BIST 9.548
DOLAR 32,50
EURO 34,57
ALTIN 2.499,09

Kudüs’ü bilmeyen Afrikalılara Atatürk’ü öğretmek!

Osmanlının yapmadığı emperyalizmi eksiklik olarak görüp emperyal bir tutumla eğitimcilik yapmak ne kadar doğru?

Afrika’da Maarif Vakfı’nın okullarında öğretmenlik yapan bir dostumla halleştik geçen günlerde. Anlattıkları ilk önce beni heyecanlandırırken sohbetin devamında gelenler karşısında canım bir hayli sıkıldı.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında FETÖ’nün okullarının Maarif Vakfı tarafından devralınmasıyla eğitim ve öğretimin devam etmesi sağlanmıştı.

Maarif Vakfı tarafından bu okullarda okuyan çocuklarla ortak paydamız olan İslam’ı tebliğ ve temsil eksenli bir eğitim programı uygulanarak hem okula gelen öğrenciler hem de aileleri bilinçlendirilmeye çalışılır.

Dostumun anlattığına göre özellikle Afrika’da İslam dinine mensup olan ve Müslüman olduklarını söyleyen insanlar aslında din adına çok sığ bilgilere sahipler.

Filistin diye bir devletin varlığından ve Kudüs gibi bir şehrin varlığından bihaber olan bu insanların İslamiyet’le ilgili bilgileri tamamen kulaktan duyma bilgilerden oluşuyor.  Kudüs’ün varlığından ve Mescid-i Aksa’nın kutsallığından habersiz olan insanların doğal olarak Miraç olayı gibi önemli bir olaydan haberdar olmaları da beklenemez.

Okulların devralınmasının ardından ‘ortak evrensel değerler’ üzerinden sürdürülen eğitimden herkes memnundur. Veliler ve öğrencilerden verilen eğitimle ve müfredatla ilgili herhangi bir şikâyet gelmez.

Vakfın Misyonuna baktığımızda ise: Bütün dünyada ‘insanlığın ortak birikimini’ ve Anadolu'nun ‘kadîm irfan’ geleneğini esas alan kapsamlı eğitim faaliyetleri yürütmek” olarak görüyoruz zaten.

Ancak ilk yılın ardından eğitimin içeriği değiştirilmeye çalışılır. İslamiyet’in yerine milliyetçi ve Türkçü söylemler konulmaya başlanır. Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi tüm sınıflara asılarak Afrikalı çocuklara Atatürkçülük anlatılmaya başlanır.

Doğal olarak gelişmeler üzerine velilerden şikâyetler gelmeye başlar. Okullara olan rağbet düşmeye başlar!

Öğretmen arkadaşın söylemi ile; “bu aslında Vakfın resmi politikası değil Afrika için görevlendirilmiş olan yeni yöneticinin Kemalist olmasından mülhem yaşanılan durumun tezahürü.”

Arkadaş anlatmaya devam ediyor; “Resmi bir politika olarak yansımıyor. Kişisel bir tutum olarak tamamen. İslam davasının yanında Türk Anadolu İslam’ı merkezli bir temsiliyet için gönderildik oralara.

Başlangıçta Anadolu-İslam sentezini vurgulamamız gerektiği söylenirken, son dönemde Osmanlının yapmadığı ya da sözüm ona yapamadığı bir siyaseti yapalım diye bir kaygı var gibi duruyor!

Bir sürü kabile dili var, anlaşmak için öğrenmek zorundalar. Afrika merkezli ortak bir dil var; anlaşmaları için bu dili öğrenmek zorundalar.

Senin dilinin bir hükmü yok zira senin ülkenin ve dilinin Afrika’da kültürel bir karşılığı yok ki Türkçe ve Atatürkçülüğe yönelik bir dayatma ile Afrika insanına bunu öğretmeye çalışıyoruz.

Aslında yeni yeni başladı bu süreç. Dil ve yabancı bir kültürü öğrenmek gönül meselesidir. Gönülden öğrenmek isteyen herkese gururla dilimizi ve kurucu liderimizi öğretiriz. Bunda sorun yok zaten.

Resmi bir politika gibi algılamak ve bu algıyı Vakıf görevlileri olan öğretmenlere zorunlu hale getirmek çokta masumca bir davranış olmasa gerek.

Farklı bir dili yani Türkçemizi öğrenmek isteyenlere yönelik hizmet eden Yunus Emre Enstitüsü var ve tamamen Türkçe eksenli hizmet vermeye çalışıyor. Bu Enstitü varken neden eğitim-öğretim merkezli bir okulda Türkçe ve Atatürkçülük dayatması ile müfredat oluşturulmaya çalışılır ki?

Gelen talimatların hepsi sanki Türkçe ve Atatürkçülük müfredatı üzerineymiş gibi hareket etmek (!) sıkıntılı bir durum değil mi?”

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki niyetim Atatürk düşmanlığı yapmak değil. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve bu ülkenin bir değeridir. Bu ülke insanları için çok şey ifade etmektedir. Atatürk’ün ülkemizde anlatılması, eğitim sistemi içerisinde ve müfredatta olması gayet normaldir.

Ancak bir Afrika ülkesinde milliyetçi ve Türkçü söylemler üzerinden Atatürk propagandası yapılmasının nasıl bir esprisi olabilir onu anlayamıyorum.

Bu şuna benziyor: Türkiye’deki okullarda milletimizle bir bağlantısı olmayan, bizim kültürümüzde yeri olmayan bir kişinin resimlerinin asılması ve propagandasının yapılması bizi rahatsız eder değil mi?

Mısır el-Ezher Üniversitesine tahsil için bütün ailesini beraberinde götüren bir babayı yakinen tanıyorum. Çocuklarını alternatif olmadığı için FETÖ’nün okulunda okutmak zorunda kaldıklarını dile getirmişti. “Zorunda” kelimesini kullanmamın sebebi; çocuklarının sözüm ona Türk Kolejinde, Amerikan Tarihi ile tarih bilgilendirilmesinin yapıldığı idi!

Bu durumdan ne kadar rahatsız olduklarını ve onurlarının kırıldığını anlattıklarını hatırlıyorum.

Aynen öyle de bizi rahatsız edecek bu durumu biz niye başka bir yerde tatbik etmeye çalışırız?

Bu bizi Afrikalı insanların gözünde sömürgeci Batılı beyazlar ile aynı kategoriye indirmez mi?

Afrikalılar beyaz adamı niye sevmiyor? Çünkü beyaz adam onlara kendi değerlerini, kültürlerini empoze etmeye çalıştığı için.

Şu anda acaba Afrika’daki Türk okullarında yapılan şey de aynı minvalde mi işliyor diye ürperiyor insan!

Oysa bu insanlarla o kadar çok ortak noktalarımız var ki…

Allah’ımız bir, dinimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, peygamberimiz bir…

Binlerce ‘bir’ varken bunları bir kenara bırakıp hiç duymadıkları, bilmedikleri bir şeyi öğretmeye çalışmak ne kadar doğru sonuçlar verir acaba?

Osmanlının yapmadığı emperyalizmi eksiklik olarak görüp emperyal bir tutumla eğitimcilik yapmak ne kadar doğru?

Bu büyük yanlıştan bir an önce dönülmesi dilek ve temennileriyle…

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser