Genç dizi/tiyatro oyuncuları, şarkı söylemede neden başarısız?!..
Oyunculuk eğitiminde, ses eğitimine gereken önem verilmeli…
GÜNCEL/ Yeni YÖK, Sanatçıları neden mağdur eder ki?!..
2809 Sy.Kan. Geçici 10.Md. ne göre eksik unvan verilen, emekleri karşılığı unvanları alamayan, şahsım gibi, az sayıda kalmış Sanatçı Öğretim Üyelerinden birisi olan Y.Doç. Burhan Tarlabaşı’ndan bir yazı aldık. O da, bizim gibi hala; güçlü, kararlı, etikliği koruyan, hak iadesini yapacak bir YÖK hayal ediyor. Bu sanatçıları memnun etmek, haklarını vermek, bir yönetmeliğe bakıyor;
“İTÜ TMDK Çalgı Eğitimi Bölümü’nde “Kaval” Öğr.Gör. YÖK’ün Üniversitelerarası Kurulu tarafından, şahsıma layık görülen, ancak bugüner kadar hala tebliğ edilmeyen ve bunca yıl mağduriyetime neden olan Prof. unvanım hakkındaki bu bilgiler, beni seven, hatırlayan, dost, arkadaş, öğrencilerim ve tüm dinleyenlerimedir...Bu kazanılmış haklarımdan hiçbir zaman, asla vaz geçmediğimin bir hatırlatması olarak bilinmesi gerekir ki;
1985’te YÖK.(üniversitelerarası Kurul) tarafından görevlendirilen (merhum) Prof.Dr.Ayhan Songar, Prof.Dr.Altan Günalp, Prof.Dr.Efruz Edgü, Doç.Dr. Güner Yavuz, Doç.Dr Yavuz Aksoy’dan oluşan YÖK Komsiyonu , öğretim üyesi olmak için baş vuran sanatçı öğretmenlerin durumlarını incelemiş, bazı sanatçıları Prof. luğa, bazılarını Y.Doç. ve Doç. yükselttiğini, bazı sanatçıların isteklerini ise bilimsel çalışmaları ile öğretim durumları yetersiz olması yüzünden reddettiğini gazetelerin baş sayfalarında haber olarak duyurmuştu...Adı geçen komisyon Burhan Tarlabaşı’nın, Fransızca sınavından sonra, alanındaki bilimsel/sanatsal çalışmalarını değerlendirmiş, 30 Ocak 1985’ de kendisine Prof.luk unvanını uygun görmüştü....Ne var ki, lâyık görülen bu akademik ünvan ne YÖK ve ne de Konservatuar Müdürlüğü tarafından bilinmeyen bir nedenle, bu güne kadar Burhan Tarlabaşı’na hâlâ, bir türlü tebliğ edilmemiş, yıllarca mağdur edilmesine neden olmuş, iş bu ihmal ve haksızlık da bir türlü akıllardan çıkmamıştır...” Geniş bilgi için kaynak, enpolitik.com'da; 'Müzik Eğitimi ve Yaşanmış Gerçekler'
Oyunculuk ve Müzik…
Dizi oyunculuğu şans işi; bazen parlıyor, bazen dikkat bile çekmiyorsunuz..Ya da dizi 2 bölüm sonra yayından kalkıyor. Ama, yinede bir isim yapmış oluyorsunuz. İsim yapan, popüler olan isimlerin sosyal medyada, sosyal yardım toplantılarında olması, elbette kamera açısından ilgi çekiyor. TV’ler, kameralar, sanata/kültüre sadece magazinsel olarak bakıyor ve ; popüler olan, gece hayatından kesitler veren, kaçamaklarla ünlenen isimler peşinde koşuyor, röportajlar yapıyor…Bahar aylarında yardım toplantılarının en büyük reklam yüzleri de bu arkadaşlar oluyor. Bizim, dizi oyuncularımızın toplumu ilgilendiren konularda hassas olmalarından mutluluk duyuyoruz. Ancak, bazı etkinliklerde -zorlama- eser seslendirmeleri yapılıyor. İşte bu noktada tiyatro eğitimi alan arkadaşların neden kulaklarının bu kadar kötü olduğunu, neden bilinen bir şarkıyı bile doğru söyleyemediklerini, tiyatro eğitiminde verilen “ses eğitimi” derslerinin sağlıklı verilmediğinden mi kaynaklandığını merak ediyoruz.
