BIST 9.600
DOLAR 32,50
EURO 34,64
ALTIN 2.480,56

Duygusal değil, akıllı Müslümanlar istiyoruz…

Yoksa biz bu duygusallıkla daha çok hata yapar, hata yaptıkça daha çok gözyaşı döker ve hayıflanırız!

Özellikle psikologların danışanlarına yaptıkları en büyük tavsiyelerden biri duygusal kararlar almamaları ve vermemeleridir. Çünkü insanların duygusal olarak aldıkları veya verdikleri kararlar çoğu defa yanlış kararlar olarak neticelenir. Bir olay veya vakıa hakkında duyguların etkisinde değil de düşünerek ve akıl yürütme yoluyla verilen kararlar en doğru neticeleri verir.

Niyetim elbette kişisel çözüme odaklı psikolojik olgu ve örgülere yönelik bir psikanaliz çalışması bağlamında tespit yapmak değil. Kişinin oluşturmuş olduğu toplumsal döngü üzerinden ulaşılabilecek nihai neticenin vakıayı tespiti şeklinde olacaktır.

Osmanlı’yı ve Müslümanları akıl yoluyla yenemeyeceğini anlayan düşmanları işin içine duyguları karıştırınca maalesef başarılı oldular. Osmanlı’yı ve Müslümanları yıkan en büyük duygusal hareketler 'ırkçılık' noktasından geldi.

Tabiri caizse ‘yetmiş iki buçuk milletin’ barış ve dayanışma içinde yaşadığı koskoca bir imparatorluğu Türk, Arap, Ermeni, Kürt diye ayrıştırarak yıkmayı başardılar. Üstelik sadece bir sınıfa ayırmakla kalmadılar Jöntürk, İslamcı gibi alt birimlere kadar ayrıştırıp birleşmenin önüne aşılmaz engeller diktiler.

İnsanımızın duygusallığını kullanarak “Din elden gidiyor” “Vatan elden gidiyor” gibi uydurmalarla halkı sokağa döküp kargaşa çıkarmışlar, kardeşi kardeşe kırdırmışlar ve akıllarıyla yaptıkları planlar sonucu duyguları ile reaksiyon veren muhatapları üzerinde hedefledikleri amaçlarına ulaşmışlardır.

Maalesef 300 yıl önce koca bir imparatorluğu yok eden duygusallığımız hâlâ devam ediyor. Bahsettiğim duygusallık sadece Türkiye’ye özgü bir duygusallık değil İslam coğrafyasına tamamına has bir duygusallık.

Basit kışkırtmalarla ve yönlendirmelerle yapılan duygusal oyunlar sonucu Müslümanlara çok kolay ‘terörist’ yaftasını yapıştırabiliyorlar. Ve acıdır ki bu sonucu bir başka Müslüman devlet toplumuna da inandırabiliyorlar!

İşgalci güçlerin akıl oyunlarıyla kurdukları duygusal tuzaklara çok kolaylıkla düşüyoruz. Hamasi duygularla aldığımız kararların sonuçlarını aklımızla tartmadan, ortaya çıkaracağı neticeleri düşünmeden harekete geçiyoruz.

Sonuç her zaman için aleyhimize işliyor.

Bunun son örneği Suriye’de yaşananlar. Dünyaya egemen güçlerin kurdukları akıl oyunları sonucu ve Müslümanların duygusal reaksiyonları sonucu Suriye adeta bir kan gölüne çevrilmiş durumda. Oysa bir an durup düşünsek Suriye’de yaşananlardan kimlerin karlı çıktığını görebileceğiz. Ama maalesef bunu yapamıyoruz.

Hep bir 'üst akıl'dan yakınırız ve niyeyse bu 'üst akıl' hep emperyal güçlerdir. Niye Müslümanların da bir 'üst akıl'ı olmaz ki?

Olayları sakin kafayla değerlendirebilecek, perde arkasında oynanan oyunları ifşa edecek ve kurulan tuzağa düşmeyecek bir ‘Müslüman üst akıl’ niye olmaz ki?

Depresyona girmiş bir kişinin bir psikoloğa ihtiyacı olduğu gibi bugün kan gölüne dönmüş İslam coğrafyasının da bir ‘üst akıla’ ihtiyacı var.

Bu bağlamda kendi coğrafyamıza yönelik nazar etmiş olmamız durumunda ise; kendi düşüncesini, fikrini, bilincini, şuurunu kapatıp aksine bilinçsiz, düşünce sahibi olamayan hamaset girdabına yakalanmış ve oluşturulmaya çalışılan oyunun kahramanlığına soyunmuş durumdayız gibi geliyor bana!

Her mecliste yinelediğim bir kelamı tekrar edeyim; akli melekelerimizi ring dışında tutarak duygusal oyunların gölgesinde kendi kadim kültürümüzün, inançlarımızın, değerlerimizin, tarihimizin ve medeniyetimizin özneleri olmaktan çıkmış vaziyetteyiz!

Duygularımız ile yoğunlaştığımız, masiva menfaatinden beslendiğimiz ve neticesinde ise farkında olmaksızın sekülarizm inanışının menfezinden sızan ışık ile aydınlanmaya çalışılan yaşantımız; farzlarımızın, helallerimizin, değerlerimizin önüne geçmiş ve dahası savunuluyor olması Müslüman toplumun necis bulaşmış, akıldan uzak hamaset hapsinde olduğunun ispatıdır!

Bir an önce duygusal hastalıklarımızdan kurtulmalı, akıl ve mantık çerçevesi içinde düşünerek işlerimizi yoluna koymalıyız. Yoksa biz bu duygusallıkla daha çok hata yapar, hata yaptıkça daha çok gözyaşı döker ve hayıflanırız!

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser