BIST 9.126
DOLAR 32,36
EURO 35,03
ALTIN 2.325,28

Değer mi? Önem mi? Hangisi ağırlık taşıyor?

Değer-önem ilişkisi, insanların gündelik hayatlarında, iş ve yönetim ilişkilerinde tercih ve kararlarını belirlerken farkında olmasalar da temel hareket noktası olarak karşılarına çıkıyor.

Değer-önem ilişkisi, insanların gündelik hayatlarında, iş ve yönetim ilişkilerinde tercih ve kararlarını belirlerken farkında olmasalar da temel hareket noktası olarak karşılarına çıkıyor.

"Değer" mi yoksa "önem" mi önde gelir? İki terim arasında ne gibi bir ilişki var? Türk toplumu daha çok hangisine ilgi gösteriyor?

Önem, bir nesneye, olguya ya da kişiye birileri ya da toplum tarafından atfedilen ağırlığı ve gösterilen ilgiyi anlatır. Değer ise, nesne, olgu veya kişinin zatından ve doğrudan doğruya sahip olduğu niteliklerden dolayı üstünlük taşıması ve özde takdir edilmeye layık olmasıdır.

Bir şey salt önemli olduğu için değerli olmaz; ama değerli olduğu için özünde önem taşır. Değerli olan her şey önemlidir, ama önemli olan her şey değerli değildir.

Değer aslidir, önem arızidir. Değer mutlaktır, önem izafidir. Değer kalıcıdır, önem geçicidir. Değer cevheridir, önem itibaridir. Değer hak edilir, önem atfedilir. Değer takdir edilir, önem fark edilir. Değeri takdir edebilmek olgunluk ve meziyet gerektirir, önem ise herkesçe anlaşılır.

Asli nitelik ve birikimleriyle değer taşıyan kişiler ya da varlıklar uzun süre değerlerini ve önemlerini korurlar. Bilinmemiş ya da takdir edilmemiş olmak değerli olanın değerini azaltmaz. Ancak atfedilen veya belli şartlara bağlı olarak kazanılan önem, şartlar ortadan kalktıktan sonra hızla kaybolur. Esas olan, önemin popüler bir ilgi ya da güç sahibi olmaktan değil, gerçekte var olan asli niteliklerden ve özdeki değerden kaynaklanmasıdır.

Önem-Değer ilişkisi ve insanlar:

Değer, insanların sahip oldukları bilgi birikimi, ehliyet veya liyakat gibi meziyetlerle; önem ise ellerindeki güç, para veya mevki gibi araçlarla ilgilidir.

Önemli olmak şöhret kazandırır, değerli olmak ise saygınlık. Önemli olanın şöhreti geniş bir kitlenin ilgisini çekerken değerli olanın taşıdığı saygınlık sınırlı bir çevreden gelir. Öneminden dolayı kendisine ilgi yönelen kişinin tanınırlığı arttıkça önemi de artar. Önemi arttıkça daha da tanınır. Ancak bunun bir sonu vardır. Kısa zamanda kazanılan populerlik yine kısa zamanda kaybedilir. Şöhretin zirvesine tırmananlara yönelik ilgi ortadan kalktığında düşüşleri de o derece hızlı olur. Önemli olan kişi her zaman önemini kaybetme korkusu taşır. Değerli olanın değerinin bilincinde olması kendisine özgüven sağlar, ayrıca değerini kaybetme korkusu yoktur.

Kişilerin gerek toplumsal statü ve rollerinden, gerek içinde bulundukları kurumsal ve hiyerarşik pozisyonlarından doğan güç her zaman hükmünü icra eder ve başkalarını etkilemelerini sağlar. Para, mevki, iktidar veya şöhretin kazandırdığı önem asla görmezden gelinemez. Maddi zenginlik ya da statü araçları insanları mıknatıs gibi kendine çeker. İnsanlar her zaman güçlü ve önemli kişilerin etkileşim ağı içinde yer almak ve onlarla ilişki kurmak isterler. Böyle bir yapı içinde yer tutmak güçten pay almanın ve amaçlarını gerçekleştirmenin yoludur.

Etkili insanlarda önem ve değer birikiminin bir arada bulunması beklenir ve genelde iki özelliği de taşıdıkları varsayılır. Ancak güçlü ve önemli olmak aynı zamanda birikimli, ehliyetli ve liyakatli olmak demek değildir. Önem sıralamasının üst basamaklarında yer alabilmenin pratikte nitelik sahibi olmaktan ve değer birikiminden çok, güç yapısı içinde uygun pozisyon almaktan ve ilişki yönetiminde sağlanan başarıdan geçtiğini görüyoruz.

Para kağıttan ibarettir, ama önemlidir. Güç ve nüfuz kazandırır. Değeri geçici ve itibaridir. Sınırsız enflasyonda soba tutuşturmaya yarar. Altın ise özde değerlidir ve değeri kalıcıdır. Önemleri güç ve şöhretten doğan insanlarla değerleri sahip oldukları nitelik ve birikimden kaynaklanan insanlar arasındaki fark da böyledir.

