BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Gençlik elden gidiyor mu?..

Gençlik, eğitim, ilkeler, başarı

Anonim  bir görüşe göre; “öfke, ihtiras, ego, kıskançlık ve nefret duyguları, her insanda az veya çok vardır, ama bunlar akıl ile sağduyu ile her zaman kontrol edilebilmelidir.”  

Voltaire ne kadar güzel söylemiş; Hırs bir teknenin yelkenini şişiren rüzgara benzer. Fazlası tekneyi batırır. Azı da tekneyi olduğu yerde saydırır.”  

Son yıllarda, konuşmalarda/sohbetlerde aşağıdakine benzer cümleleri sohbetlerde  sıkça duymak hoşumuza gitmiyor; “Okudukça, yükseldikçe memnuniyetin artması gerekirken tam tersi oluyor. Geniş çaplı bir memnuniyet anketi yapılsa, muhtemelen en son sırada “okumuşlar“ çıkar.Daha da vahimi, çalışmak, çabalamak, üretmek “enayilik” olarak değerlendiriliyor.Liyakatın yerini, “uyanıklar“, ““, “yandaşlık“ aldı. Ama nedense hepimizin şikâyetçi olduğu bu durum, hâlâ birilerini rahatsız etmiyor. ….”*

Maalesef, gençlerimizin, internet bağımlısı olduğu, kendi içlerine çekildiği, sosyalleşmeden uzaklaştığı, kitap okumadığı, sevgi ve saygının olmadığı, argo konuşmanın yaygınlaştığı v.b. şikayetlerin arttığını görüyoruz. Bu gidiş doğru gidiş değil…Ciddiye almak ve projeler üretmek gerek…

“Bir BAŞ ol ki oğul; dimdik durasın, çiğnenip ezilmeyesin.

Bir GÖZ ol ki oğul; iyiliği göresin, peşinden yürüyesin.

Bir DİL ol ki oğul; zehire bal süresin.

Bir EL ol ki oğul; yoksulu giydiresin.

Bir YÜREK ol ki oğul; her zaman hak diyesin.

AYAK olursan oğul, karınca ezmeyesin. VAKİT kıymetli oğul, sakın BOŞ GEZMEYESİN.” (Şehy Edebali)

Bu yazımda  33 yıllık tecrübelerimle gençlere seslenmek istiyorum.

Geleceğimizin garantisi sevgili gençler;

Üniversite kazanmak; “seçilmek, başarmak, yeni bir hayata başlamak” demektir. Bu nedenle, üniversite döneminde (özellikle Lisans 3 te)  hayatınızın rotasını belirlemelisiniz. “Başarılı gördüğünüz insanlardan/akademisyenlerden/sanatçılardan”  ders almalı/çıkarmalısınız.

Unutmayınız ki; “tecrübeyi aşmak” ancak yaşamakla mümkündür, o nedenle  az hata yapmak için, acele etmemeli, tecrübelerden faydalanmalı “geçmişi iyi bilmelisiniz” (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gazeteci Cüneyt Ünal’ın  serbest bırakılması üzerine, ailesiyle görüşüp görüşmediğinin sorulmasını üzerine,  “Hayır, birazcık daha bekleyin. Çünkü bazen acelecilik olacak işleri olmaz yapar" diyerek cevapladı. 19 Kasım 2012, Basından.)

Öğrencilik yıllarında mesleki bir işte çalışmak elbette size çok tecrübe kazandıracaktır. Çünkü, “üniversite ile iş hayatı entegrasyonu” mezunları bekleyen en önemli engeldir.

Başarılı olmak, lider olmakla eşdeğer değildir. Liderlik, ayrı bir özellik ister. Dünyaya ve ülkelerine yön veren “gerçek liderlerin hayatlarını okuyun”, çok yararlı olacaktır.

Sessiz kalmayın, keşfedilmeyi beklemeyin. Kurum içinde; projelerinizle, fikirlerinizle, öngörülerinizle kendinizi göstererek,  “farkındalık yaratmayı”  tercih etmeniz en doğru yoldur.

"81 ilin valileri ile Çankaya Köşkü'nde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Gül, yönetimde "orkestra şefi gibi olmanın/düşünmenin" çok önemli olduğunun "en üst makam" tarafından belirtilmesiydi. Valilere, "çok farklı yapıda ve tınıda çalgıyı",   ortak paydada/eserde buluşturan "orkestra  şefi" gibi düşünmenin, farklılıkları  zenginlik olarak kabul etmenin, yönetimde de uygulanabileceğini ve olumlu sonuçlar alınabileceğini örnek gösterdi, hatırlattı.”(Basından 16 Şubat 2012,Basından)

Hedefinizi seçtiyseniz; “konuşmanızı, ilişkilerinizi ve giyiminizi” “ona” göre düzenleyin.

“Sahip olduğunuz çevre sizi ileriye taşıyacak bir çevre değilse” bunu mutlaka değiştirin.,. Size katkıda bulunanlarla, başarılı olanlarla  diyalog kurun…

Sosyal medyada olun ama; “onun  kurbanı, fanatiği” olmayın.Üniversite içindeki kulüplere üye olmanız daha yararlı olacaktır…Mutlaka “sanat veya sporla” ilgilenin… 

İlişkilerinizde kendinizi bardağın boş tarafına koyun, karşınızdakilerin  bardağın dolu tarafını görmelerine zemin hazırlayın..

