BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,97
ALTIN 2.325,70

Kültür Çalıştayı sonucu; İstanbul’lu olmak nasıl bir şey?!..

İstanbul'a kalıcı bir iş yapmak, iz bırakmak lazımdır..

Daha bir yıl önce Kültür Şurası yapılmış, sonuç bildirgeleri yayımlanmıştı. Bildirgelerin hayata geçirilmesi konusunda ne yapıldığını bilmiyoruz. 2018 İstanbul Kültür Şurası sessiz, sedasız yapıldı. Basında nerdeyse yer almadı, takip ettiğimiz kadarıyla 4 köşe yazısında yer verildi. Komisyonlar kuruldu, konuşmalar yapıldı, biz bir komisyonun raporunu incelemeye aldık.

İstanbul’lu olmak: Şehir, Kimlik, Şuur Komisyonu’ndan Tespitler:

- İstanbul, üç kıta ve üç denize hükmeden hakiki ve asli manasıyla nev-i şahsına münhasır bir şehirdir. Başka hiçbir modern/nevzuhur şehir onunla mukayese edilemez.”

Dr.AY: Bu tespit iyi olmuş, kimse bilmiyordu!..İstanbul üzerine derinlemesine kitaplar, yazılar, ansiklopediler, araştırmalar yapılmamıştı!.. Modern;  “Düşüncedeki açıklık, özgürlük, otoritelerden bağımsızlık ve en yeni, en son dile getirilmiş düşünceler üzerine bilgi anlamına gelen sıfat” demektir. Etimolojik kökenine bakarsak, Fransızca “moderne" (şimdiki zamana ait, asri) sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük, geç Latince “modernus" (adaba, usule uygun, ölçülü, zamana göre) sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince “modus" (tarz, ölçü, usul) sözcüğünden türetilmiştir. Nev-zuhur ise; “Yeni çıkma. Yeni zuhur etme” demektir. Yani, moderne ile eş anlamlı değildir.Zaten cümledeki “modern/nevzuhur” gereksizdir. “Başka hiçbir şehir, onunla mukayese edilemez.” daha güzel bir cümledir.

- İstanbul, bütün tarihi boyunca ‘merkez şehir’ olma özelliği göstermiştir. O kadar ki, İstanbul ihmal edilerek dünya tarihi yazılamaz. İstanbul birlikte yaşama kültürünün merkezidir.

Dr.AY: Bu tespitte iyi olmuş, tarih kitaplarında hiç yazmıyor ve bilinmiyordu!..

- Modern gelişmeler; özellikle kapitalist süreçler, İstanbul’un tarihi ve kültürel birikimi üzerinde ağır bir tahribata yol açmış; İstanbullu ile İstanbul arasında bir yabancılaşmaya sebep olmuştur.

Dr.AY: Bu çok basit bir suçlama olmuş. Hükümetlerin, imar politikalarının, göçün, ekonomik sebeplerin, fabrikaların/işyerlerinin/üniversitelerin İstanbul’da çok fazla olmasının v.b. İstanbul’a etkilerini görmemek mümkün değildir…Yoksa, çözümlerde  yanlışlara gidilecektir.

- Yapılan araştırmaların gösterdiği gibi azımsanmayacak bir kitle kendisini İstanbullu hissetmemekte, aksine ‘yabancı’, ‘kiracı’ ve ‘geçici’ görmektedir.

Dr.AY: Nasıl hissetsin ki!..İstanbul’a ait olmak gibi bir düşüncesi/derdi yok, sadece nimetlerde yararlanmak, geçinmek  istiyor. Köylerinin bile dernekleri/vakıfları var, toplanıyor, aynı dili/şiveyi konuşuyor, aynı şakaları yapıyor, aynı giysileri giyiyor, apartmanda bahçe içinde evi varmış gibi kurallara uymuyor,kapı önlerinde ayakkabıdan geçilmiyor v.b. https://www.internethaber.com/2016da-istanbullu-olmak-elbette-mumkun-1557373y.htm 2016’da yazmıştım, ama olumlu bir gelişme olmadığı görülüyor.

- Bu durum İstanbul’un günlük hayatında kaotik sonuçlar doğurmakta, kültürel yarılma ve çatışmalara sebep olmaktadır. Söz konusu kaotik tabloyu derinleştirmeyen, bir bütünlük içinde kavramaya çalışan kapsayıcı ve kuşatıcı bir üst bakışa ihtiyaç duyulmaktadır.

