BIST 9.485
DOLAR 32,60
EURO 34,80
ALTIN 2.497,71

Depresyonun çaresini açıklıyorum!..

Depresyon çağımızın hastalığı dostlar. Bende size bunun çaresini anlatacağım. Valla ister hak verin, ister vermeyin, olayın özü budur bence. 'Yahu işin uzmanları var, seni niye okuyalım' demeyin. Ben size olayı sosyo-kültürel değişimlerin...

Depresyon çağımızın hastalığı dostlar. Bende size bunun çaresini anlatacağım. Valla ister hak verin, ister vermeyin, olayın özü budur bence. 'Yahu işin uzmanları var, seni niye okuyalım' demeyin. Ben size olayı sosyo-kültürel değişimlerin vermiş olduğu buhrandan anlatacağım. Yani, okuyun derim.

Büyüklerinizle konuşurken, onların eskiden ne denli yokluk çektiklerini anlattıklarına sıkça şahit oluyorsunuzdur. Ancak aynı zamanda o yokluk içerisinde daha mutlu olduklarını da işitiyorsunuzdur. Yahu peki, yokluk çekip mutlu olmak diye bir şey varsa, bolluk içerisinde nasıl depresyona girer insan?

Aslında yokluk diye bir şeyde yoktu, bolluk diye bir şey de yok. Maddeten olmayan şeyler artık bolca var. Ama eskiden olan maneviyat ise şu aralar Yeni Zelanda tatilinde.

Büyükleri dikkatle dinliyorum. '3 kişiyken 1 tane çikolata alacak kadar paramız olurdu. Bu bizi biraz üzerdi, sadece bu değil, gün içerisinde bir çok şey bizi üzebilirdi. Gelin görün ki; akşam olunca eve geldiğimizde, zenginsek sadece bir televizyonumuz, zengin değilsek bir tane radyomuz vardı' derler. Yani bütün aile aynı oda da toplanır ve 'mecburen' sohbet ederlerdi. Hatta sadece aile değil, büyük sıklıkla komşularda misafirliğe gelmiş olurdu. İnsanlar gün içerisinde yaşadığı sıkıntıları birbirlerine anlatarak içlerini boşaltırlardı. Akıl akıldan üstündür mantığıyla, sorunlara çözümler aramak daha kolaydı. Perşembe akşamları radyo tiyatrosunu dinlemek hatta onunla ağlamak büyük bir keyifti. Çünkü elinde olanla yetinmek zorunda olduğunu bilen kişilerin, gözleri de toktu.

Peki şimdi? Maddeten neredeyse her şeyimiz var. Bilgisayarlar, tabletler, telefonlar ve daha neler. Ama mutlu muyuz? Hayır. Aynı evin içerisinde birbirimizin yüzünü göremez olduk. Maneviyat denen şeyde, tatilden dönmedi gitti. Psikologlara ve psikiyatristlere gidiyoruz. Gidelim tabi. Onlar bizlere yardımcı olmak için hipokrat yemini ettiler. İşin üzücü olan yanı ise, onlara gidip: 'Beni kimse dinlemiyor' diyoruz. Hani sevdiklerimizle konuşup bir çözüm yolu bulamasak eyvallah. Durum öyle değil. Ne dinleyenimiz var, ne de anlatabilecek kabiliyetimiz.

İşin birde açıklayamadığım bir yanı var. Sevdiklerinizle bir arada olduğunuz zamanlarda sizinde içinizi bir huzur kaplamıyor mu? Sinerji mi dersiniz? Enerji mi dersiniz? Ne derseniz deyin. Bir şey yok mu sizi de hayatın karmaşasından sıyırıp alan? Valla ne kadar geriye dönersek, o kadar rahat edeceğiz bana kalırsa. Ki, bana kalmaz...

Sağlıcakla kalın...