BIST 9.789
DOLAR 32,59
EURO 34,99
ALTIN 2.457,94

Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti’nin kültür ve sanattaki ‘ikilemi!..’

Devletimiz; gerçek sanatçılara manevi sahiplenmeyi tattırmalıdır.

GÜNCEL/ Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda görevden alma: Kültür ve Turizm Bakanı’nın göreve geldikten sonra ‘ilk açığa aldığı’ bürokrat olan  DOB Eski Genel Müdürü Selman Ada, ‘giderayak’ hükümeti topa tutmuş ve ağır/çirkin sözler söylemiş. Ada; daha önce kurumda yaptığı tartışmalı icraatlarla gündeme gelmiş ve sanatçılardan tepki görmüştü. Ada’nın hakkında, ‘kurumu zarara uğrattığı’ gerekçesiyle 6 farklı soruşturma varmış. S.Ada, kurumun internet sitesindeki özgeçmişinde; 'birinciler birincisi’, ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’, ‘dünyaya açılan ilk Türk opera bestecisi’ gibi ifadelere yer vermişti. Ada; görevdeyken AK Parti’nin mahzurlarını!  görmemiş, ama görevden alınınca gözleri açılmış!..Nasıl bu kadar yıl görev yapmış, hayret doğrusu!…Böylece; S.Ada, kötü bir geleneğin örneğini verdi. Maalesef bürokratların çoğu böyle; yanıp dönüyorlar, sonra da kurumlar gelişsin  istiyoruz…Tabii…Olmuyor!...

DAVETLİLER!..

Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın davetlerine çağrılan ‘sanat-kültür alanı’ davetlilerinden; hükümete yakın köşe yazarlarının da, tabanın da  rahatsız olduğu sık sık dile getiriliyor…(Basından)

“2014’te, AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığınca düzenlenen "Yerel Yönetimlerde Kültür - Sanat Politikaları Çalıştayı" yapılmıştı. Çalıştayın amacında; AK Parti Belediyeciliğinin ayırt edici bir özelliği de “Kültürel Belediyecilik”tir. AK Partili belediyeler, tarihi ve kültürel mirasın korunması, medeniyet değerlerimizin ihya edilmesi için çok güzel çalışmalar yaptılar. Kongre ve Kültür Merkezleri, konser salonları inşa ettiler. Tarihi eserleri restore ederek sanat galerilerine dönüştürdüler, festivaller, konferanslar, seminerler, paneller, konserler düzenlediler. Fikir ve sanat insanlarıyla vatandaşlarımızı buluşturdular. Tiyatro sahneleri, konser salonları, müzeler, kütüphaneler kurdular. Kitap yayınladılar, geleneksel müziğimizi ihya edecek işler yaptılar. Türbelerimize ve mezarlıklarımıza, tarihi eserlerimize sahip çıktılar. Meslek edindirme kurslarıyla yüzbinlerce insanımıza eğitim verdiler.”Şimdi 2023 vizyonunu merkeze alarak bugüne kadar yapılmış çalışmaları daha da güçlendirmek, 2014 seçim beyannamemizde yer alan “Medeniyet Tasavvurumuza” dayalı yeni bir kültürel belediyecilik örneği oluşturmak gerekmektedir. Bu çalıştayın temel amacı Ak Partili belediyelerin ayırt edici özelliklerinden olan kültürel belediyecilik başlığı altında daha neler yapılabilir, Ak Partili belediyeler nasıl bir “Kültür-Sanat Politikası” uygulamalıdır, bu çalışmalarda paydaşları kimler olmalı ve paydaşlarıyla nasıl bir ilişki kurmalıdır sorularına cevap aranacaktır. Özellikle medeniyet değerlerimizi merkeze alan bir kültür-sanat politikası nasıl inşaa edilebilir sorusu bu çalıştayın ana sorusudur.” denmişti.