Dr.AY: Kaotik,kargaşa içinde demektir. Türkçesi varken kullanmak gereksizdir. Ülkemizde üst akıl çok kullanıldığı için, burada da “üst bakışa ihtiyaç…” denilmiş.

- Son yıllarda İstanbul’un mekânsal ve kültürel ayrışmasını ve yabancılaşmasını doğuran ana sebeplerden birisi rant kaygılarıyla üretilen kapalı/güvenlikli siteler ve dikey yapılaşmadır.

Dr.AY: Ve, bir suçlu bulunmuş; “kapalı/güvenlikli siteler ve dikey yapılaşma” Kusura bakılmasın ama, bunları yazmak veya söylemek için çalıştay yapmak, insanları bir araya toplamak yersiz olmuş. Çalıştay konuşmacılarının bile yayınları var.  Bir çok makalede/yazıda bu ve benzer görüşler dile getirilmektedir.

TEKLİFLER

- İstanbul’daki ilk ve ortaöğretim müfredatında ‘İstanbul’ dersi yer almalıdır. Bu dersin müfredatında İstanbul bilgi, görgü ve zevk kültürünün (edep) eğitimi hedeflenmelidir. Semt ve mahalle tarihlerinin anlatıldığı metinlerin yazılıp dağıtılması ve okutulması da bu müfredatı tamamlamalıdır.

Dr.AY: Genel kültürden, edepten, görgüden, saygıdan v.b. uzaklaştığımız bu yıllarda, hangi; “İstanbul bilgi, görgü ve zevk kültürünün (edep) eğitimi” acaba? Söylemesi kolay!..Ama; İstanbul’da %40’ın denizle tanışmadığı, deniz kenarına gitmediği biliniyor.) 

- Vakit kaybedilmeden bir İstanbul Koruma Kanunu çıkarılmalıdır. Bu kanunun amacı ve hedefleri belirlenmeli ve bir İstanbul politikası oluşturulmalıdır.

Dr.AY: Geç kalınmadı mı? Betonlaşma hızla devam ederken, değerli çalıştay komisyon üyeleri ne yaptılar?  Son af kanunu ile boğaz görünümü bile seçime kurban edilmedi mi? Cumhurbaşkanımız; “İstanbul güzel ama, şu çirkin yapılaşma olmasa” demedi mi? Bu saatten sonra neyi koruyacaksınız? “1950'de nüfusu 650 bin olan şehrin bugünkü durumu meydanda. Sadece kayıtlı insan sayısı 17 milyon. İstanbul trenlerle otobüslerle taşınanların istilasına uğradı. Acıklı olan "Der-saadetin geleneksel kültürü" de yok oldu gitti. Artık taşradan gelenlerin mahalleleri, semtleri, ilçeleri oluştu. İnsanlar taşralılaştı. İnanın "artık yaşadığım ve ihtiyarladığım" bu şehri tanıyamıyorum. Hatta "yadırgıyorum". (B.Ayeri/27.05.2018/Yeniçağ)

- İstanbul’la ilgili kapsamlı bir envanter çalışması yapılmalıdır. Bu çalışmaların doğrultusunda İstanbul’la ilgili olmak üzere kütüphane, arşiv merkezi ve müze kurulmalıdır.

Dr.AY:Yine geç kalınmış bir uygulama…Hala, İstanbul envanter çalışılması yapılmadı mı? Gerçek ise, bu ili yönetenler için çok büyük ayıp… 2010 İstanbul Kültür Başkenti’nde, paralar ortalarda uçuştu, kalıcı bir şey neden sağlanamadı? Neden, bir müze kazanılamadı da kişiler köşeyi döndürüldü? Kurullarda bu raporu yazanlardan isimler yok muydu? İstanbul müzesi neden kurulamadı? Yıllar önce, bir grup bilim insanı/araştırmacı ile birlikte,  İBB’ye sunduğumuz, kendi kendini amorti edecek, “Yaşayan İstanbul Müzesi” projesi, projelendirilmedi ve  hayata geçirilemedi?..Neden?!..

- Tarihi İstanbul’u daha derinlemesine tanımak için çeşitli araştırma merkezlerinin kurulması ve arşiv çalışmalarının yapılması teşvik edilmelidir.

