BIST 9.722
DOLAR 32,52
EURO 34,80
ALTIN 2.433,34

“Her şeyi bilen” köşe yazarları ve Göksel Baktagir’in “müzik eğitimi” söylemi…

Köşe yazarları, toplumun güncel sorunlarına cevap vermiyor.

SİYASETÇİ DEĞİLİZ AMA BİZE GÖRE;; UYGULANA(CAK)N SİSTEM İÇİN KARAR VERMEK, ZAMANI BOŞA GEÇİRMEMEK, GERGİNLİĞİ VE BELİRSİZLİĞİ GİDERMEK, ÜLKE EKONOMİSİNİ BEKLETMEMEK, 2023’E KİLİTLENMEK  İÇİN; HER İKİ SEÇİMİN, 2018’DE YAPILMASI EN DOĞRU KARAR OLACAKTIR.

GÜNCEL/ERKEKLER ve ÇOCUKLARIMIZ: “TV8’deki yarışma programı şikayet konusu olmuş. RTÜK; “Çocukluğun saflık ve masumiyetine tezat görüntüler içinde sahnede arzı endam eden kızlar, yaşlarına uygun olmayan  kıyafet ve makyajlarla dans gösterilerini tamamlamışlar, söz konusu yarışmada yayın yoluyla istismar edilmişlerdir” değerlendirilmesinin yapıldığı uzman raporuna göre kanala ceza verilmesini savunan AKP’li üyeler, görüşlerini “Millet tahrik oluyor”  sözleri ile savunmuş.”(Basından)

Allah aşkına; 7 yaşındaki çocuklarla tahrik olmak ne demek?   Siz, ne yaptığınızın/dediğinizin farkında mısınız?.. Erkekleri nasıl aşağıladığınızın farkında mısınız?

M.Ş.Eygi (Milli Gazete) yazmış; “Urfa’da bir okulun (ortaokul) bazı kız öğrencileri başlarını örtmüşler, tesettüre girmişler, kapanmalarını kutlamak için de pastalı bir toplantı tertiplemişler. Bundan daha tabiî ne olabilir. Laik bir düzende yaşıyoruz. Açılan açılır, kapanan kapanır.…. Başını örtmek, kapalı bir kıyafete bürünmek bir tercih meselesidir. Devlet buna karışamaz. Bendeniz bir Müslüman olarak Urfalı hanım kızları tebrik ediyorum. Kapansınlar, iffetli olsunlar, kültürlü olsunlar, ahlaklı ve faziletli olsunlar, hanımefendi olsunlar, örnek olsunlar…”  demiş.

Bu sözlerle -dolaylı/imalı-  başı açık kız/kadınların; iffetsiz, kültürsüz, ahlaksız, hanımefendi ve topluma örnek olmadıkları söylenmiş olmuyor mu?  Bu milletin %99’u bunları hak etmiyor…Toplum geriliyor. Köy kahvelerinde bile dile getirilmeyen  söylemlerinize,  lütfen dikkat ediniz….

GÜNCEL/ASGARİ ÜCRET: Başbakan Yardımcısı H. Çavuşoğlu 2002 yılında 184  lira olan asgari ücretin, %14 oranında artışla 1.603 liraya çıktığını belirterek, bu maaşla ne yapılabileceğini açıklamış: 42 maaşla 1.4 sıfır araba, 422 USD,1324 lt süt, 51.7 kg. et,318 lt motorin…Yani Bakan diyor ki; kira, eğitim, sağlık v.b. giderleri yapmazsan, bu parayla çok şey yapabilirsin!..Bu açıklama; üstten bakış, alay etme, gerçekleri gizleme, insanları aptal yerine koyma v.b. değil mi? Sorumluluk mevkiindeki, bir kişi/bakan böyle açıklamayı nasıl yapar? Aklımız almıyor!...

Köşe Yazarları…

Zaman zaman kullanılan dili eleştiriyoruz. Köşe yazarları ve TV’lerin kadrolu konuşmacıları maşallah; her konuda bilgili, alim ve yol göstericiler!.. Bari; konuyu araştırsalar, o konu uzmanlarından bilgi alsalar!, ama mümkün değil!…Çünkü, köşelerinde kendilerinden başka isimlerden bahsetmeyi pek sevmiyorlar. Her söylediğini “kendi fikri” gibi göstermeliler…Zannediyorlar ki; en çok ben okunuyorum. Oysa, rakamlar saçların öne dökülmesine yardımcı oluyor!.. Yazarların –maalesef- %10’u; kültür/sanat/edebiyat/folklor konularını ele alıyor. Oysa, sorunlu; kurumlar, akademisyenler, hukukçular, sanatçılar, Y.Doç.ler v.b. var. Sürekli hükümetin gündemindeki konuları yazarak bir kesim okuyucuya hitap ediyorlar. Örnek; Cumhurbaşkanımız; “Y.Doç.lik kalkmalı” dedi, YÖK; “yönetmeliği hazırladık, önümüzdeki günlerde açıklayacağız” dedi. Nerdeyse üç ay geçti. Köşe yazarlarında -eğitim yazarları dahil- çıt yok!..Neden acaba? Bu, toplumun sorunu değil mi? 15-20.000 akademisyenin, soruları çalınmış yabancı dil barajı altında ezilmesi hak  mı? Ya, sınavlardaki hırsızlıklar!..Tık yok…Ama, ülkeyi yönetir gibi; sallamalar, artistik hareketler, bağırmalar, efelenmeler -karşısında o kişiler yok nasıl olsa- v.b. yakışmıyor ve okunmuyor/izlenmiyor…Ayakları yere basan;  güncel  yazılar, konuşmalar  özleniyor…

S.Yılman köşesinde (Habertürk/27.12.2017) tacizi işlerken bu konuya değinmiş  ve; “…. Zaten böylesi hassas konularda özellikle işin eğitimini almış kişilerin yorum yapması ve konuşması doğru olur. Her yazar her konuyu yazacak veya bir şeyler söyleyecek diye bir kural yok. Bu her iki taraf için de geçerli. Gerek iktidarın çıkardığı bu KHK’ya sahip çıkmak isteyenler, gerekse itiraz etmek isteyenler... Hiç fark etmez, kim olursa olsun ama işinin ehli olsun bu tür hassas konuları köşesinde yorumlayan. İktidara destek atayım derken, KHK sayı numarasını dahi makalesinde doğru yazamayanlar lütfen görüş bildirmesin. Onlar da benim gibi okusun sadece...” Doğru bir teşhis.

AK Parti MV M.Metiner; en sert ve argo konuşanlardan. MV’nin köşe yazıları yazmasını doğru bulmuyoruz. Çünkü; partilerinin dedikleri dışına çıkmadıkları için, tekrar oluyor ve okunmuyorlar. M.Metiner, çok yanlış bir kelime kullanmış ve sosyal medyada eleştiri almıştı. Sonra, “ben onu/bunu kastetmedim  v.b.” sözlerle açıklama yapmış… Kalem elinizde, niye koşturuyorsunuz? Yazıyı doğru kaleme alsanız ya...Sıkışınca; “demedim/yapmadım/kastetmedim”  demek kurtarmıyor…

Köşe yazarları hep  ikili oynuyorlar; bizden-ötekiler diye… Bilinen bir vakıfta, cemaatte, yada İHL’de bir öğretmen yanlış yaptıysa  “sus”, ama karşı tarafta/fikirde olunca “vur abalıya.”

Oysa, suç suçtur.

Taciz, tacizdir…

Öldürme, cinayettir…

Soru çalma, yabancı dili parayla satın alma; hırsızlık, usulsüzlük ve kul hakkını yemektir.

Hırsızın partisi olmaz.

Hukuk, partililere göre karar vermez ya da vermemeli!.. Hepimiz aynı gemideyiz, tek Türkiyemiz var…Bölünerek, kişileri ötekileştirerek bir yere varamayız..

“Herkes dünyayı nasıl değiştirmek gerektiğini anlatır. Oysa işe kendini değiştirmekle başlamalıdır.” (Leo Tolstoy)

Lütfen, araştırmacı gazeteciliğe dönünüz…

Göksel Baktagir,  Ödül töreninde ne dedi?!…

İTÜ TMDK mezunu arkadaşımız, Devlet Sanatçısı ve  kanun virtüozu Göksel Baktagir, 2017/Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü. Kendisini tebrik ediyoruz. Yıllardır; Türk müziğinin okullarda öğretilmesi, öğrencilerin; “kendi aşıklarını, şairlerini, bestelerini, türkülerini, çalgılarını öğrenmesinin” şart olduğunu yazıyor/söylüyorum. Son müfredat değişikliği ile bu oldu, ama çoğu müzik öğretmeni Türk müziğini öğrenmeden mezun edilmiş, sorun büyük. (Bu konuda Müzik Öğretmeni’ni kim yetiştirecek yazımı okuyabilirsiniz.)  Geçen ay, 2. Balıkesir Türk Müziği Sempozyumu’da birlikte olduğumuz ve yararlı  bir wokshop veren G. Baktagir ile aynı –doğru- görüşteyiz;

“Bu müziğin aralıklarını ancak kanun gibi referans olan sazlarla verebiliriz. Çocuklar makamsal müziğimizin ezgilerini melodika, flüt ve org gibi enstrümanlarla dinlediği için o ince aralıkları duyamamış oluyor. Dolayısıyla o makam başka bir makama dönüşüyor. Kanun, ilköğretimlerde müzik sınıflarında temel müzik eğitim aracı olarak girerse bu çok büyük bir devrim olur. Beste bizim ruhumuz. Makam müziğimizin güçlü temalarla ruhu besleyen bir örgüye dönüşmesi lazım. O kompozisyonun oluşabilmesi için de, aslında köklerimizde olan müziği iyi sindirmek zorundayız. En büyük sorunumuz da burada başlıyor. Köklerimizdeki derinliği bu ülkenin sanatçıları olarak öğrenmek ve içinde harmanlanmak zorundayız. Benim en büyük şansım kendi müziğimizden beslenmem oldu."  O kadar açık ve net ki…Daha, ne diyelim!…

Camilerimiz…

Cuma namazı, saat 13.14 te kılınıyor. Dolayısıyla çalışan kesim -mesaisi 13.30 da başladığı için- yetişmekte zorlanıyor. Hocalarımızda; ezan okunduğu halde konuşmalarını devam ettirerek, hutbeyi 10’ da bitirerek, namaz sırasında çok ağır okuyarak, çalışan kesimin namaz kılmasını engelliyor. Bazen, dışarıda buz gibi hava veya hafif yağışlı, sanki dışarıda kimse yok gibi ağırdan almalar. Oysa, ezan okunduğunda konuşmanın sonlanması  gerek. Olmuyor!... Şimdi de, bir konu ortaya atıldı. DYP Eski Kocaeli Milletvekili İsmail Amasyalı, açıklama yapmış;  “81 İl, ilçe, köy ve mezralarda yer alan 90.000 caminin, duvardan duvara döşeli halıları; Belediyeler, dernekler ve şahıslar tarafından ıslak, deterjan ve kaçak alkol ile suyla yıkanmaktadır. Halı dibinde oluşan rutubet, küf, bakteri, canlı organizmaların yoğunlaşabilmesine, secdeye giden insanların solunum hastalıklarına; el, alın gibi vücudun temas ettiği yerlerde cilt hastalıklarına sebep olabileceği bilimsel olarak da üniversitelerin raporlarıyla da tespit edilmiştir”

Günaydın!…Ya, arkadaş; DİB ve yetkililer ne iş yaparlar? Sadece; bol bol  gezme, konuşma/toplantı mı? Sorumluluk onların değil mi? 2017 yılı bütçesi 4 milyar 368 milyon lira olduğu halde, Hac başvurularında bile 20 tl para almak mı? Bir işimizde doğru olsa!...

GÜNÜN BESTESİ, Göksel BAKTAGİR’den,
 Masum Aşk…