İnandıysanız; “kendinize güvenin”, her sözü ciddiye almayın ama, “dikkate alın”, çaresizliğe düşmeyin…

Hep “ben” demeyin, “biz” deyin, arkadaşlarınızı kucaklayın, başarılarını görün, “paylaşın ve “taltifi/teşekkürü esirgemeyin.”

Sizi atayacaklara/görevlendireceklere/seçeceklere değil; “kendinize, yapacaklarınıza, projelerinize” güvenmeyi öğrenin…

“Kendinizi ezdirmeyin, dürüst olun, kişilik sahibi olun.”  Hud Sûresi’nde “Emrolunduğun şekilde dosdoğru ol!” emri vardır. Bunun da oluşumu gençlik yıllarınızdan geçmektedir, unutmayın…

Ünlü filozof Eflatun'a sormuşlar, "İnsanoğlunun seni şaşırtan davranışları nedir?" diye...Cevap vermiş:
“Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler.
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Bu kez sağlıklarını geri almak için para öderler.
Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bu bugünü, ne de yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
“Sen öneriyorsun?" diye sormuşlar. Bilge cevaplamış:
“Kimseye kendinizi 'sevdirmeye' kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
Önemli olan en çok şeye sahip olmak değil. En az şeye ihtiyaç duymaktır.
Sizi seven çok kişi vardır, ama onlar duygularını nasıl ifade edeceklerini bilemeyebilir.
 Bazen başkaları tarafından affedilmek yetmez, siz de kendinizi affedebilmelisiniz.”

 

            Firdevsi’ye göre;  “Gençlik ilkbahar gibidir, yaşlılık ise kışa benzer. Öyle bir kış ki, arkasından hiç bahar gelmez."

O nedenle; gençliğin kıymetini bilelim…

Yazımızı “edebiyatımızın güleryüzü”nden**  ders alınacak alıntılarla  bitirelim:

Arif Nihat Asya, sevdikleriyle bir sohbet sırasında “Düşünüyorum, öyleyse varım!” sözünü hatalı bulduğunu söyler. Dostları doğrusunu sorduklarında “Na’t” şairi şu hikmetli cevabı verir: “Düşünülüyorum, öyleyse varım!” (Sf.429)

Rüştü Uzel, ressam Bedri Rahmi’nin ‘Memurlar Çalışırken” adını verdiği tablosunu gördüğünde “Bu ne?” diye sormuş. Bedri rahmi cevap vermiş:

-En realist (gerçekçi) eserlerimden biri.

-İyi ama, demiş Rüştü Uzel, ortada çalışan falan görmüyorum ben.

Usta ressam:

-Tamam işte!..diye gülümsemiş. Onun için “realist bir eser” diyorum ya!..(sf.461)

Gültekin Samancıoğlu, ilk gençlik yıllarında yazdığı “O Kadın” şiirini, coşkuyla Ankara Halkevi’nde okuyordu: “Sen ilk iftar meyvesi ramazan sinisinde

Sen kadın üstü kadın, gönül kavsinde saklım..

İşlenmemiş minyatür ıstırap çinisinde

Hayal havzumun suyu ipek, ipek dudaklım…” Şiiri bitirip kürsüden inen Samancıoğlu’nu patavatsız bir kadın durdurur ve bas bas bağırır: “Ulan bücür! Sen bacak kadar boyunla öyle bir kadını ne zaman tanıdın?” (sf.504)

Cinnet Mustatili’nin yazarı Necip Fazıl Kısakürek bir şehirde konferans verirken kürsüye bir hıyar atılır. Üstat, istifini bozmadan ayağının altındaki hıyarı alır ve havaya kaldırarak seslenir: “Biri kimliğini düşürmüş, gelsin alsın.” (sf.420)

Mahkeme salonunda hakim sık sık mahkemelik olan Necip Fazıl’a öğüt verirken, “Bak dostum, seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, değil mi?” diye sorar. Üstat hayretle karşılık verir: “Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?” (sf.425)

Nazım Hikmet delikanlılığında “Samiye’nin Kedisi” isimli bir şiir yazmıştı. Şairin ilk şiirlerindendi ve ‘nankör kedi’ kadına benzetiliyordu:

“Yeşil deniz gibi gözlerin vardı

Beyaz tüyleriyle bir küme kardı

Ağzını süsleyen sedef dişlerdi

Baygın nazarı ta ruha işlerdi

Severken aldatıp birden kaçardı

Okşarken apansız pençe açardı

Onda bir kadının gururu vardı

Sürmeli gözlerinden riya akardı.” Bu şiiri dinleyen ve kediyi gören Yahya Kemal, Nazım Hikmet’e şu müjdeyi verir: “Sen bu pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsun, şair olacaksın!”(sf.412)

 

 

*Güçlü, Abbas; Paralı akademik-yayınlar ve stajyer avukatlık!, Milliyet, 31.01.2011

**Yardım, M. Nuri; Edebiyatımızın Güleryüzü, Selis Kitaplar:44,Edebiyat kültürü:5,  5.Baskı, İstanbul, 2010

 Not. Sn. Başbakanımızın, ''Edirne'den Kars'a kadar yurdumuzun en ücra köşelerinde, her iklimde, her coğrafyada, en zor şartlarda dahi görevlerini özveriyle idame ettiren öğretmenlerimiz, her türlü övgüye ve takdire layıktır. Milletçe öğretmenlerimize şükran ve minnet borçluyuz'' ifadesine katılıyor, hayat standartlarının da yükselmesi dileğiyle tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, saygılar sunuyoruz.