BIST 9.080
DOLAR 32,34
EURO 35,13
ALTIN 2.307,30

Kavurmacı meselesi AK Parti'yi bağlar mı?

Ömer Faruk Kavurmacı'nın serbest bırakılması konusunda açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iki noktada katılıyorum.

Ömer Faruk Kavurmacı'nın serbest bırakılması konusunda açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iki noktada katılıyorum.

Birinci nokta şu:

Bu meseleyi doğrudan doğruya AK Parti'yle ilişkilendirmek haksızlık olur. Çünkü, 2014 yılında, "Erdoğanın inine gireceğiz" diye tehditler savuran hainlerin arasında bulunan bir adam AK Partili olamaz ve AK Partili sayılamaz.

Bu noktada "Kendi adamlarını serbest bıraktırıyorlar" yorumunda bulunmak AK Parti'ye haksızlık olur. 

Mesele, Ömer Faruk Kavurmacı'nın, AK Parti'de bulunan bir belediye başkanının damadı olması. Damat olmasından ziyade, kahır zamanlarında ikili oynaması...

Bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki ihaleleri kazanırken, diğer yandan hainlerle ilişkisini aralıksız devam ettirmesi...

Tuscon'un toplantılarına katılması, Fetö'nün yayın organlarına destek vermesi ve iddialara göre Fetullahçı teröristlere finansal destek sağlaması...

Benim, AK Parti'yi suçlamak yerine Kadir Topbaş'ı eleştirmemin nedeni de bu zaten...

Yanlış anlaşılmasın...

Topbaş'ı sadece Ömer Faruk Kavurmacı'nın kayınpederi olduğu için eleştirmiyorum elbette...

Fetö ile mücadele konusunda sicili bozuk olduğu için, Gezi, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz'da sırra kadem basıp ortalıkta görünmediği için ve damadının Fetö ile ilişkisi konusunda toplumun aklıyla alay eden açıklamalara imza attığı için eleştiriyorum.

Evet; Ömer Faruk Kavurmacı'nın AK Parti ile doğrudan ilgisi yok, doğrudur. Ancak olayın içine, damadını savunan Kadir Topbaş girince, işin ucu ister istemez AK Parti'ye dokunuyor. 

Cumhurbaşkanı'na katıldığım ikinci noktaya gelince...

Erdoğan daha önce bazı yargı kararına yönelik sert eleştirilerde bulundu, "Yargının aldığı bu karara saygı duymuyorum" diye açıklamalar dahi yaptı.

Ancak son dönemlerde, bu yönde açıklamalar yapmaktan özellikle kaçındığını gözlemliyorum.  

Mesela; Adil Öksüz'ü serbest bırakan mahkeme hakkında, o mahkeme başkanı açığa alınmasına ve daha sonra tutuklanmasına rağmen yorum yapmadı. 

Mesela; aralarında Atilla Taş'ın da olduğu 21 tutukluyu serbest bırakmaya çalışan mahkeme hakkında da tek kelime etmedi. 

Mesela geçtiğimiz gün, "ayağında varis var" bahanesiyle bir başka Fetöcü'yü serbest bırakan mahkeme hakkında da konuşmamayı tercih etti.

Hatta ve hatta Bank Asya yönetiminden bir kişinin salıverilmesini de sessizlikle karşıladı.

Peki neden?

Çünkü araya 16 Nisan referandumu girdi.

Hatırlarsanız, referandum öncesinde "Hayır" cephesindekiler, hemen her fırsatta Erdoğan'ın kendi yargısını oluşturmak istediğini söyleyip duruyordu.

Zannım odur ki...

Cumhurbaşkanı böyle bir ortamda "Yargıya talimat verdi serbest bıraktırdı" veyahut "Bir talimatla suçsuz adamı yeniden tutuklattı" şeklindeki algı operasyonlarının önüne geçmek adına sessiz kalıyor.

Belki bu zannımda yanılıyorumdur, bilemem.

Ancak Cumhurbaşkanı'nın bu konularda sessiz kalmasının, çok daha doğru bir yöntem olacağını düşünüyorum. Çünkü açıklama yapması gereken adres, Adalet Bakanlığı olmalı...

Kavurmacı'yı serbest bırakan mahkeme saçma sapan bir gerekçe açıkladığı ve Adalet Bakanlığı da bu karara dair açıklama yapmadığı için konu dallanıp budaklanıyor.

Tekraren söylüyorum.

Adamakıllı ve ikna edici bir açıklama yapılmadıkça, Ömer Faruk Kavurmacı meselesi kolay kolay kapanmaz, kapanmayacak.

Ve üzülerek söylemeliyim ki Kavurmacı'nın AK Parti ile doğrudan bağlantısı olmasa dahi, tahliye tartışmasının zararı AK Parti'ye dokunuyor, dokunmaya devam edecek. 

Çünkü bu mesele kamu vicdanını rahatsız ediyor ve insanlar adaleti elinde tutan iktidarın yapması gereken icraatı sorguluyor. 

Ha!

AK Parti'ye veya Erdoğan'a yönelik bazı eleştirileri kendi hainliklerine destek olarak algılayan bitikler, şunu iyi anlamalı...

Eğer 15 Temmuz başarılı olmuş olsaydı, Fetö'nün canını alacağı ilk isim, Recep Tayyip Erdoğan olacaktı. Hal böyleyken, "Bakın, Erdoğan bunları koruyor" demek için ileri derecede şizofren olmak gerekiyor. 

Eleştiri sahiplerinin büyük kesimi Ömer Faruk Kavurmacı'yı tanımıyor, neci olduğunu bilmiyor. Hemen hepsi bu adama, önce vatan, sonra Erdoğan sevgisinden dolayı düşman oldu.

Ve o sevgide milim azalma yok!

Dipnot: 
Önceki gün karakola imza vermeye giden Ömer Faruk Kavurmacı'yı izledim herkes gibi... Hastalığından dolayı hastanede olması gereken damat pek bir sağlıklı görünüyordu.

"Uyku apnesi" pek bi yaramış, hatta besili tosunlara dönmüş maşallah!