BIST 9.805
DOLAR 32,50
EURO 34,96
ALTIN 2.430,18

Devlet, terörü protesto etmez, önler

Toplumsal birlik ve beraberlik mesajı vermiş olsa da devlet yönetiminde bulunan siyasetçileri çözüme zorlayabilecek etki yaratamamıştır ve ya yöneticiler bu mesajı görmemezlikten gelmiştir.

Kapsamlı olarak  “Teröre Hayır” yürüyüşünün ilki, 14 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla Ankara’da gerçekleşti. Toplumun her kesiminden destek bulan bu yürüyüş, teröre karşı birlik ve beraberlik mesajı vermesi bakımından önemliydi.

Ancak, tam olarak amacına ulaştığı konusunda kesin bir şey söylemek zor!

Çünkü bu tür yürüyüşlerde amaç, sadece kamuoyu oluşturmak, ya da birlik, beraberlik mesajı vermek değildir. Asıl amaç, devletin yönetim kadrolarını sorunun çözümü için harekete geçirebilmektir.

Zaten yürüyüşlerin, protestoların hatta bütün demokratik yollar denenmesine rağmen karşılanmayan talepler nedeniyle ortaya çıkan daha sert protestoların amacı da bu değil midir?

Dolayısıyla, Ankara’daki yürüyüş, amacına kısmen ulaşmıştır.

Toplumsal birlik ve beraberlik mesajı vermiş olsa da devlet yönetiminde bulunan siyasetçileri çözüme zorlayabilecek etki yaratamamıştır ve ya yöneticiler bu mesajı görmemezlikten gelmiştir.

Bunu nereden anlıyoruz?

Ankara’daki yürüyüşün bir benzeri 20 Eylül Pazar günü İstanbul Yenikapı’da gerçekleştirilecekmiş. Üstelik, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın katılımıyla.

Bunu basından duyduğumda şaşkınlığımdan ne diyeceğimi bilemedim.

Cumhurbaşkanı ve Başbakanın da katılacağı bu büyük protestonun amacı ne olacak diye sorası geliyor insanın.

Sadece birlik, beraberlik mesajı ise bu zaten Ankara’da verilmedi mi?

Cumhurbaşkanı ve Başbakan, İstanbul Yenikapı’da neyi protesto edecek?

Devleti mi?

Biri Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan olan bu iki isim hakikaten terörü protesto etmek ve birlik, beraberlik mesajı mı verecek?

Eğer öyleyse, durumumuz çok daha vahim demektir!

…ve eğer öyleyse, muhalif gazetecilerin ve hatta mecliste grubu bulunan muhalefetin yerden göğe kadar haklı olduğu tescillenmiş olmayacak mı?

Özetle ne diyordu muhalif çevreler?

Başta Erdoğan olmak üzere AKP, kaybettiği iktidarını yeniden kazanabilmek için ülkeyi kana buladı.

Ya da;

Erdoğan, başkanlık uğruna ülkeyi ateşin içine attı…

Hatta;

AKP, şehitler üzerinden oy devşirmeye çalışıyor…

Demiyorlar mıydı?

Aksini söylemek ve ya savunmak mantık çerçevesinde mümkün olabilir mi?

Ancak hamaset yoluyla “Hayır, AKP bu tür yöntemlere başvurmuyor” denebilir ki bunun da inandırıcılığı olmaz.

Hatırlayalım;

Erdoğan’ın, 07 Haziran 2015 M.Vekili seçimi öncesinde “400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün” demişti. Seçimden hemen sonra, 08 Haziran 2015 tarihinde, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu’nun Twitter’da attığı mesaj ise şöyleydi; Evet seçim bitti Millet kararını verdi.Ya istikrar ya kaos dedim;Millet kaosu seçti hayırlı olsun.”

Seçim öncesi Erdoğan’ın söylemi ile seçimden hemen sonra Burhan Kuzu’nun twitter üzerinden attığı mesajı artarda okuyalım;

Recep Tayyip Erdoğan :  “400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün”

Burhan Kuzu : Evet seçim bitti Millet kararını verdi. Ya istikrar ya kaos dedim;Millet kaosu seçti hayırlı olsun.”

Sonuç;

20 Eylül 2015 Pazar günü, İstanbul / Yenikapı’da yapılacak “Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses” toplaşmasında planlı olarak hortlatılan terör bahanesiyle tertiplenmiş seçim mitingi değilse nedir?

Şayet tertip değilse halka ne diye seslenecekler?

“Suç sizin, eğer 400 milletvekili vermiş olsaydınız 123 güvenlik görevlisini (asker, polis, korucu) toprağa vermeyecektik” mi diyecekler?

Ama “Hayır, 20 Eylül’de miting yapmayacağız, terörü protesto edeceğiz.” diyecek olurlarsa da şunu bilmeliler;

Devlet, terörü protesto etmez, ÖNLER…