Dr.AY: Araştırma Merkezleri kurmak, İstanbul’daki üniversitelerin, arşiv kurmakta kütüphanelerin işidir. Bildiğim kadarıyla İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (Beyoğlu),İZU’nun İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı, İstanbul Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (Üsküdar),Kadir Has Ün.Araştırma Merkezi  İstanbul Çalışmaları AUM, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi v.b. var.Ama, ne yapıyorlar, aralarında eşgüdüm var mı? bilmiyorum ama sanmıyorum. Çünkü, bizde, her kurum kendini önde görüyor ve diğerini görmezden geliyor…

- İstanbul Kültür ve Sanat Konseyi kurulmalıdır. Bu konsey resmi bir hüviyete sahip olmalı, yapısı ve işleyişi sivil tutulmalıdır.

Dr.AY: Katılmıyorum. Bu tür bir konsey, her şeye karışır, siyaset girer, atamalar liyakatsızlardan atanır v.b. İl Kültür Müdürleri ne iş yapıyor? Onların görevi değil mi, bulunduğu ilin kültür/sanat çalışmalarını yürütmek. Yürütenleri bir araya getirmek, komisyonlar kurmak? Birlikte çalışmak, eş güdüm/paylaşım getirilirse çok faydalı  olur…Mesela Kültür Şurası ile İstanbul Kültür Çalıştayı’na çağrılanlar neden aynı isimler? Bu ülke yeni isimler yetiştirmiyor mu?

- Sürekli güncellenen ve açık bir kaynak olarak yer alacak, bir maddenin farklı şahıslar tarafından yazılabilen ve okuyucuların da katkı verebildiği geniş katılımlı yeni bir İstanbul Ansiklopedisi’nin (e-ansiklopedi) gündeme alınması gerekir.

Dr.AY: “Farklı şahıslar”ı ve “geniş katılımlı”yı  tuttum. Çünkü, günümüze kadar hep aynı isimler çağrıldı ve maddeler yazıldı…Oysa, gizli kalmış, açığa çıkmamış, birikimli  çok kişi var…Neden olmasın?!..

- İstanbul’da faaliyet gösteren farklı hemşeri derneklerinin ‘İstanbul hemşeriliği’ne dair bir farkındalığa ve şuura sahip olmaları özendirilmeli, bunun yanında İstanbul semt ve mahalle dernekleriyle yakın bir ilişki ve iletişime girmeleri sağlanmalıdır.

Dr.AY: Burada bir tenakuz var ve ne anlatılmak isteniş anlaşılmıyor. Dernekleri ikiye ayırmışlar; “hemşeri dernekleri ve semt/mahalle dernekleri” diye…Oysa, bunlar birbirinden kesin sınırlarla ayrılmıyorlar. Aralarında geçişkenlik çok hızlı. Yıllar önce, İBB tarafından  “İstanbul’lu olmak” diye bir proje başlatılmıştı. Başkan değişti, rafa kaldırıldı ki keşke ısrarla yürütülseydi...Filmlerde, dizilerde, okullarda, eğitimde,tiyatroda, müzikte,romanda v.b. bu konu paylaşılarak işlenmeli ki ortak derdimiz olsun…

- Yeni şehir planlamaları sosyal ve kültürel odaklı olmalı, İstanbulluluk kimliği etrafındaki bütünleşmeyi özendirmelidir. Muhitinden tecrit edilmiş (kapalı/güvenlikli) site ve dikey yapılaşmanın önü alınarak mahalle eksenli açık bir yapılaşmaya gidilmelidir. Bunun hukuki ve idari altyapısı acilen hazırlanmalıdır.

Dr.AY: Şehir planlarında ve imar planlarında kültür/sosyal durum gözetilmedi ve ucube 30-50 katlı rezidanslar ortaya çıktı. Komşuluk, arkadaşlık, dostluk azaldı..Binalardaki,köprülerdeki, parklardaki estetik yok oldu. Ne; Bizans, ne Arap, ne İslam, ne Osmanlı,ne Türk mimari yapısı günümüze yansıtılmadı…

Siyaset; sanat/kültür ve estetikten uzak kalınca, söz sahibi de siyaset kurumu olunca umutlu olmak çok zor hale geliyor.

TESPİT…

“Türkiye’de yazarlar, düşünürler, üniversite profesörleri ve işadamları dünyadaki benzerleri düzeyinde yetenekli, iyi eğitimli, deneyim sahibi kişiler olmalarına rağmen siyasal sistem bu insanları son derece etkin bir biçimde iktidardan uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır.” (Fuat Bozkurt/Türk İmgesi/Kaynak Yay./2014)