BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,84
ALTIN 2.430,61

Eski Türkiye’yi getirene, yenisi %52 indirimli

Seçim sonuçlarını önümüzdeki günlerde farklı yönleriyle değerlendirme imkânımız olacaksa da, öncelikle altını çizmek istediğim birkaç konu var.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda Ak Parti ve lideri Sayın Erdoğan önemli bir zafer kazandı.

Seçim sonuçlarını önümüzdeki günlerde farklı yönleriyle değerlendirme imkânımız olacaksa da,  öncelikle altını çizmek istediğim birkaç konu var.

BİRİNCİSİ;  Çatı adayın arkasında duran muhalefet partilerinin seçim sonrası açıklamalarına bakarsak, kaybetmemişler anlaşılan.  Ki nitekim 13 yıldır her seçim sonrası kaybettiklerini bir türlü kavrayamadıkları için de; yine belli bir oy yüzdesi arasına sıkışarak geride kaldıklarını görüyoruz.

Şunu açıkça belirtmek gerekiyor. Politikalarını seversiniz ya da sevmezsiniz ama bir taraf, kesin kazanacağını bildiği halde son güne kadar aynı hırsla çalışıyorsa, seçim sonrasındaki balkon konuşmasından doğuda en ücra ilçedeki kampanya faaliyetlerini yürütmeye kadar her şeyi olabildiğince iyi planlayıp örgütlüyorsa tabi ki birkaç adım önde olma imkânına kavuşacak. Sen ise hala “Parası çoktu, devlet imkânlarını kullandı” gibi laflara dalıp, asli yapman gereken işlerini-görevlerini yetersiz ve eksik bir biçimde yerine getirdiysen; kendini mağdur ilan etmeye de hakkın yok. Bu sebeple çatı muhalefeti, sınavda iyi kâğıt vermeyip tüm suçu öğretmene atan haylaz öğrencilere benziyor.

Gelinen şu noktada Erdoğan’ı desteklemeyen, hatta sevmeyen,  politikalarını kabullenemeyen herkesin ilk önce kendisini sorgulaması gerekiyor. Çünkü günümüz Türkiye’sinde siyasal bir başarı elde etmek için Erdoğan’a benzer politikacılar çıkarmak ve Ak Parti’ninkilere yakın politikalar üretmek yerine, onun yaptığından daha iyisini veya daha farklısını ortaya koymaktan başka çıkış yolu yok. Muhalefetin ilk önce bunu idrak etmesi gerekiyor...

İKİNCİSİ; tabi Demirtaş faktörü… Otuz yıllık savaşın toplumun belli kesimlerinde yarattığı ön yargıya rağmen; birleştirici, kucaklayıcı, emekten barıştan sağduyudan yana söylemin nasıl olumlu bir karşılık bulabileceğini gösterdi. Ayrıca çatı adaya oy vermeye eli gitmeyen seçmene de alternatif bir namzet oldu. CB seçimi sonuçlarının ardından HDP, Türkiye koşullarında hedeflerini revize edecektir diye düşünüyorum.

ÜÇÜNCÜSÜ;  “Yeni Türkiye” kavramı… AK Parti’nin iktidara geldiği günden beri sık kullandığı ve kendiyle özdeşleştirdiği bir söylemdi. Özellikle 2008 sonrası “Vesayetin kalkması, üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünün gelmesi, demokrasinin güçlenmesi, derin yapılarla mücadele edilmesi” şeklinde içeriği oluşturulan bir ifadeydi. Peki, gerçekten bu kavramın altı doluruldu mu?

Zannediyorum tam anlamıyla olmadı. Çünkü Yeni Türkiye; aynı zamanda hukukun itibarsızlaştığı, istihbarat savaşlarının yaşandığı, medyaya duyulan güvenin büyük oranda zedelendiği, AB yürüyüşünün yavaşladığı, kutuplaşmanın ve ayrışmanın giderek arttığı bir Türkiye'yi de anlatır hale geldi.

Bu nedenle umuyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın balkon konuşmasında dile getirdiği “Yeni Türkiye”, benim yukarıda ifade etmeye çalıştığım Türkiye’ye benzemez ve balkon konuşmasındaki uzlaşıdan barıştan yana olumlu söylemler, samimi bir şekilde önümüzdeki günlerde karşılığını bulmaya başlar. Bunu hep beraber bekleyip, göreceğiz.