Değer "asıl"dır. Kökü derinlerdedir ve etkisi geleceğe uzanır. Beslendiği toprak münbit olduğu sürece meyve verir. Piyasada pazarlanan ise ağacın meyveleridir. Ağaç uzun süre yaşar, meyveleri ise bir anda tüketilir. Ancak insanlar genelde ağaçtan çok onun yetiştirdiği meyveye önem verirler.

Toplumsal durum ve Türk toplumunun bakışı:

Toplumları "önemi önceleyen toplumlar" ve "değeri önceleyen toplumlar" olarak ikiye ayırabiliriz. Elbette bunlardan hangisinin daha çok ağırlık taşıyacağı ortak kültürlerine ve gelişmişlik düzeylerine göre şekillenir. Önemi önceleyenler, şan, şöhret, para, servet gibi geçici itibar ve maddi zenginlik araçları peşinde koşarlar. Değeri öne alanlar ise, saygınlık, erdem, bilgi, kültürel gelişme ve bilimsel ilerlemeye daha çok ağırlık verirler.

Önem araçları hayatı tümüyle kuşatsa da uygarlıklar, yapılar ve sistemler gelip geçici unsurlar üzerinde değil, değer üzerinde kurulur. Asıl önemli nokta, toplumların gelişme ve kalkınma dinamiklerinin temelinde değer mekanizmalarının mı, yoksa önem skalasında yer alan unsurların mı ağırlık taşıdığıdır.

Değer esaslı hareket etmek; değer üretim süreçlerine odaklanmayı, değer araçlarının keşfedilmesini, analiz edilmesini, işlenmesini, bir sistem içinde geliştirilmesini ve daha üst bir değer bütününün oluşturulmasında bir girdi olarak kullanılmasını gerektirir. Bunun için de bir üst akıl düzeyine erişmek, uzun vadeli öngörü sahibi olmak, tutarlı stratejiler geliştirmek, gerçekleştirilebilir hedefler koymak, uygun bilimsel ve teknik yöntemler kullanmak gerekir. Elde edilen her değer yeni değerlerin üretilmesini tetikler ve böylece aşama aşama büyüyen sürdürülebilir bir değer üretim sistemi kurulmuş olur. Güçlü kurumsallaşma altyapısına ve istikrarlı siyasi rejimlere sahip, bilimsel ve teknolojik gelişmeye dayalı, yenilikçi ve rekabetçi toplumların temelinde bu tür bir değer üretim anlayışı vardır.

Oysa önemi önceleyen ve ilgilerini gelip geçici maddi statü ve prestij araçları üzerinde yoğunlaştıran toplumlar tutarlı, sürdürülebilir sistemler ve kalıcı değer zincirleri kuramazlar.


Önem odaklı gelişme ve ilerleme çabası yeni değerlerin keşfini, geliştirilmesini, değerlendirilmesini ve sistem içinde kullanılmasını gözardı eder. Her şeyden önce, güç yapılanması içinde pozisyon almak ve güç kaynakları arasındaki ilişkilerden olumlu bir çıktı elde etmeye çalışmak akılcı bir toplumsal gelişme ve ilerleme stratejisinin temelini oluşturamaz.

Kişilerin ya da kurumların ilgilerini önem esaslı ilişkiler ve süreçler üzerinde yoğunlaştırdıkları toplumsal ve siyasal yapılarda, tüm çabalar yeni değer sistemi kurmak ya da var olanı büyütmek yerine halihazırda oluşmuş bulunan sisteme eklemlenmeye ve ondan pay kapmaya yönelik olacaktır. Değer esaslı yapı ve sistemler, bilginin gelişme ve kalkınmada dinamik bir unsur olarak yer almasını, kaynakların en yüksek verimlilikte kullanılmasını ve görevlerin dağıtımında birikimli ve nitelikli insanların tercih edilmesini sağlayan olumlu ayıklama sürecini öne çıkarırlar. Oysa önem esaslı olanlarda, güç ilişkilerinden çıkar sağlama ve rant devşirme amacına yönelik hakkaniyetsizlik, ayırımcılık ve nepotizm gibi uygulamaların yaygınlaşmasıyla bilgi, nitelik ve liyakat gibi değer unsurlarını geçersizleştiren olumsuz ayıklama süreci ortaya çıkacaktır.

Türk toplumu hangisine itibar ediyor? Asli nitelikleri yönünden bir cevhere, değere sahip olana mı, yoksa popüler ilgi çekmesi veya güç ve nüfuzu itibariyle önemli olana mı?Türkiye'nin rekabetçilik ve yenilikçilik sıralamasında dünya ülkeleri arasındaki yerini, dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına kaç üniversitemizin girebildiğini ve kaç tane küresel markaya sahip olduğumuzu göz önünde bulundurduğumuzda bu sorunun cevabı ortaya çıkmış olacaktır. Türkiye'nin bilim ve teknolojide, sosyal ve ekonomik kalkınmada ve insani gelişmişlikte dünyada hak ettiği yeri alabilmesinin, gerek kamuda gerek özel kesimde meziyet, erdem, bilgi, uzmanlık, nitelikli insan kaynağı gibi değer esaslı unsurların tartışmasız ön plana alınmasıyla sağlanabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.