BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 35,02
ALTIN 2.323,50

İslamcıların kültürel iktidarla imtihanı

Konforlu alanlarımızı terketmediğimiz sürece kültürel iktidar sahibi olmak da hep bir hayal olarak kalacak.

Altın Kelebek Televizyon ödüllerinde Yılın En İyi Dizisi TRT'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul seçildi.

Diriliş Ertuğrul başarısıyla bu ödülü öylesine haketmişti ki zatenödül başka bir diziye gitseydi ayıp olurdu. Fakat buna rağmen nasıl olduysa ödül töreninde yaşananlarla Diriliş Ertuğrul ekibine ayıp etmeyi yine de becerdiler!

Cengiz Semercioğlu köşesinden ortada bir kasıt olmadığını anlatmak için kendini parçalasa da olan olmuştu bir kere. Okan Bayülgen belki telafi edilebilir bir durumu "özür" konuşmasıyla daha da batırdı. Özrü kabahatinden büyük deyiminin canlı performansını sergiledi adeta.

Tartışmalar Doğan Medya üzerinden yürürken ben işin diğer bir boyutundan bahsetmek istiyorum.

Ne "Aydın Doğan bir şey veriyorsa gitmeyeceksin kardeşim" diyeceğim ne de"Gitmeyin bu adamların körler-sağırlar platformuna... Size “verilmiş gibi” yapılan ödülleri kabul etmeyin..."

Ortada hakedilmiş bir başarı varsa hangi platform olursa olsun bunun karşılığını almak da o başarıya dahildir bana göre. Şayet ortada bu başarıya gölge düşürecek bir ayıp varsa da bunun cevabı ayıbı yapanlara en güzel şekilde verilir. Tıpkı Diriliş ekibinin yaptığı gibi.

Bütün bu yaşananlar "kültürel iktidar" kavramı üzerine çok daha derinlikli düşünmemiz gerektiğini gösterdi. Çünkü dönüp dolaşıp tıkandığımız ve bir türlü aşamadığımız bir yaradır bu.

Muhafazakar/İslamcı camianın siyasetteki 14 yıllık iktidarına rağmen kültür ve sanat alanında muktedir olamayışı, ya sürekli serzeniş ya da kültürel iktidar sahiplerini boyuna eleştirmekten başka bir sonuç doğurmadı bugüne kadar.

Mecid Mecidi'nin Hz. Muhammed filmi üzerine yapılan eleştiriler de Altın Kelebek üzerinden yürüyen eleştiriler de aynı kıvamdaydı: "Bunlar böyle zaten kardeşim!"

Bunlar böyle diyelim, peki sen nasılsın?

Bu soruyu sormadan bu kısırdöngünün içinden çıkılamayacağı aşikar.

Fakat bu soruyu sormak ve "biz ne yaptık, ne yapıyoruz?" eleştirisini kendine yöneltmek biraz can sıkıcı. Onun için de pek talibi yok. Çünkü hepimiz biliyoruz ki salt eleştirmek ya da üretime katkı sunmadan sürekli serzenişte bulunmak çok daha konforlu.

Konforlu alanlarımızı terketmediğimiz sürece kültürel iktidar sahibi olmak da hep bir hayal olarak kalacak.

Sırtını siyasal iktidara dayayarak, onun büyük gövdesi altında gölgelenmek pek çoğu için "yerli ve milli" olmaya yetebilir.

Oysa kendi kültürel kodlarına sahip çıkarak, bununla kültürel üretime katkı sağlamak gibi bir derdi olanlar için durum çok daha farklı.

Onlar hep daha fazla çalışmak zorundalar. Hem yıllarca kültür sanat alanlarını tahakkümü altına alanlara karşı hem de işin sadece avantasında olup, "muş" gibi yapan kuru kalabalıklara karşı.

Bu arada doğrudan kültürel alana hitap eden "yerli ve milli" kavramı da yine siyasal iktidarın ürettiği bir söylem. Söylemini bile siyasal iktidarın ürettiği bir alanda kültürel iktidar sahibi olmak pek de kolay olmuyor. Gönül isterdi ki kültürel alanda yaşanan üretim kalitesi öyle iyi olsun ki siyasal iktidar bunu söylemine taşımak zorunda kalsın.

Ama yok malesef...

Peki hiç mi yok?

Durum kültürel alanda üretim sağlamak isteyen gayretkeşler için o kadar da vahim değil aslında. Geleneksel sanatlar, televizyon, sinema, tiyatro gibi alanlarda bundan 10 yıl öncesine göre çok daha fazla ve iyi işler çıkıyor.

Diriliş Ertuğrul'un başarısı bunun en büyük kanıtı.

Muhafazakar camia bu anlamda birçok tabusunu yıkmış durumda. İyi işler çıkıyor ama bu defa da kendi kesiminden hakettiği desteği göremiyor. Destek derken işin içinde maddi bir çıkar olmadan, gönüllülük ve dertlilik esasına dayalı bir destekten bahsediyorum.

Misal bugünlerde İstanbul'da Boğaziçi Film Festivali'nin dördüncüsü gerçekleştiriliyor. Uluslararası çapta bir film festivali ve büyük emeklerle, çok da güzel işlere imza atılıyor.

Şimdi merak ediyorum; Altın Kelebek Ödülleri'ni "kültürel iktidar savaşı"nda olduğunu düşünerek sosyal medyadan topa tutan cengaverlerin kaçı Boğaziçi Film Festivali'nin varlığından haberdar?

Ya da "karşı cephe"yle mücadele etmek için harcadıkları eforun ne kadarını bu tür işlere destek olmak için harcıyorlar?

Kültürel iktidarın kalelerini yıkmak sadece klavye başında tweet atmakla olmuyor. Dolayısıyla bize de cevabını bildiğimiz soruları tekrar tekrar sormak düşüyor.