Ama, değişen bir uygulama olmadı…Çünkü; kararları uygulayacak, ‘bu benim görevim’ diyecek ‘liyakatlı yönetici’  bulmak zorlaştı…

İlginç olan; üst  makamlarca ödül verilen isimlerin bile davetlerde olmamaları, çağrılmamaları…

Sanki;

Cumhurbaşkanımızın ve   AK Parti’nin  popülerliğe ihtiyacı varmış, popülizm bir sanatmış gibi!...

Cumhuriyetimizin 94. Yılı Resepsiyonu’nda yine izledik; sohbet etmek, resim çektirmek,tokalaşmak için kalabalığı yaran, koşturan popüler -aynı- isimler…Gecede 4000’in üzerinde resim çektirilmiş!..İlginç değil mi?

Salonda; popüler devlet sanatçıları!, magazinden çıkamayan oyuncular, TRT Müzik’te ve TRT’de program alanlar, gece hayatı müdavimleri, ekran  şovmeni vardı ama; ödüllü sanatçılar, virtüozlar, Türk müziği  sanatçıları (TRT Müzik’te program alanlar hariç), bir Konservatuar Müdürü, bir GSF Dekanı, bir koro/orkestra şefi v.b. maalesef yoktu!..

“…Alişan, Çağla Şıkel, Ece Erken ve tipini bilip adını bilmediğim bir modacı grup halinde beraberler. Onlar da Cumhurbaşkanı’nın yolu üzerinde bir yer edinmeye çalışıyorlar. Alişan hayli yakışan bir sakal uzatmış. Çağla Şıkel de çok şık ve endamlı. Bu grup tam stratejik bir noktaya yerleşmişken, Cumhurbaşkanı yönünü değiştiriyor. Alişan gruba, “Beni takip edin” talimatı veriyor ve hemen yeni bir konuma geçiyorlar ve sonunda Cumhurbaşkanı’nın elini sıkmaya ve biraz sohbet etmeye muvaffak oluyorlar. Ardından salonu mutlu bir şekilde terk ediyorlar….”

Son yıllarda; seviyesiz, kültürsüz, argonun, küfürün  v.b. sanat  olarak adlandırıldığı filmlerle, bazı  tipler  ortaya çıktı. Ergenlere hitap eden, birkaç ayda bitirilen sanat!  filmleriyle gençlerin; milliliği, gelenekleri, tarihi, dili, güzel Türkçe konuşması  v.b. göz ardı ediliyor... Bu tiplerin, zaten; vatan, millet, kültür, ekonomi, eğitim, gençlik, pahalılık, taşeron işçiler, emekliler  v.b. derdi yok… Gelsin paralar, daireler, arabalar ve bitmeyen gece hayatları... Üstelik,  kendilerinin ‘çok yetenekli olduklarını söylemeleri’ göz yaşartıyor…Oysa, bu; şans ve kısmet işi…Gözümüz yok, ama bu kişilerin, “biz milliyiz” diyen  AK Parti tarafından  davetlere çağrılması göze batıyor,tabanda rahatsızlık yaratıyor.…

Bu arada Eğitim Bir Sen’in;  “MEB yönetici atama sisteminde liyakat ve kariyer istiyoruz” raporu da önemli tespitler içeriyor. (Eğitim Bir-Sen web sayfası)

