BIST 9.126
DOLAR 32,36
EURO 35,03
ALTIN 2.325,28

Boş Bir Çuval...

Başlangıç ile bitiş arasındaki nefes alıp verişlerin süresi kadarken ömrüm, sözcüklerimin içerisinde kendime yığınlarca kez “Neden ve Nasıl” dedim…

Hep derdi büyüklerim “söz uçar yazı kalır” diye. Doğru bir cümle olduğunu algıladığım içindir mi bilmem yazmaya öykünüyorum hep. Aklıma gelen ve beni en derinden harekete geçiren konuları satırlara döküp bir nebze de olsa kimlik bulmaktır derdim.

Merkezde kendimi sonrasında ülke gençliğini düşününce gece şu düşünceler helezonundan döküldü kelimelerim.

Her kalbin bir ilk adımı, her gencin bir ilk sözü vardır elbet!

Gençliğimizi düşürüldüğü kuyulardan çıkmasını sağlayacak ilk kelime nedir?

İlk kıyamı ne ile hangi efsunlu cümle ile olacak?

Nasıl harekete geçireceğiz, beyninde buz tutmuş İslam gençliğini kabz haline sokan bu acımasız yığınları da sökülüp kopacaklar yerlerinden… Nasıl?

İlk bakışı insanın cennetin yüzeyine ve sonrasında dünya, ilk hayreti, ilk irkilmesi ve ilk buluşması yaratılan tüm somut ve soyut olanlarla birlikte kendisiyle... sanki tamda bu hallerde gençliğimiz işte!

Bu günlerde en çok kendime sorduğum iki soru var, her şeyin “Nasıl”ı ve “Neden”ini soruyorum kendime…

Korkularım nasıl geçecek?

Kalp ritmim nasıl düzene girecek?

Uykusuzluğun üstesinden nasıl gelirim?

Neden tüm bunları ben yaşadım?

Yaşadığım ağırlıkların omuzuma bindirdiği yükten nasıl kurtulacağım?

Neden onlarca hata yapma şansım varken bu (ki bu cümleye herkes kendi hataların yükleyebilsin diye) türlü türlü hata yaptım?

Nasıl ve Neden?

İşte iki girdap, gençliğimizi gecenin kör kuyusuna atan ve inleten, iki ok biri kalbimize biri aklımıza isabet eden…

Başlangıç ile bitiş arasındaki nefes alıp verişlerin süresi kadarken ömrüm, sözcüklerimin içerisinde kendime yığınlarca kez “Neden ve Nasıl” dedim…

İmtihan sebeplerinin benim başıma gelebilme ihtimalini göz ardı ederek bunu yaptım sanırım…

Evet, aynen bunu yaptım. Çok güvendim kendime “ben bunları yapmam” dedim. Belki de sadece bunu öğrenmem için yaşadım onca şeyi.

“Hiç kimse sınanmadığı bir günahın masumu değildir.”

Sadi-i Şirazi nasıl da güzel demiş “Hiç kimse sınanmadığı bir günahın masumu değildir.”

Çok mu güvenmiştim kendime? Evet, sırf bunu anlamak için yaşamışımdır tüm bunları.

Of Allah’ım beynim kaynayan bir düşünce kazanı. Ne olurdu şu gece kadar sakin olsa şu düşüncelerim de biraz huzur biraz sükûnet inse şu göğsümün üzerine…

Böyle zamanlarda hep Cemil Meriç’in dediği gelir aklıma “Boş bir çuval gibiyim” evet aynen böyleyim işte şu an, boş bir çuval…

Cumhuriyetin hemen sonrasından itibaren gençlik, sürekli irdelenerek gündeme taşındı; gazetelerde, dergilerde ve hatta kitaplarda bile ana kahraman oldu.

Fakat ana kahramanın gündeme taşınmaları ekseriyetle, suçlamalardan, şikâyetlerden, utanma ve kaçınmalardan öteye gitmedi.

Nedense çoğunluk “neden” ve “nasıl” böyle olduğuna değinmiyor ve geleceğimizin dev meselesinin hakkaniyetle üzerinde durmuyor.

Hassasiyet gösterdiğini söyleyenlerin çoğunluğu da işine gelmediği için ya duymamazlıktan geliyor ya da duyulmasını bile istemiyor.

Yaşadığım yılların hemen hepsini, boş gürültü ile özgürlük sunan, albenisi ile gelecek kaygısını rafa kaldırtan büyülü şehir İstanbul'da geçirdim.

Büyükşehirler gençliği biraz daha hızlı tüketiyorlar.

Genç denilebilecek yaş sınırının finalindeyim. Geleceğimin buhranlı silueti sürekli gözümün önünde!

Yaşıtlarımdan iki kat fazla performans göstererek, gayret ve çalışma ile görünen silueti silmek zorundayım!

Gençlik, altın değerindeki günlerin insana sunulmuş külfetsiz nimet dönemi. 

Sınırlı ve kısıtlı bir nimet! Dinçlik ve dinamizmle kazanılabilecek öz sermaye.

Nefsimi merkeze alarak çok rahatlıkla söyleyebilirim ki; boş meşgaleler, zevk ve eğlence ile masiva hedefe oturtulduğunda kaçan fırsata hayıflanmaktan başka elimizde bir şey kalmaz.