BIST 9.468
DOLAR 32,60
EURO 34,84
ALTIN 2.495,36

Devlet-insan ilişkisi

Bence hayal edin, tefekkür edin, problemlere çare bulun, problem oluşturmayın.

Devlet, insanın güven ve huzuru için, mutluluğu için oluşturulmuş kurumlar bütünüdür.

Malumunuz ilk toplumsal sözleşme insanlık tarihinde “Medine vesikası” olarak karşımıza çıkmaktadır. O yazılı sözleşmenin mimarı Allah’ın Peygamberidir. O tur sözleşmelere bağlı kalmak, zumlu önler, insana güven kazandırır, anarşiyi önler.

Günümüz sözleşmeleri devletler düzeyinde; anayasalar, yasalar ve yönetmeliklerdir. Bunlara saygı duymak soyut, göreceli ölçülüp biçilen olmadığı için pek bir anlam ifade etmiyor, ancak bu yasalara uymak vatandaş olarak vazifemizdir.

Eğer bu sözleşmelerde insan hayatına sıkıntı veren bir madde varsa onu değiştirmenin yolu da meclisten geçer. Bu maddeler beşer ürünü olduğu için bunlara kutsiyet atfetmek doğru değildir.

Mesela 1921 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran o dolu dolu, dobra dobra, kimselerin düşünceleriyle şekillendirilmiş bir yasaydı. Ama 1924 Anayasası halkın değerlerinden ari durumuna getirildi ve o gün bu gündür toplumsal huzuru bir türlü yakalayamadık. Cumhuriyet dediler ama cumhuru geride tuttular.

Zaman zaman bazı cesur liderlerimizi defakto bir eda ile o teamülleri bir kenarda bıraktıkları için halk nispeten nefes aldı, ama onların başına da türlü türlü belalar geldi, getirildi. Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan bunlardan bazılarıdır.

Şu anda Recep Tayyip Erdoğan’la nasıldan dört koldan saldırmak için içerideki ve dışarıdaki düşmanların kol kola verdiklerini bizzat şahit oluyoruz.

Geçende bir yazımda “Bu kadar sorun üreten devletin nesine saydı duyayım” diye bir ifade kullandım, bazıları “mal bulmuş mağribi gibi” günlerdir yorumlarıyla gündemde tutuyorlar.

Eğer siz bu devleti seviyorsanız, yasal ve anayasal düzeyde ona değer katacak nitelik kazandırın. Atamız ne demiş “insanı yaşat ki devlet yaşasın” eğer bir devlet, yasaları ve uygulamalarıyla insan hayatına katkı vermiyorsa kalkıp oturup devlete saygı duymak lazım deyip ne anlama geldiğini bilmediğimiz ifadeler kullanmanın bir faydası olacağı kanaatinde değilim.

Devletin için doldurmak, yasalarını düzeltmek, anayasasını değiştirmek geliştirmek vazifemizdir. “Yukarıdakiler daha iyi düşünür” demekle olmuyor benim acizane fikrim budur.

Doğruya doğru, yanlışa yanlış dediğim için, kimi okuyucum beni eleştiriyor “sen kimsin, neyin nesisin” diye yazıyorlar.

Ya kardeşim ben mümin bir vatandaşım, hak ve adaletin tarafıyım, her geçen gün manevi terbiyenim olgunlaşması için iyi şeyler yapmayı hedefine koymuş nitelikli bir insanım, siz benden ne istiyorsunuz?

Ucuz ucuz eleştiriler yaparak, yok devlet düşmanı, yok okulun yanında bile geçmemeniz lazım, vay efendim şu yanlısı bu yanlısı ayıp değil mi? Arkadaş yazıyı eleştirirsiniz alırsınız bir paragrafını burada şunu söylemişsiniz şöyle değil böyledir dersiniz ben de teşekkür etmiş olurum biter gider.

Gelin dedikoduyu bırakalım.

*Bakın İsrail’in nüfus başına ürettiği bilimsel makale Türkiye’nin 24 katı, Yunanistan’in yayınladığı makale sayısı 8 katımız, İran’ın dahi 3 katımızdır. Siz hala gelmişsiniz beni soyut kavramlarla eleştiriyorsunuz, bu olacak iş midir?

Bence hayal edin, tefekkür edin, problemlere çare bulun, problem oluşturmayın.