BIST 9.525
DOLAR 32,57
EURO 34,73
ALTIN 2.490,42

Cumhurbaşkanı “bam teline” dokundu; çözmemiz gereken acil bir sorun var!..

Mesele; destursuz v.b. kişilere, “cesaret veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır”

GÜNCEL/KADINLARIMIZ: Kadın ve erkek bir bütünün (nefsin) çiftleştirerek yaratılmış iki parçasıdır. Bu bakımdan insanlık hak ve değerleri açısından birbirlerine eşittirler. Zariyat Suresi51/49: “..Herşeyden (zevc) çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz…” Yüce Yaratıcı'larına karşı kul olmanın bütün sorumluluklarını (sevap ve günahları) ayni yükümlülükle paylaşırlar. İnsanlar doğuştan Cenâb-ı Allah'a değer olarak ayni mesafededir. Nisa Suresi, 124. ayet: “Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır.”  Ne kadın erkeğin hakimiyeti için, ne erkek kadının hakimiyeti için yaratılmıştır. Onlar, sosyal hayatta birbirlerini tamamlamak için görevlendirilmişlerdir. Her iki cinsinde, yaratılıştan kaynaklanan farklılıkları ve üstünlükleri vardır. Bu farklılıklar, hukuk açısından birinin diğerine hükmetmesi demek değildir. Hucurat Suresi: Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. Nisa Suresi, 32. ayet: Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.

Toplumu rahatsız eden söylemler…

1/ Cumhurbaşkanımız dedi ki; “Bazılarının dikkat çekmek için kavramları eğip, bükerek söyledikleri sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Kadınlara şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili haberler beni fevkalade rahatsız ediyor. Kadına sırf cinsiyetinden dolayı bu muameleyi reva gören kişi insanlıktan nasibini almamıştır. Çocuk istismarı asla düşünmek, konuşmak, tartışmak istemeyeceğimiz bir vahşet halidir. Bunlar üzerinden dinimizi karalamak isteyenlerin derdi de ne kadınlar ne de çocuklardır. Mesele bir takım psikopatlara, cani ruhlulara, sapıklara harekete geçme cesareti veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır. Bunu da hep birlikte yapacağız.”

Ancak, iş zor görünüyor. Her gün bir isim, toplumu rahatsız eden söylemlerle ortaya çıkmaya devam ediyor. Ve, bu kişiler AK Parti’yi destekler gözüküyorlar. Bundan AK Parti’nin memnun olup olmadığını  hemen göremiyoruz. Önce sessiz kalınıyor, köşe yazarları dahil görmezden geliniyor. Sonra;  Cumhurbaşkanına bakılıyor, hangi yönde görüş bildirirse o tarafa hücuma geçiliyor. Oysa, toplumsal mutabakat/değerler/din kuralları  ve doğrular  tektir ya da öyle olması gerekir.

İşte bir örnek daha;

“Tarihçi olarak bilinen Mustafa Armağan twitter’da şöyle yazmış:  “Sınıfta öğretmenin ismi de öğrencinin ismi de Mustafa ise Mustafaların karışma ihtimali binde kaçtır? Biri 'Mustafa' deyince ikisi birden ayağa mı kalkar? Hadi öğretmen karışmasın diye Kemal ismini verdi, peki neden Nüfus Dairesi'ne koşup öğretmenin taktığı adı kimliğine ekler? Dahası, imzasını hep Mustafa Kemal diye değil, Mim Kemal diye atar ve soyadı kanunu çıktıktan sonra ana-babasının koyduğu Mustafa ismini kimliğinden tamamen sildirir, Kemal ismini de Kamâl yapar. Son nokta: Mustafa diye başlar hayata, Atatürk diye bitirir.”

Ne olacak şimdi?!.

Bu sözler söyleyenin yanına kar mı kalacak?

Kime mesaj veriliyor?

 Ne amaçlanıyor?

Toplumun hassas  noktalarına neden sürekli dokunuluyor?

İlle, Cumhurbaşkanımız  mı yeter diyecek?!..

2/ Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programında konuşan Cumhurbaşkanımız; “Biz ortada bir sorun olduğunu görüyoruz bunu çözmeye çalışıyoruz bunların iyi niyetle ve yapıcı bir tutumla düzeltilmesi mümkün. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı ile popüler olmak üzere söylenmiş sözleri kabul edemeyiz hele hele bu tartışmayı dinimizin kavramları ile yürütmek sadece kadınlara değil inancımıza da haksızlıktır. Asıl olan bizim mukaddes kitabımızdır kurana ters değilse mesele bitmiştir. Bilhassa bilim erbablarımızın bu konuda hassasiyet göstermesini istiyorum. Bizim hocalarımız var tesvirde, hadiste, fıkıhta bu hocalarımız ne iş yapıyorlar neden sessiz kalıyorlar bu alanı ne için bu adamlara kaptırıyorlar.”  dedi. (Basından)

Biz(ler),  DİB ile ilgili yazılar yazınca hemen kızıyorlar. Bir yazım üzerine; Dr. Göktan Ay isimli kalem sahibi “Görevini yapmada Diyanet arkadan gelmemeli” başlıklı bir yazı ile Diyanet'e vermiş veriştirmiş.”  diye “dinihaberler”de yazdılar. https://www.internethaber.com/gorevini-yapmada-diyanet-arkadan-gelmemeli-1718432y.htm

Oysa ortada; “verme/veriştirme” yok;  “DİB’in görevleri, çalışmalar daha iyi nasıl olmalı ve beklentiler” var!... "Bizim ilahiyatçılarımız, Diyanet İşleri Başkanlığı'mız, meydanı 'FETÖ' gibi alçaklara bıraktılar, toplum bu hâle geldi" diyen Erdoğan, "Bu bize örnek olmayacak da hangisi bize örnek olacak" diye konuştu.(Cumhurbaşkanı/10.03.2018)

Doğru doğru, eğri eğridir.