Geçen gün “doğa” için söyleyen genç dizi oyuncularının icralarını üzülerek dinledik, neden ısrarlı olunuyor anlamıyoruz. Üstelik arkalarında Enbe Ork. Var, onlarda aldıkları paraya mı bakıyorlar? Mesela Meltem Yılmazkaya (Güldür güldür..), çok başarılı bir oyuncu, ama ses rengi çok rahatsız ediyor. Anlıyoruz, müziği seviyor, ama iddialı yerlerde biraz uzak durmasında yarar var…”Ben isim oldum, ne söylesem kabul edilir” fikrinde ısrar etmeyelim. Çünkü, müzik öyle bir şey değil…Daha önce “Çok güzel…” de oynayan başarılı bir oyuncu vardı: Oğuzhan Koç. O temiz yüzü ile sevildi, ama ; “ses yetersiz, yorum zayıf, besteler birbirinin benzeri” olunca yürümedi.
Veya köşe yazarı, Ömür Gedik; güzel bir kadın, ama müziğe çok iddialı girdi; o yetersiz/sıradan sesi ve düz yorumuyla, basit/yorum istemeyen bestelerle cesaretliydi…Üstelik ilk defa canlı olarak bir açılışta yer almıştı ve eleştirilerden kurtulamadı. Bizde, yılar önce; lütfen Ömür Gedik şarkı söyleme! demiştik!. Ne oldu?.. Hala ısrarcı ve tek video çalışmalarıyla devam etmeye çalışıyor.
Veya Mehmet Erdem; “Ud “ çalıyor, “bizim mezunumuz mu” bilmiyorum…Bir yorumcunun, çalgı çalması benim için artıdır. Bir halk müziği yorumcusunun, birkaç yörenin halk oyununu oynayabilmesi artıdır. Erdem, sadece konuşuyor; yorum yok, benzer ses çok fazla var, ses rengi/genişliği de yok…Eeeee, ne oldu da isim oldu?..Bilinen ve sevilen eserleri söylemesi olabilir mi? Mesela Ahmet Kaya’nın…
Bu işlerde biraz da şans olacak? Kamuoyunu oluşturmak gerek…Satışını iyi yapmak gerek…
Mesela, Feride Hilal Akın isimli genç bir kızımız var. Güzel bir ses rengi var ve yorumu iyi. Ama, listeleri sarsamadı, güncel magazine giremedi, üstelik bir dizide oynadığı halde. İlginç değil mi?
Başta sorduğumuz soru için araştırdık, çok fazla tiyatro-oyunculuk kursları var... “Eğitimde neler yapılıyor, neler veriliyor” diye. Genellikle metinler birbirinin kopyası gibi. Çok reklam veren ve meşhurların ders verdiği bir merkezden örnek verelim.
PROGRAMIN AMACI:
Oyunculuk Meslek Becerisinin Kazandırılması.
Medya Dünyasına Yeni Oyuncu Adaylarının Kazandırılması.
PROGRAMIN İÇERİĞİ:
İyi Bir Oyuncuda Bulunması Gereken Özellikler
Ses ve Nefes Teknikleri
Diksiyon - Fonetik (Soluk - Ses - Boğumlama)
Artikülasyon
Doğaçlama
Duyguların İfadesi
Beden Dili
Metin Çözümleme – Metin Değerlendirme
Hareket
Temel Şan Eğitimi
Oyunculuk
Oyunculuk - Rol
Oyunculuk - Jest – Mimik
Görüldüğü gibi istediğimiz her şey var görünüyor. Yani, bu eğitimden kulağı olmayan, ses rengi güzel olmayan bir kişinin çıkması, belge alması mümkün değil…Eeeee, nasıl oluyor? Yazarsanız sevinirim…
Beyler,bayanlar,
Müzik; ses rengi ve yorum demektir.
Müzik olmaz ise; tiyatro, show, sahne eksik kalır…
Müzik; hayattır…
Müzik; ciddi bir iştir, meslektir. İsim yaptım, bunu da yapayım; olmaz/olmamalı…
Müzik; güzel, sesle uyumlu beste ve yorum demektir. Yani bestenin seslendirici ile prozodik olarak uyuşması gerek…
Müzik; güftesi ile dinleyene bir şeyler vermeli/katmalı…
Sonuç: İlle de şarkı/türkü okuyacaksınız, lütfen iyi bir müzisyenle çalışıp sahnede yer alınız ki, yaptığınız “asıl” işe gölge düşmesin!...
Not: 25.İstanbul Türk Müziği Festivali'nde ikinci konser. Pazar akşamı, saat 19.30'da, Bağlama virtüozu Erdal Erzincan'ı ve öğrencilerini izlemek için Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi'ndeyiz.