BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

‘Hizmet’ Ama Kime ?

‘Hizmet’ Ama Kime ?

Fethullahçı, Nurcu, Câmia, Cemaât ve Hizmet gibi farklı isimlerle anılan Gülen Hareketi’nin geriye dönük yıllara sâri iddiası zahirde ‘İslam’a hizmet’ olarak bilindi. Benzer iddiaya sahip yapılardan şekil, muhteva, üslup, üsûl ve keyfiyet açısından bariz farklılıklar içeren bu hareketin özellikle 17 Aralık sonrası hali ve son mahalli seçimler öncesi herkes tarafından açıkça gözlenen tavrı ve çabası nedeniyle belki de ilk kez hiç olmadığı kadar hüviyetini ve hedefini tartışmaya açtı. Çünkü kuruluşundan bugüne kadar gerek içeride ve gerekse dışarıda ‘her türlü’ iktidarla ‘iyi’ ilişkiler içinde kalma hassasiyetiyle maruf ve meşhur bu hareket şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şeye yeltenerek hem de müktedir bir hükümete karşı açık bir kavgaya tutuştu. Bu da bize hareketin kuruluş ve varoluş amacına ilişkin daha doğru bir tahlil imkânı sunmuştur.

Bana öyle geliyor ki, toplum olarak bugün itibariyle şu sorunun cevabını daha yüksek sesle aramak zorundayız: ‘Hizmet’ olarak tanımlanan bu yapının nesnesi ne veya kim olabilir?

Özellikle 17 Aralık öncesine kadar bu soruya verilebilecek muhtemel cevabı karşılayacak kelimenin ‘DİN’ olduğunu düşünüyor olabilirdiniz. Ne var ki, bu cevabın kabulünü imkânsızlaştıran ya da en azından zorlaştıran şu çelişkiyle karşı karşıya geleceksiniz.

Şöyle ki, Hizmet’in açık-gizli tüm çabasıyla kilitlendiği tek hedefin Ak Parti’yi iktidardan düşürmek olduğu artık sır olmaktan çıkmıştır. Hâlbuki dine hizmetten maksat onun daha doğru ve yaygın şekilde öğrenilmesi ve daha özgürce yaşanılması ise şayet, gelmiş geçmiş tüm Cumhuriyet hükümetleri içinde bu maksada en fazla imkân sunan düzenlemelerin Ak Parti hükümetleri tarafından yapıldığı gün gibi aşikârdır. Mesela bu cümleden olmak üzere Ak Parti iktidarları döneminde açılmış İmam Hatip Okulları’nın sayısından tutun da seçmeli Kur’an ve Siyer derslerine, İmam Hatip Liseleri’ne kilit vurmuş kat sayı engelinden tutun da kadınların/kızların başörtüleri ile özgürce okumak, çalışmak ve seçilmek gibi en temel insanî hakların gaspını bertaraf eden kimi yasal/anayasal düzenlemelere, oradan da mesela bu toplumun İslâmî kimliğini oluşturan her türlü tarihsel ve kültürel mirasın ihyasına varıncaya kadar bir dizi hizmetten söz edebiliriz.

Bu durumda ‘Dine Hizmet’ iddiası taşıyan Gülen Hareketi’ne düşen şey belki de dinî alana daha fazla hayat hakkı tanıyan devasa hizmetlerinden dolayı Ak Parti’ye şükran-ı nimette bulunmak değil miydi? Ne var ki, Hizmet Hareketi hiçbir akıl ve vicdanın kabul edemeyeceği şekilde aksine bir tavır alarak küfran-ı nimetin de ötesine geçmiş, Ak Parti ile normal şartlar altında izahı imkânsız güçlerle gizli-açık ittifaklar geliştirip amansız bir kavgayı tercih etmiştir.

Bu durumda ise, acaba Gülen’in İslâm’a yüklediği anlam farklı özler mi taşıyor? Diye merak etmemek mümkün değildir.

Rahatsızlığın nedeni bu ise şayet, yapılması gereken iş belki de konuyu akademik bir zemine taşıyarak erbabınca tartışmaya açmaktı. Bu konuda ihtiyaç duyulacak bir şey varsa o da muhtemelen düşünce ve ifade hürriyetinin teminat altına alınmış olmasıdır ki, bu konuda da Ak Parti hükümetlerince yapılanlar ortadadır. İnsanî kimliğimizin tanımını oluşturan din, dil ve düşünceyi onlarca yıl mahpus kılmış Eski Türkiye’yi tasfiye sürecini başlatan önemli adımların bu dönemde atıldığını inkâr edecek değiliz herhalde.