 Yenişafak'ta K.Öztürk yazıyor; “Bir insanı, bir fikri ve bir ideali, en hızlı popülizm tüketebilir. Bir intihar aracı olarak seçilebilecek en kullanışlı ve sempatik araçtır aynı zamanda. Eskiden Türk filmlerinde gecekonduların, kasımpatı konmuş penceresinde, zengin olma hayalleri kuran gençler vardı. Şimdi evsiz olanlar bile, bir gün mutlaka popüler olacağına, şöhreti yakalayacağına ve zengin olacağına artık çok inanıyor. Sosyal medya, popülizmi öylesine büyük bir umut haline getirdi….Eskiden televizyon kanallarında, diziler, yarışma programları ve reality şovlar aracılığı ile bir iki yıllığına şöhret olan insanlar vardı. Sonra yeni programlar başlayınca, eski şöhretlerin nasıl da unutulduğuna şaşardı herkes. Şimdi bir haftalığına, hatta bir günlüğüne şöhret olan, bir anda tüm ülkenin, hatta dünyanın tanıdığı insanlar var. Lakin bu insanları, ertesi günü hatırlamıyor kimse. Bunun neden olduğu psikolojik travmayı düşünebiliyor musunuz? Popüler kültür, kendi kahramanlarını yaratmayı, şöhret yapmayı, üzerinden para kazanmayı, sonra öldürüp, unutturmayı çok iyi başarıyor. Bir, iki yıl bu şöhreti ve popülerliği sürdürebilen çok az insan olmuştur…..Derinliği, hikmeti, duyguyu, nezaketi, dürüstlüğü en hızlı öldüren şey popülerliktir.” 

Mesela; şahsım, -Müzik STK Başkanları desteğiyle- İTÜ TMDK öğretim üyeliğimin yanında, İstanbul Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi (MÜZDAK) Başkanı olarak, alanında tek ve özgün olan İstanbul Türk Müziği Günleri’ni 25.yıla getirerek ülkemize ve Türk müziğine bir festival kazandırdım. Ama, soran,arayan maalesef yok!..

Mesela; kanun virtüozu Göksel Baktagir’e ödül veriliyor, ama salonda Türk Müziği ustalarından çağrılan yok!.. Oysa, zengin Türk müziği çalgılarının saygıdeğer/unutulmayan virtüozları var hayatımızda…

Müzikolog A.Sarı Musıki Dergisi'nde yazmış: "...1926’da Dar-ül Elhan’ın kapatıldı ve GTM eğitimi yasaklandı. Üstelik İstanbul/Payitaht müziği yerel bir hale getirilerek İstanbul Belediye Konservatuarı’na dönüştürüldü ve en önemlisi şarkıları/türküleri notaya alma göreviyle Tasnif ve Tesbit Heyeti oluşturuldu. Heyettekiler “Benim icram doğru, seninki yanlış” (bugün GTM devlet koro/topluluklarında hala olduğu gibi) tartışmalarını yaşadılar. TÜSAK vs derken sözde, devlet GTM kurumları sanatçıları lehine çalışan, Türkiye'de ve dünyada sanatçılık hakkında edindikleri kulaktan dolma bilgilerle hareket eden sendikacılar dahil GTM kurumları özlük hakları olarak kendilerini geliştirmekten bihaberdirler. Onlar ki hala "batı müziği kurumları özlük hakları olarak bir gelişme sağlasalar da faydalansak" medeti içindedirler. Bu gelişmeyi oluşturacak, kendilerine fayda sağlayacak insanı kendi içlerinde yetiştirememekte, yetişeni de yok etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Devlet GTM kurumları yaygın olarak kuruluşundan bu yana geçen 30-40 yıllık süreç içinde varlıklarıyla ilgili herşeyi batı müziği devlet konservatuarı, opera ve senfoni orkestralarındaki mevkidaşlarının elde ettikleri kazanımları kendilerine malederek sağlamışlardır. "Batı müzikçilerine var da, bize yok mu" anlayışı ile bugüne gelmişlerdir. Batı müziği kurumlarını desteklemeyen iktidar bile GTM kurumlarını destekler görünmemektedir..." 

