BIST 9.525
DOLAR 32,52
EURO 34,74
ALTIN 2.489,14

Bu demokrasi paketinde bir seçim var

Türkiye şüphesiz 2000’li yılların başlarına göre bambaşka bir noktada.

Yerleşik statüko ve tabuların eskiye nazaran büyük değişim içine girdiği bir dönemi geçiriyoruz.

Birkaç yıl evvel öncesine kadar olamaz denilenler bir bir oluyor.

Fakat bu “oluşum” hikayesi, tam da coğrafya kitaplarında yer alan  “Türkiye, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprüdür” tarzıyla ilerliyor. Tam da Batı ile Doğu arasında kalarak; batı demokrasisinin pisti üzerinde, Ortadoğulu bir koşucu performansı ile yol kat ediyoruz.

Bunun en belirgin örneklerinden birini, pazartesi günü açıklanan demokrasi paketinde yaşadık.

Neden olduğunu gelirsek;

Paketin içeriğinin çoğusu güzel, hatta hoş. Sevdim ben.

Tatlı bir tebessüm yarattı yüzlerimizde. Az ölsün ama öz olsun mantığındaydı. Bir ilerleme olarak görülmeli ve desteklenmeli elbet.

Lakin,

Paket, tüm olumlu yanlarına rağmen yarım kalmış bir şiir tadında,

Güzel başlamış ama iyi bitirilememiş bir sinema filmi görünümünde...

“Şimdi Selçukçum, bu güzel gelişmelerden bile tatmin olmuyorsun, eleştiriyorsun” diye sitem edenler için diyorum ki;

Demokrasi ihtiyacı, kirli havada yaşarken olabildiğince daha fazla oksijen istemeye benzer. Daha temiz bir atmosfer istemenin ise zararı olmaz.

İsteyiniz ve çekinmeyiniz. Demokrasi kimsenin tapulu malı değildir.

Her birimiz için, hepimizindir.

Onun için, paket hakkında birkaç “Sevmedim” notu düşmek isterim.

1-Paket, gezi olaylarının yarattığı olumsuz imajı silmek adına dünyaya birkaç ayrı dilde yayınlanarak ilan edildi. Yani denildi ki; “Bakın biz antidemokratik özelliklere sahip bir ülkeyiz. Değişiyoruz, gelişiyoruz. İyi olcaz inşallah.”

Dünyaya karşı yapılan bu gösteri, pek bir “ıslahat fermanı” boynubüküklüğüne sahipti. Bu yüzden Sevmedim.

2- Adı “demokrasi” olan bir paketi açıklarken, sadece Atatürk ve belli bir siyasal çizginin siyaset adamlarına teşekkür edildi. Elbette teşekkür edilsin ama tüm kesimleri kucaklayacak bir paket, ülkeyi belirli dönemlerde -ama iyi ama kötü yönetmiş- Cehape liderlerini yada emeği geçen diğer siyasi parti liderlerini de es geçmemeliydi. Şık olurdu. Sevmedim.

3- Tanıtımı, Anadolu coğrafyasında yaşayan birçok farklı toplum kesimlerinin sorunlarına deva olacak bir ilaçmış gibi yapıldı. Fakat ne yazık ki, fragmanda vaat edilenle filmin kendisi birbirini tutmadı.

Çünkü başınızı sokacak bir eve ihtiyacınız varken, size bu konuda çözüm vadeden bir otorite “İşte bak çözüm olarak, sana bir tiyatro bileti aldım. Gidip izlersin.” dediğinde ne hissedecekseniz, Aleviler de bu paketten aldıkları ödülde onu hissettiler. Hatta biraz Süryaniler ve Romanlar da… Ve Kürtler de. Hatta ve hatta irili ufaklı tüm cinsiyet grupları da.

Başbakan, reform paketi için “Bu ilk yada son değil. Devamı gelecek” dese de; ya şimdilik beklenti bu denli doruğa çıkarılmamalıydı, ya da yaratılan beklentinin karşılığı verilmeliydi.

Paket, bu tutarsızlık nedeniyle eksik kaldı. Sevmedim.

4-AK Parti’nin ayağı “seçim freninde”, milliyetçiler - dindarlar vb. toplum kesimlerinin oylarını kaybetmemek gibi bir denge politikası üzerine kuruluydu. Keza muhalefetin paket için verdiği tepkiler de oy pusulasının terazisi üzerindeydi. 

Aslında paketteki tüm bu olumsuz özelliklere en büyük etken, Cemal Süreya’nın dediği gibi “bu güzel havalar değil” belki ama “bu seçim atmosferiydi”. Ve ben bunu Sevmedim.

Önümüzdeki süreçlerde sandık, barış sürecini, sokak olaylarını, diğer demokrasi paketlerini ve bunlara bağlı yaşanacak tüm gelişmeleri yönlendirecek en önemli unsur olacaktır.

Çünkü unutmamak gerekir ki, üst üste yaşanacak üç önemli seçimin gölgesinde, rasyonel akıl değil, büyük ihtimalle pragmatizm kazanır.

Ve bu nedenle seçim düşünülerek atılacak reform adımları, elbet seçmenin kaygılarını daha yoğun hissederek, kısıtlı bir manevra alanı yaratacaktır.

Yani bundan sonraki bir çok paketin içinde de, artık bir seçim var.