BIST 9.677
DOLAR 32,49
EURO 34,76
ALTIN 2.420,40

Kurultay ve kongre’nin farkını bilmeyen akademisyen olur mu?!..(1)

‘Ben yaptım oldu’ demek, sanata yakışmıyor...

GÜNCEL: CUMHURİYETİMİZİN 94.YILI BÜTÜN ÜLKEDE ŞENLİKLERLE ve MİLYONLARIN KATILIMI İLE  KUTLANDI. Cumhurbaşkanlığı 2017 Kültür Sanat Ödüllerinden biri; İTÜ T.M.D.K. Mezunumuz, İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu Sanatçısı, arkadaşımız-dostumuz, Kanun virtuozu Göksel Baktagir’e verildi. Baktagir’le; 27-28 Ekim 2017’de yapılan, Balıkesir 2.Türk Müziği Sempozyumu’nda beraberdik ve özel bir workshop yapmıştı. Bu isabetli karardan dolayı seçim kurulunu ve  G. Baktagir’i kutluyor ve başarılar diliyoruz.

GÜNCEL/TOPLATILAN MEB KİTAPLARI: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ders kitaplarından fazla şikâyet gelmeye başladı, tedbir alınacak” sözlerinin ardından TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan torba yasada Kamu İhale Yasası’na bir düzenleme eklendi. Eklenen son değişiklikte Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), tüm kitap basım ve dağıtım işlerini yaparak kitaplardaki tartışmalı içerik düzeltilecekmiş. Bakan İsmet Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre bu kapsamda 2019 yılına kadar 518 derse ait ders kitabı toplatılacak.” (Basından)

Sorular; Harcanan para kamu zararı değil mi? Bunun sorumlusu kim olacak ya da olmayacak mı? Bu kitapları hazırlayan komisyonlara ödenen ücretler geri alınmayacak mı? Bu kitapları hazırlayan komisyon üyelerine soruşturma açılmayacak mı? Siyasetçilerimizce hep söylenen; Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim koruyacak?!..Bekliyoruz!..

Ülkemizde üniversite sayısı 193 oldu, okullarda bilgisayar çağına geçildi, akıllı tahtalar öğrencilerin hizmetine sunuldu v.b. Peki okuma oranı arttı mı? Günlük gazete/dergi okuma oranı yükseldi mi? Üretim ve patent sayısı arttı mı?

Bu arada 45 Konservatuar, 23 Müzik Eğitimi ABD,15 GSF Müzik Bölümü var…Yani, 80’in üstünde üniversitemizde sanat kurumları mevcut…

Bu iyi bir şey değil mi?!

Bizce değil!..

Çünkü;kaliteli  kadro sıkıntısı var!...Sanat alanındaki engel olan  yabancı dil; gelişimi/yükselmeyi engelliyor…

 Bilim/sanat alanındaki mesleki aylık/3 aylık dergiler yaşıyor mu?

Kaç kişi tarafından okunuyor/takip ediliyor?

Meslek gruplarının alanlarındaki dergilere abone sayıları kaç?

Mesleki STK' lara üyelikler  % kaç?

Bu konularda araştırma yapılıp yapılmadığını –bir açıklama olmadığı için- bilmiyoruz!…

Bizim gördüğümüz,  ‘olumsuz’

“Bir ülke, yenilikçi bireylerin desteklediği ve onların yenilik üretme motivasyonlarının artırıldığı ölçüde büyük bir ülkedir. Yenilik olmazsa ne ülke olarak ne de insanlık olarak ilerleyemeyiz. Biz Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinin temelinde buluşları, yenilikleri, teknolojiyi yerleştirmek istiyoruz. Böylece hem bu ülkeyi güçlendirmeyi hem de insanlığa hizmet etmeyi hedefliyoruz. Sınırlı kaynaklarla daha fazla çıktı üretmek, daha fazla katma değer oluşturmak için yenilik üretmek zorundayız. Böyle bir dünyada teknolojiye önem vermek zorundayız, böyle bir dünyada buluş yapmak, patent üretmek ve bunu ticarileştirmek zorundayız. Böyle bir dünyada marka değeri yüksek şirketlere sahip olmak zorundayız. 2011 yılından bu yana her yıl yüz binin üzerinden marka başvurusu ile Avrupa’da en fazla patent başvurusu yapılan ülkeyiz. 40 binin üzerinde tasarım başvurusu ile Avrupa’da üçüncü dünyada ise altıncı sırada yer alıyoruz. Son 14 yılda yerli patent başvurusu sayısını 16 katına, tescil sayısını 24 katına çıkarma başarısı gösterdik. 2016’da da yerli patent başvurularımız bir önceki yıla göre yüzde 17 artış göstererek 6 bin 445’e yükseldi. 3 bin 457 yerli faydalı model başvurusunu da dahil edersek, geçtiğimiz yıl ülkemizde yaklaşık 10 bin yerli buluş için patent ve faydalı model başvurusu yapıldığını görüyoruz”

Ama, önemli bir gerçek var;

Sanat/kültür alanında “terminoloji” konusunun hala halledilemediği,

Müzik terminolojisinde birleşilemediği!...

