BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

"İmgebilim" ile "Fenerbahçe" arasındaki akıl almaz bağlantı…

değerlerimizi değersizleştirip, değersizleri değerlileştirerek her zaman şikâyet ettiğimiz durumu kendimiz ortaya çıkarıyoruz.

Maalesef ülke, millet ve toplum olarak değer çıkarmakta zorlanan bir yapımız var. Ve yine binler maalesef ki bin bir zorlukla yetiştirdiğimiz değerlerimizi de çok çabuk değersizleştiren bir anlayışımız var.

Bunun tam tersi olarak da değersiz olaylara gereğinden fazla değer veren bir yapımız ve değersizlikler içinde bocalayan bir anlayışımız var.

Geçtiğimiz günlerde Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Serhat Ulağlı ile sohbet ederken yukarıda bahsettiğim mevzuyu birebir yaşamış olmanın burukluğunu hissettim. 

Sohbetten dimağımda kalmış olanlardan biraz serpiştirmek istiyorum.

Ulağlı’nın anlattığına göre; "objelere anlam vermede Freud'dan Dyserinck'e kadar çok uzun bir yol kat etmiş olan imge incelemeleri, imgenin karmaşık yapısı gereği edebiyattan psikolojiye, iletişim bilimden sosyolojiye, tarihten siyaset bilime pek çok bilim dalının inceleme alanını kapsar.

Bu çok yönlülük, imgenin bir yandan ötekini tanımlamak için kullanılan bir kavram olarak ele alınmasına, diğer yandan ise, bir algılama şekli olarak tanımlanmasına neden olmuştur. Bir anlamda her bilim dalı kendine özgü bir imge tanımı ve buna bağlı olarak imge inceleme yöntemi belirlemiştir.

Bu alanda Fransızlar "İmge, bir edebiyat incelemesidir" görüşünü benimsemiş, Amerika "İmge, bir tarih veya sosyoloji incelemesidir" görüşünü benimsemiş, Almanya ise "İmge incelemesi, karşılaştırmalı edebiyat içinde bir bilim dalıdır" görüşünü öne sürmüştür. Ulağlı bu alanda bu üç ekolün dışında farklı bir yaklaşım göstererek “imge incelemelerinin kendi başına özgün bir bilim dalı” olduğunu ileri sürmüş."

Ulağlı’nın bu tanımı genel bir kabul görerek dördüncü bir ekol olarak ele alınmış ve uluslararası literatüre girmiş.

Evet, Prof. Dr. Serhat Ulağlı uluslararası literatüre girmiş bir bilim dalının kurucusu. Bu alanda Avrupa’da üniversitelerde dersler veriyor, seminer ve konferanslar düzenliyor. Ama gelin görün ki biz bu değerimize-değerlerimize gerektiği değeri vermiyor değersizleştiriyoruz.

Sorsak acaba kaç kişi ilime ve bilime dair üç beş cümle ya da bu alandaki değer sahiplerini tanıdığına dair ve görüşlerine dair fikir beyan eder?

Sorsak acaba kaç kişi inanç değerlerine dair rükünleri ezbere dile getirir?

Oysa sokaktaki bir çocuğa sorsak tuttuğu takımın oyuncularını ezbere sayar.

Sadece çocuklar mı?

Hayır, yetişkinler de bu alanda hiç de geri kalmıyor. "İlim-imgebilim-inanç değerleri" deyince boş boş bakan gözler “Fenerbahçe-Galatasaray” ya da “siyaset, magazin” deyince ışıl ışıl parlıyor. (burada takım ismi zikretmemizden kasıt futbol sektörüdür)

Futbol veya başka bir şey üzerine saatlerce çene yoruyoruz ama bilimsel konularda maalesef sıfır çekiyoruz.

Ne bir bilim dalı ismi ne de bilim adamı sohbetlerimizin mevzusu olmuyor maalesef.

Televizyonların neredeyse tamamında her gün bir spor programında saatlerce tartışıyoruz, kelle alıp kelle koparıyoruz. İncir çekirdeğini doldurmayacak konularda, topluma hiçbir faydası olmayacak mevzularda saatlerce ahkâm kesiyoruz.

Ama neredeyse hiçbir televizyon kanalı bilim adamlarına saatlerce süre verip bir konuyu tartışmıyorlar!

Televizyon kanallarımız sabahları kadın programlarında saatlerce eğlence yaptırırlar, bu konular günlük muhabbetlerin başköşesine oturur ama bilim adamlarımız ve bilimsel gerçeklerimiz maalesef hiçbir zaman gündelik hayatımızın içine girmez.

Sık sık değer yetiştiremediğimizden, dünya çapında üretim yapamadığımızdan dem vurur, şikâyetçi oluruz ama sanırım bunun müsebbibi biziz.

Biz yani toplum, değerlerimizi değersizleştirip, değersizleri değerlileştirerek her zaman şikâyet ettiğimiz durumu kendimiz ortaya çıkarıyoruz.

Toplumsal bilincimizin büyük bir evrim geçirmeye ihtiyacı var.

Her şeyi ters yüz etmeliyiz. Bütün bildiklerimizi, paradigmalarımızı yenilemeliyiz.

Yoksa bu gidişle biz daha çok şikâyet ederiz uluslararası değerlerimiz yok diye…

SOSYAL MEDYA TAKİBİ İÇİN