Biz doğrulardan ve etiklikten yanayız. https://www.internethaber.com/islam-dinini-yanlista-kullanmayalim-1227926y.htm

"Bazı televizyon kanalları ile sosyal medyada çıkan konulara itibar edilmemesi gerekir. Medya kuruluşlarının ise daha hassas davranmaları gerekir. Kadın ne kadar önemli ise erkek de kadın için o kadar önemlidir. Zaman zaman kadınlarla ilgili birtakım sorular soruluyor ve biz bunlara cevap veriyoruz. Bazı medya kuruluşları ve sosyal medyada ihtilaflı konular dile getiriliyor. Spekülasyonlar yapılıyor. Bunlara fırsat vermeyin. Medya yöneticileri bunlara yer vermesin. Sosyal medyada da fazla paylaşmasınlar. Toplumumuzu ve kadını rahatsız edecek konuları ekranlarda tartışmak, reyting kaygısı ile ekrana taşımak uygun değildir. Huzurumuz için bunlara dikkat etsinler.” (Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş/10.03.2018/Basından)

Şunu bilelim;  gerçekten önemli bir sosyal/dini  problemimiz var…

İslam dini; bazı kişiler yüzünden gözden düşürülmeye çalışılıyor. İslam dinimizin temeli, Kur’an-ı Kerim’dir; ister Arapça okunsun, ister Türkçe meali okunsun, yeter ki; anlaşılsın, başkaları araya sokulmasın!...

İlgili fakültelerimizde aynı şekilde; topluma yön vermede DİB ile paralel gitmeli, yanlışlara/yanlış kişilere/iddialara  birlikte karşı çıkabilmelidir. Ama, şu anda verilen  görüntü  “sessizliktir.”  “Olmaz, olmamalı” derken,  nihayet İlahiyat Fak.’ nden açıklamalar gelmeye başladı. "Yolu asla ülkemizin örgün dini eğitim kurumlarından geçmeyen, Selefi anlayıştan beslendikleri anlaşılan ve kendi göreceli fikirlerini tekfirci bir söylemle mutlak hakikat olarak sunmaya çalışan bu kişiler asla bu ülkenin dini anlayışını temsil edemezler."(M.Ü.İlahiyat Fak./Basından/10.03.2018) Biz, alan uzmanları olarak  neden sustuklarını sormuştuk? Demek ki, çekiniyorlarmış, Cumhurbaşkanı’ndan; “ortalığı boş bırakmayın, konuşun”  talimatı bekleniyormuş!... Herkes asıl işini yapmayıp, Cumhurbaşkanından işaret  beklerse, o makamlarda niye oturuyorsunuz ki?!..Elinizi tutan mı var?

Mesela, şu araştırılabilir; namaz kılan, başını örten “imanlı” insanlardan,  namaz kılan-başını örten “canbaz”  insanlara nasıl gelindi?!...

Köşe yazarı Kemal Öztürk’ün (Yenişafak/09.02.2018), çok güzel anlattığı, konumuzla ilgili olan ve tamamen katıldığım bölümü vermek istiyorum:

“…..Sonuç olarak:

Hiçbir tartışma bizi sahip olduğumuz dinden, davadan geri döndüremez. Korkmayalım (belki tartışma zeminlerini ve kişileri daha özenli seçmeliyiz).

Özgürce fikir üretmekten, tartışmaktan, eleştirmekten asla zarar gelmez. Çekinmeyelim.

Nezaketimizi, üslubumuzu, saygınlığımızı asla bozmayalım.

Şekle değil, öze odaklanalım.

Kur'an-ı Kerim’den ve Peygamber Efendimiz'in (sav) sünnetinden gayri yolumuz yoktur. Hiçbir kişiyi, kurumu, fikri, mezhebi, tarikatı din yerine koymayalım, kutsallaştırmayalım, ötekileri dışlamayalım.”

Görüşümüz şu; “her kurum gibi” diyemiyoruz, çünkü DİB’in görevi çok özel…DİB ve Din İşleri Yüsek Kurulu; “görevini tam ve layıkı ile yapmalı, boşluk bırakmamalı, cemaatlerin önünü açmamalı” ki, “İslam Dini, doğru ve tek bir şekilde öğretilebilsin”,  “Dini konular ulu orta  konuşulmasın.”

Benzer cümleleri Cumhurbaşkanımız da kur(du)uyor…

Peki, ne  olacak şimdi?

Doğrulara karşı durabilecek misiniz?

Hadi, eleştirin bakalım!...

HALK AŞIKLARIMIZ…

Köşe yazarı A.Karakuş (Milliyet/10.03.2018)yazmış: “Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Almanya’da yaşayan Türklerin talebi üzerine, Almanya’da Türk halk ozanları ve âşıkların katılacağı bir toplantı yapılması talimatı verdi. Almanya’da yaşayan Türk toplumu temsilcileri 3 günlük Almanya gezisi sırasında Kurtulmuş’a, “Âşıklarımız kayboluyor. Türkiye’den buraya aşıklar getirilsin ve burada atışsınlar. Bu kültürümüzü burada yaşatalım” dedi. Kurtulmuş da bunun üzerine bürokratlarına konuyla ilgili çalışmaları talimatı vererek, projenin en kısa zamana hayata geçirilmesini istedi.” Teşekkürler Bakan Numan Kurtulmuş’a……