BIST 9.831
DOLAR 32,58
EURO 35,04
ALTIN 2.460,10

Düzene Bir Çomak da Hoca'dan!

Dün bir kez daha al bayrağın altında yaşayan bir Türk vatandaşı olmaktan gururlandım.

Türkiye ne kadar değişti değil mi?

Neden mi?

Turgut Özal Cumhurbaşkanı olduğunda yerine Yıldırım Akbulut’u koymuş ve kendisinin arzuladığı şekilde yönetilemeyen ANAP günleri başlamıştı. ANAP ülkenin iktidarını da yöneten partiydi.

Parti başındaki yeni yönetimin feraseti ve basireti Turgut Özal kadar yerinde ve sağlam olmadığı için ne ANAP’ı ne de Türkiye’yi hak ettiği şekilde yönetemedi.

Yanlış anlamayın lütfen bu tespiti yaparken Sayın Akbulut’u eleştirme niyeti ile ya da yerme niyeti ile yazmıyorum. Sadece vakıayı tespit minvalinden yazıyorum.

Belki merhum Özal’ın ömrü vefa etseydi bazı şeyler farklı olur muydu bilmem ama nihayetinde Akbulut ile hem bir siyasi parti çıkmaz içine girdi hem de Türkiye koalisyonlu dönemlere geri döndü.

Mutlak manada bu örneğin bir benzeri olmasa da Süleyman Demirel dönemini de bu tespitlerin içerisine alabiliriz.

Sayın Demirel Cumhurbaşkanı olunca yerine Tansu Çiller’i geçirdi ve bu sefer biraz daha katmerli hazin son zuhur etmiş oldu.

Bu tespitleri neden yazdım?  Devam edelim!

Dün bir kez daha al bayrağın altında yaşayan bir Türk vatandaşı olmaktan gururlandım.

Rabbime şükürler olsun ki son 14 yıldır bu bayrağın altında yaşayıp da hainlik iksirinin etkisinde kalmamış olan bütün vatandaşlar bu gururu yaşıyorlar.

2002’den beri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde bu gururu defalarca yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.

Bugünkü gururlanmamın sebebi ise Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ile gururlanmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir mi acaba?

Aylarca çeşitli senaryolar yazılıyor; acaba Turgut Özal dönemindeki Akbulut olayı gibi hem AK Parti hem Türkiye üzücü bir netice ile karşılaşabilir mi diye?

Dahası can-ı gönülden iksirin etkisinde kaldıklarından dolayı bunun vücut bulmasını istediler-istiyorlar!

Sayın Hocamız Genel Kurul’da gösterdiği dirayet, feraseti ve basireti göreve geldiğinden beri hem partisi adına hem de Türkiye adına göstermiştir.

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın güçlü karakterlerine istinaden bu ülke ferah içerisinde yaşadığı gibi yurtlarından çıkmak zorunda kalan mültecilerde bu ülkenin bayrağı altında ferah bir hayat sürüyorlar.

Bunun adı güçlü karakterin yanında güçlü insaniyettir, vicdandır, merhamettir ve Müslümanlıktır!

“Türkiye dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülkedir. Tek bir mülteci karşıtı gösteri toplumda egemen olmadı. Savaştan, baskıdan kaçanlara el uzatmak tüm insanlığın ortak sorunudur.

Bizim, mazlumlara, masumlara kapımız açıktır, ülkemiz açıktır ama en önemlisi yüreğimiz ardına kadar açıktır ve açık kalacaktır. Önümüzdeki dönemde de bu insani tutumu sürdüreceğiz.”

Bu sözleri söylerken bütün insanlık için dünyaya nasıl bir vicdana ve iktidara sahip olunması gerektiğinin dersini verdi Sayın Başbakan.

Genel Kurul’da Avrupa’daki kötü uygulamaların var olduğunu tespit edip söyleyebilecek kadar özgüven ve donanım sahibi bir ülkenin vatandaşıyız artık.

“Al bayrağın altına huzur bulmak için Türkiye’ye geliyorlar” diyen Başbakanımız aslında bu ülkenin vatandaşlarına “hainlik iksirine bulaşmadığınız sürece siz zaten huzur içerisindesiniz” demek istedi.

Bir tarafta dimdik ayakta “sabretme dönemi bitti, şimdi harekete geçme zamanı” diyen Cumhurbaşkanı diğer tarafta insanlık dersinin yanında Avrupa Genel Kurulu’nda Avrupa’yı eleştiren bir Başbakan.

Ülke sınırları içerisinde yaşayan her bireye seslenmek istiyorum!

Al bayrağın altında huzurlu yaşamak için sizce de milletin selameti için çalışan bu insanların ardında durma ve harekete geçme zamanı gelmedi mi?

Dininiz, milliyetiniz ne olursa olsun…

Mazlumun yanında olma çabasındaki bu insanların ardında durmak size “neyi kaybettirecek?”

Neyin kavgasını veriyorsunuz?

Yoksa niyetiniz bu ülkenin selameti ve ferahı değil midir?

Hiçbir şekilde tasvip etmemiş olsanız bile sırf bu tabloyu görmek için bu vatana sevdalı herkes bu devlet adamlarının arkasında durmalıdır…

Baştaki soruyu yeniden soruyorum: Türkiye ne kadar değişti değil mi?