Bu pınardan Gandi'ye su yok!
Okur temsilcisi olarak fotoğrafımı sitenin sağ köşesine koydular, yanına da kocaman OKUR TEMSİLCİSİ yazdılar.
Okur temsilcisi olarak fotoğrafımı sitenin sağ köşesine
koydular, yanına da kocaman OKUR TEMSİLCİSİ yazdılar.
"Sen okur temsilcisisin, gerektiğinde acımasızca
eleştirmekten de geri durma" dediler.
Haklarını da yemeyeyim bu zamana kadar sizlerin sesi olmak adına
yazdığım hiçbir yazıda özgürlüğüme kısıtlama gelmedi.
Ancak siz değerli okurlardan da benim istediğim veya
beklediğim şikayetlerin geldiğini de söyleyemem.
Ben burada okura temsilcilik yapayım diye çırpınırken okur kendi
kendime temsilcilik yapmamı istiyor.
Daha sade bir ifadeyle okurlar başımdaki örtüyle ilgili
olup bitenleri, CHP'nin türban meselesini nasıl çözdüğünü, YÖK
Başkanı'nın genelgesini, 29 Ekim'deki boykotu yazmamı istiyor.
Sevgili okurlar aslında tam da damardan
giriyorlar.
Benim en çok yapmak istediğimi yapmamı istiyorlar; "yaz"
diyorlar.
Günlük politikanın, olayların içine dalıp gitmemi, bu alanda kalem
oynatmamı talep ediyorlar.
O halde iş başa düşmüştür. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Siz değerli okurların özellikle yazmamı istediğiniz CHP'nin
türban çıkışı ekseninde 29 Ekim resepsiyonu kararı ya da
kararsızlığını yazarak başlayayım.
2011 yılında seçim var.
CHP iddialı girdi referandum sürecine...
Bir tarafta, "halk ağzı" öteki tarafta,
"dindar kesimi etkileme" söylemi...
Referandum bitti, CHP eski elbisesini giydi
yine...
Değişen bir şey yok yani..
Biz bunu yazdığımızda haksızlık mı etmiş oluyoruz?
Elbette hayır! Gözle görülüyor her şey.
Peki CHP niçin Deniz Baykal'dan kalma kimliğine
büründü?
Her şeyden önce başörtüsü yasağı CHP'nin ana gündem
maddeleri arasında değil.
Kılıçdaroğlu bir türban çıkışı yaptı ama yaptığıyla da kaldı.
Tabandan ve parti içinden gelen "özüne dön"
çağrılarına ne kadar kulak tıkayabilir ki.
Dedim ya seçimler yaklaşıyor.
CHP'nin kemikleşmiş tabanının türban umrunda
değil.
Muhafazakarlara şirin görünme çabaları, "siz hele bir oy
verin bakın biz nasıl çözüyoruz türbanı" söylemlerinden
öte geçemiyor.
Samimiyetten yoksun bu mesajlarla muhafazakar kesimin
CHP'ye oy vermesi de hayal.
Muhafazakarların CHP algısı "Türkçe ezan"dan öteye
gitmez kolay kolay.
Kılıçdaroğlu, laiklik vurgusundan vazgeçtiği anda kendi
geleneksel tabanından oy kaybeder.
Muhafazakar kesim de böyle bir kaç çıkış yaptı diye,
Kılıçdaroğlu'na oy vermez.
Daha Cumhurbaşkanı'nın eşi Hayrünnisa Gül'ün ve 29 Ekim
resepsiyonuna katılacak başörtülü eşlerin hazımsızlığını yenemeyen
bir zihniyet seçimlerde gerçekte kimin oyuna talip olduğuna iyi
karar vermeli.
Muhafazakarlar o samimiyeti görmedikçe size ne yapsanız oy
vermezler. "Hoş, görseler verirler mi?" o da
tartışılır. Böyle giderse CHP gerçek tabanının da oyunu
kaybedecek.
"Her şey oy mu? Kişisel özgürlükler ve demokrasi nerede
kaldı?"diyebilirsiniz. Ama evet, malesef her şey oy.
Siyaset dediğimiz olay bir iktidar ve çıkarlar mücadelesi değil mi
zaten.
Türban konusu da Türkiye'de siyasetçilerin iştahını en çok kabartan
oy malzemelerinden birisi ne yazıkki.
CHP türban söylemleriyle olmayan bir tabanın üstüne
gecekondu yapıyor. Ama binanın çatısını kapatamaz bu
gidişle.
Hem içeridekiler ayazda kalır hem de dışarıdakiler içeri
girmez.