BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

“KATLİMİZ HELALDİR”

Hepimiz tarafından bilinir ki; Paris Barış Konferansında İzmir ve Ege Bölgesinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi kararlaştırılır.

Aylardır süren Güneydoğu olayları hepimizi üzmekte. Zira duygusal bir millet olarak bu süreci ne kadar daha göğüsleyebileceğiz bilemiyorum.

Bu düşünceler ve üzüntü içerisinde iken Ege Bölgesi’nden gelen bir dostum ile görüşmemiz esnasında kendisinin bana takdim etmiş olduğu bir belge şaşırttı beni.

Belge Osmanlıca ve ıslak imzalı bir evrak. 1919 yılında Denizli Çal Bölgesi’nde görevli bir müftü efendinin ıslak imzasını taşıyan orijinal bir belge.

Belgeyi okuyunca açıkçası şaşırdım ve sürekli sorular sormaya başladım. Soruları çoğalttıkça belgenin içeriğinin hikâyesini iyiden iyiye merak ettim.

Bu ıslak imzayı destekleyen daha fazla belgeler olduğu ortaya çıktı.

İzmir’in işgalinden iki ay sonra 15 Temmuz 1919’da Çal Heyet-i Milliyesi kurulur. Çal ilçesi Müftüsü Ahmet İzzet Efendinin başkanlığında 21 kişiden oluşan bir heyet.

Müftü Ahmet İzzet Efendinin isteği ile bu 21 kişilik heyet bizzat kendileri tarafından bir taahhütnamenin altına imza atarlar.

Taahhütnamede vatan hizmeti için kendilerine verilecek emirlere aykırı hareket ettikleri takdirde, idamlarının helal olacağını peşinen kabul ettiklerini beyan ederler.

Ayrıca bunu bir senetle yazıya geçirip imzaladıktan sonra Müftü Ahmet İzzet Efendiye verirler.

Belgenin bir bölümünün Türkçesini olduğu gibi buraya alıyorum.

Senet sureti şöyledir:

“Müftü Efendi, Efendim baladaki (aşağıda) isimleri yazılı adamlar ki cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu vikaye etmek (korumak) için size iştirak etmeye söz veriyoruz. Buna dair her ne emrolunursa tefvizine âmadeyiz (yerine getirmeye hazırız). Eğer bir kere dahi muhalif olursak katlimizi helal ediyoruz.” 

Hepimiz tarafından bilinir ki; Paris Barış Konferansı’nda İzmir ve Ege Bölgesi’nin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi kararlaştırılır.

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi aynen şimdi olduğu gibi Güney Doğu’da yaşananlar nasıl bütün yurt halkını üzüntüye ve telaşa soktuysa o zaman da bütün yurt halkı panik içerisinde üzüntüye sevk olur.

Buna istinaden Denizli Bölgesi müftüsü olan Ahmet İzzet Efendi protesto için yapılan bir mitingde konuşma yapar ve halkı coşturur.

Bir din adamının halkı teyakkuz halinde tutabilmek adına yaşamış olduğu sancının tezahürü bütün halk üzerinde etkili olur ve yukarıda bahsettiğim belge içeriğindeki yaşananlar gerçekleşir.

Milli Mücadele ruhu ile vatanın bütünlüğünü korumak adına yapılması gerekenler vuku bulur.

Din adamlarının ve müftülerinin milli mücadeledeki etkinliği ve rolünü hem kurtuluş destanlarımızı yazdığımız yıllarda hem de Osmanlı da aşikâr bir şekilde müşahede ediyoruz.

Sonraki dönemlerde maalesef Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren din görevlilerinin geri plana itilmesi Milli Mücadele ruhundan ne kadar da uzaklaştığımızın göstergesi oluyor.

Devletimizin Güney Doğu’da yürüttüğü ciddi bir mücadele var. Bu süreç içerisinde bölgedeki din adamlarının doğru söylemleri devlete faydalı olabilecek şekilde onlardan yararlanılması Milli Mücadele için şarttır.

Son yıllarda diyanetin din adamlarının prestijini ve itibarını artırmak adına ciddi hamleleri var.

Öğrendiklerimin ardından bu hamlelere bir örnek olarak Ahmet İzzet Efendinin destansı hikayesini yazmak, söylemek gerekti.

Özellikle TRT aracılığı ile Milli Mücadelenin hangi aşamalardan geçtiğinin enstantanelerini kısa diziler şeklinde seyrediyor ve heyecana geliyoruz.

Ahmet İzzet Efendinin bu belgesi üzerinden, din, diyanet algısının ne kadar yanlış aktarıldığının delillerinden biri niteliğinde olacaktır.

Gelinen zaman içerisinde vuku bulan gelişmeler göstermektedir ki Milli Mücadele ruhunun teyakkuz halinde olması ile beraber mutlak diriliş makes bulacaktır.

Bu milletin geçmişi buna delildir…

twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser

msberser@gmail.com