ediyorsunuz zannediyorum.