Kantemiroğlu, Türk Müziği’nin piyanosu ’tanbur’ için; “İnsanoğlunun nefesinden zuhur eden sada ve nağmeyi, eksiksiz ve kusursuz olarak icra eder”  demiş. Güzel  doğru ve anlamlı bir cümle…

“2012 yılında aramızdan ayrılan Türk halk ozanı Neşet Ertaş'ın balmumu heykeli, İstiklal Caddesi'nde yer alan ünlü Madame Tussauds müzesinde yerini aldı. Babası Neşet Ertaş'ın figürü ile ilgili konuşan oğlu Hüseyin Ertaş ‘Madame Tussauds İstanbul çalışanlarına babamızın temsili figürünü yaptıkları için teşekkürlerimi sunuyorum. Açıkçası bu teklif bize geldiğinde biraz temkinli yaklaşmıştım. Babama bu kadar benzeyebileceğini hiç düşünmemiştim ancak görüyorum ki son derece başarılı bir figür ortaya çıkmış. O yüzden figürde emeği olan herkesin eline sağlık’ dedi.” (Basından)

Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, AK Parti yetkilileri; sürekli ‘eğitimde/kültürde başarılı olamadık’ diyor… Cumhurbaşkanımız; ‘Kültürü ve sanatı belli kesimlerin tekelinde tutma saplantısının, ülkeye hiçbir faydası yoktur. Bu tavır, her alanda üzüntü verici bir sığlığa yol açıyor” diyor…  

 Doğru, ama sorun; insana ve gerçek sanatçıya önem/değer  verilmemesi!...

AK Parti;  Türk müziğine, Türk kültürüne, Türk tiyatrosuna, Türk folkloruna  ‘maddi olarak’ destek verirken, asıl kabullerde, ‘maneviyatta’  bunun tersini yapıyor görünüyor…

“Son olarak, Cumhurbaşkanı’nın, gençlerin; “ahlak bozucu romanları/çevirileri” okumaması için, başta Vakıf Bank, Albayrak grubu ve Turkuaz Grubu gibi kuruluşlara “milli ve yerli çizgide müspet yayın” yapmaları için yayınevi kurmaları konusunda talimat verdiği söyleniyor.”  (Basından)

Merak ediyoruz; Beştepe’nin programlarını hazırlayan arkadaşlar, kültür/sanat danışmanları (varsa) bu ikileme/tezata/duruma/tepkilere/yazılara dikkat etmiyorlar ya da   önemsemiyorlar mı?

Yoksa kasıtlı mı uyarılmıyor?

Üstelik: her yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nde isabetli isimler seçilirken!...

Üstelik İ.Kalın; bir yandan da müzikle uğraşır  ve yeni kurulan AGSÜ  kadroları ile  direkt  ilgilenirken...

Acaba;

Kültür/sanat deyince, akıllara; magazin şöhretlerinin, pop müzikçilerinin, TV  dizileri sunucularının, her gün özel hayatları/skandalları ile görünenlerin  gelmemesi nasıl sağlanacak?!.

Koalisyonsuz geçen 15 yılda bir ders  alınamadı mı?

Alınamadıysa -ki, durum onu gösteriyor-  popüler kültür/sanat, yine baskın gelmiş ve asıl/gerçek  değerlerin/sanatın/sanatçıların  üstünü kapatmış demektir!...

İşte örnek: “Şehirlerin canına okumuşuz. 1999 öncesinde yapılan riskli yapıların hepsi bir an önce değiştirilmeli. Bunu yapacak gücümüz var.”  Ve devam etmiş: “Birçok belediye başkanı dışarıda çiçek böcek, sanat, sanatçı, kültür aktivite, arkadaşlar yapmayın. Eyvallah çiçeğe ihtiyacımız var, sanata ihtiyacımız var, sanatçı da gelsin, hepsi başımızın üstünde ama ilk işimiz kentsel dönüşüm”…dedi ve Cumhurbaşkanımızın kültür/sanat  söylemlerine de ters düştü.  Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın bu sözlerini düzeltmesini bekliyoruz...

Partili partisiz tüm sanat alanını ve AK parti tabanını da rahatsız eden bu durum, bir ‘ikilemdir’ ve hızla ‘ortadan kaldırılmalıdır’  diye düşünüyoruz…

Son söz: Kültüre sanata; seviye, kalite, derinlik kazandırmak, bizler kadar Makamların ve Hükümetlerin’de görevidir. 

GÜNÜN ŞARKISI:

Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime

Rresim: Balıkesir Zagros Paşa Camii...