Son yıllarda adı ne olursa olsun bilim/sanat  toplantıların sayısı -özellikle paralı olanlar- hızla artıyor. Bildirilerin; derece almak, unvan almak, yükselmek, teşvikten yararlanmak v.b. yanında alana bir kalite getirdiğini söylemek çok zor…

Özellikle alana inilmeyip/gidilmeyip/araştırılmayıp, masa başında hazırlanan -30/40 denek ile-  bildirilerin arttığından yoğun şikayet var…Ortak bildiriler ise bir alem!..

Bildirilerin başlığı ile içeriğinin uyumsuzluğu, bu nasıl akademik çalışma dedirtiyor…

Elbette, burada; bilim/sanat kurulu üyelerinin doğru seçimi ve doğru değerlendirilmesi -katılım payı için her bildiriyi kazanmak gibi- önem kazanıyor.

24 yıldır devam eden,  İstanbul Türk Müziği Günleri Sempozyumları’nda, eleştirdiğimiz konuları yapmamaya gayret gösteriyoruz. Her konu başlığına göre kurullarımızı yeniliyoruz. Sürekli aynı akademisyenleri almıyor, -arkadaşlarımızda bunu bildikleri ve saygı gösterdikleri  için-  güzel çalışmalar ortaya koyuyoruz.

Ancak, kurum içinde yapıldığı halde, bildiri vermeyen akademisyenlerin katılmadığını, kafelerde oturduğunu görmek üzücü oluyor…

Ve; yapılan çalışmaların, basılan bildiri kitaplarının, sonuç maddelerinin, üst yetkililere gönderilmesine rağmen, okunup/değerlendirilip/uygulandığını söylemek çok zor!..

O zaman, sadece birbirimizi kandırıyor durumuna düşüyoruz!…

Oysa, çözümlerin çoğu bu kitaplarda var..Hazır materyal…Kimse para da istemiyor!...
Bu yazımızda, yanlış olarak uygulanan,  “akademik toplantıların özelliklerini” dile getirmeye, bilim/sanat alanda çalışma yapanlara yardımcı olmaya  -bir kez daha- çalışacağız;
Kurultay
Kurultay, Türkçe'deki kurul ve yetkinlerin toplandığı mekan,  "Kurulun toplandığı yer" dir.
Bir kurumun belli zamanlarda ya da gerektikçe temel konuları konuşmak/görüşmek,  yeni kurullar seçmek üzere, (yerli/yabancı) yetkin kimselerin/delegelerin katılımıyla gerçekleştirilen ulusal/uluslararası toplantılara kurultay denilmektedir. Kurultayda  kurumca o güne kadar yapılan çalışmalar hakkında  katılımcılara/seyircilere  bilgi verilir. Kurultaylar kamuoyuna açık/kapalı  olabilir  Kurultaylar;  konuşmacı sayısına, konuşma sürelerine göre bir kaç oturumda yapılabilir.  Kesinlikle kurultay eğitim amaçlı bir toplantı değildir. Kurultay içinde; panel, açık oturum, belgesel gösterimi olmaz… Kurultay sonunda bir karara varılır ve bu karar katılanlar ve ilgililer için bağlayıcı özellik taşır.
Demek ki kurultay; bir sempozyum, bir kongre değildir!..

Kongre
Kaynaklarda; “çeşitli ülkelerden gelen; yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı” ve “bir kuruluşun, gündemindeki sorunları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belli sürelerle yaptığı genel toplantı, kurultay” denilerek, kurultay ile aynı kategoriye konduğu görülmektedir.
Aslında, sempozyum ve kongre birbirine daha yakındır. Kongrelerde bir kuruluşun sorunları gündeme getirilmez, sonuçlar bağlayıcı olmaz. Kongre; sempozyumdan daha üst seviyede yapılan, ağırlıklı bilim insanlarının/uzmanlarının çağrıldığı, konuların daha derinliğine konuşulduğu toplantılar olarak anlaşılmalıdır. Bu açıdan bakınca ülkemizde maalesef, sempozyum ile kongreler atbaşı gitmektedir ki, bu son derece yanlıştır.

Demek ki kongre;  bir kurultay, bir sempozyum değildir!..

Konumuza devam edeceğiz….

ÜNİVERSİTELERDE ARAŞTIRMA  MERKEZLERİ…

Üniversitelerimizde kurulan araştırma ve uygulama merkezlerinin, makam dağıtmaktan başka bir iş görmediğini, gerekli/amacına uygun  çalışmaların yapılmadığını daha önce yazmıştım.

Kurulan bir çok merkezin, atıl durumda olduğunu ve bir kısmının kapatıldığını görüyoruz.

Mesela;  Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi bir çok üniversitemizde yıllardır var…

Var da ne oldu; güzel Türkçe konuşanlar mı arttı?, öğrenciler diksiyona mı önem verdi?, argo kullanmamı azaldı, illerde  iş yeri isimlerine Türkçe adlar verilmesi mi  yaygınlaştı?...Elbette hayır..

O zaman neye yaradı ki bu merkezler?..

Bunları niye mi hatırlattım?, aşağıdaki R.G.okuyunca;

YÖNETMELİKLER(23 Ekim 2017,30219 Sayılı Resmi Gazete)