Yoksa halkın anladığı veya bildiği anlamıyla İslâm’ın bu derece özgür ve yaygın şekilde öğrenilmesinden veya yaşanmasından bir rahatsızlık mı oluştu?

Ne var ki, tıpkı ‘dağın başındaki şehir gibi’ görmezlikten gelinemeyecek bir başka hakikâtin olduğunu da hesaba katmak gerektiği kanaatindeyim. Biliyoruz ki küresel güçler ne dün ne de bugün sahih kaynaklarına dayalı öğretilen bir İslam’dan hiçbir zaman hoşlanmadılar. Çünkü onların sömürge tarihi boyunca tek arzuları pençeleri ve gagası sökülmüş, aslan iken koyuna dönüştürülmüş; vurana elsiz sövene dilsiz, sağ yanağına vurana solunu gösteren, ceketini isteyene gömleğini de çıkarıp veren, kısacası uyuşturan dinî bir yapıyı icat edip Müslümanlara kabul ettirmektir. Asırlar boyu süren sömürge çabalarından biriktirdikleri tecrübelerinden çıkardıkları bir başka ders daha vardır ki, o da bu maksadın yabancı ellerle gerçekleşemeyeceği, aksine ‘yerli eller’in istihdam edilmesinin daha ‘makul’ olacağıdır. Bugün müşahede ettiklerimizle böyle bir ‘imâl’ veya ‘istismar’ çabası arasında bir irtibat olamaz mı sizce?

Bu ve sair gerekçelerden hareketle şahsen yapının ‘Hizmet’ nesnesinin sahih anlamıyla İslâm olduğu kanaatinde değilim. Zira yarım yüzyılı aşkın zamandır İslâm’ın hareminde yapmadığı zulüm bırakmamış İsrail barbarlığını bile ‘otorite’ diye tarif ve tavsiye etmekte beis görmemiş bu gizemli yapı acaba ne gün nerede İslâm’ın hangi derdine merhem olacak diye merak etmiyor değilim doğrusu.

Keza bu hareketin amacı dine hizmet olsaydı şayet bugün kapı kapı dolaşıp her türlü araç gereciyle CHP’nin değirmenine harıl harıl su taşımazdı diye düşünüyorum. Çünkü cümle âlem biliyor ki, bir asra yakın tarihiyle CHP’nin telmihleri ile İSLÂM arasında çok temel aykırılıklar mevcuttur. Bu partinin ideolojik, düşünsel, tarihsel, kültürel, sosyal ve siyasal kodlarının İslâm’ın ihyâsı için değil aksine ifnâsı için icat ve tanzim edildiğine dair yapılmış yüzlerce doktora tezi, yazılmış binlerce kitaptan ya da bugün gözümüzün önünde olan-bitenlerden habersiz olmak mümkün müdür?

Hareket’in iddia ettiği hizmetin nesnesi din değil de seküler anlamda bir vatanseverlik ise şayet; en makul vatanseverliğin ülkeyi iç çatışmalardan arındıracak legal mekanizmalarla ülkenin siyasî istikrarını sağlamak, bu ilke ile asla bağdaşmayacak yanlış veya ihanetin ise ülkenin siyasi istikrarını ifsada kalkışmak olduğu ise her türlü izahtan varestedir. Oysa Gülen Hareketi’nin şu an soluk soluğa sürdürdüğü kavgaya nereden bakılırsa bakılsın yegâne amacının ülkenin siyasi istikrarına kast etmek olduğu açıktır. Bir ülke için her türlü iyiliğin olmazsa olmaz sebebinin siyasi istikrar olduğu hakikatini dikkate aldığımızda ise, Hareket’in ülke insanı olarak varoluşumuza dönük nasıl bir tehlike içerdiği ortadadır.

Başında ‘Dine Hizmet’ niyetiyle yola çıktığını iddia eden bir hareketin sonunda gelip CHP’ye ‘kısmet’ olduğunu görünce doğrusu şu duanın ne kadar da manidâr olduğunu anladım:

‘Ey Rabbimiz! Akıbetimizi hayr eyle!