Bireyler; ‘ahlaklı bir yurttaş’ yapılmamışsa, suç kim(ler)in?!.
Ahlaklı yurttaş, ancak eğitimle sağlanabilir...
GÜNCEL/CUMHURBAŞKANIMIZ VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ: Cumhurbaşkanımızın; 'Batılılıktan söz edenler dünya çapında bir aktör, bir gitarist yetiştirebilmişler mi?' sözleri üzerine, ‘işin ocağındasın, neden isimler yazmıyorsun?’ diye serzenişler geldi. Geçtiğimiz yazıda görüşlerimi yazmıştım. Ben de birkaç ismi –çok geriye gitmeden- zikretmek istiyorum: S.Bağcan, Tarkan, A. Sağ, E.Erzincan, S.Erguner, E.Akkaya, H.Şensoy, E.Parlak, C.Aşkın, H.C.Örter, Fazıl Say, T.Selçuk, M.Emeç, A. Sarıca, G. Onay, B. Büke, İ.Biret, G. Pekinel, S. Pekinel, V. Erman, S. Kan, A. Erduran, Ş. Kutluer, L. Gencer, A. Sunal, B. Güneş, K. Görsev, İ. Erşahin, M. Dede, A.Ertegün, A.Mardin, S.Kaplanoğlu, K.Erguner, Y.Kemal, O.Pamuk, S.Çağrı, G.Baktagir, Sultan of Dans, F. Akın, Ş.Şen,N.B.Ceylan, F.Say,C.Mansur, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası v.b.…
Habertürk yazarı R.O.Kütahyalı; “Bir memleket düşünün ki, kalitesiz insanları evrensel seviyede kaliteli iş yapan insanlarını aşağılamaya kalkabiliyor...Akla ve bilime aykırı bu saçmalığa imza atan kalitesiz yazarlar ve akademisyenler bir de sürekli evrensel standartlar laflarını geveliyor…Bu ülkemiz için hem bir komedi hem de entelektüel açıdan büyük bir trajedi..” ” demiş. (noktalama işaretleri olmamış)
Peki, de; onlara (kalitesiz insanlar- kalitesiz yazarlar ve akademisyenler) destek veren, taltif eden, TV’lere çıkaran, kabullere davet eden biz miyiz?!.
Milliyet Gazetesi köşe yazarı M.Aşık; konuşmalarda/yazışmalarda M.K. Atatürk’ün bazı sözlerinde yanlışlık yapılıyor diyor. “...Atatürk’ün bize bıraktığı en önemli miraslardan biri olarak gördüğümüz Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefi doğrultusunda gece gündüz çalışma sürdürüyoruz. Ruhu şad olsun...” (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir defterine yazdığı nottan/10 Kasım 2017) Aslı ise şöyle: “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, ‘muasır medeniyet’ seviyesinin üstüne çıkaracağız.” (M.K.Atatürk/Nutuk/1933) Görüldüğü gibi... Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarılması hedeflenen “Milli kültürümüz”dür... Bu ayrıntıyı yakaladığı için M.Aşık’a teşekkür ediyoruz.
EĞİTİM REFORMU…
Eğitim ve iyi insan olmak, ahlaklı olmak v.b. üzerine bir çok yazım var.
Üzerinde önemle durulmasını istiyoruz. Ve, iki önemli alıntı ile konuyu hatırlatmak istiyoruz…
Birisi (Karar Gazetesi) Turgay Polat'tan;
“…….Dünya Bankası raporuna göre, başarılı, yani iktisadi büyüme sağlayacak, bir eğitim reformunun, üç ayağı var:
Birinci ayak, fiziki eğitim yatırımlarından oluşuyor. Okul yapmak, sınıflara sıra koymak, çocuklara tablet dağıtmak falan hep bu birinci ayakta oluyor. Ne var ki, bunları yapmak tek başına yeterli değil. Bu alanda ne yaparsanız yapın üretken ve yaratıcı insanı yetiştiremezsiniz.
İkinci ayakta, eğitim sistemindeki tüm aktörlerin, kaliteye odaklanmasının teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca, kalite için ezbere değil, yaratıcılığa odaklanılması şart. Yani soru soran, sorgulayan gençler yetiştirmek yerine, otoriteye itaat eden gençler yetiştirmek iktisadi büyümeye katkı yapmıyor. Öğretmenlerin ve yöneticilerin kaliteye odaklanabilmesi için öğrencilerin ve velilerin de kaliteli eğitim istemesi gerekiyor. Bunun için kaliteli eğitim almanın getirisinin yüksek olması lazım…..
Üçüncü ayak? Kamuya hesap verebilirlik! Bu ayak, eğitim politikalarını yönetenlerin, öğrencilerin, velilerin ve uzmanların görüşlerini dikkate almasını ve başarısız politikalar için hesap vermesini gerektiriyor. Eğitimi yöneten bürokratın, okul müdürünün hatta öğretmenin hesap verebilir olması için, dolayısıyla da eğitim reformunun üçüncü ayağının yere sağlam basabilmesi için en başta sistemin vatandaşı dinlemeye ve hesap vermeye niyetli olması gerekiyor….”
AHLAKLI YURTTAŞ OLMAK…
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” demişti. Ben bu sözü de çok severim. Ancak, buradaki sporcu, sadece bir örnek; onun yerine ‘sanatçının’, ‘akademisyenin’ v.b. koyabilirsiniz. İnsan’ın olduğu yerde ‘ahlak’ ilk sırada gelmelidir. Yazım sonunda tanıtımını verdiğim kitapta belirtildiği gibi, Mevlana’nın Mesnevi adlı şaheseri de, bir ahlak ve pedagoji kitabıdır. Okunmasında yarar görüyoruz.
Yazar Buket Uzuner (Cumhuriyet) müzisyen Timur Selçuk ile güzel bir söyleşi yapmış.
Önemli mesaj veren iki paragrafı vermek istiyoruz.;
“Fakat asıl önemlisi, bu coğrafyada bizim tek bir etnik veya tek bir dini kimliği en tepeye koymamızın yanlış olmasıdır. Çünkü bu tercih bizim coğrafyamızda bütün dengeleri bozar. Bizim burada en tepeye koyacağımız tek değer, “ahlaklı yurttaş” olmalıdır. Kimdir o? Üreten, paylaşan, zulme sessiz kalmayan ve zalime boyun eğmeyen kişi “ahlaklı yurttaş”tır. Diğer bütün kimlikler bunun altındadır. İster solcu ister sağcı olsunlar. İster inansın ister inanmasın ister beş vakit namaz kılsın veya kılmasın, yeter ki “ahlaklı yurttaş” olsun. Bak Buketciğim, piyanonun her sesi için üç teli vardır. Akordör tek ses için, o üç teli akort eder. Her insanın doğru ses vermesi için de üç teli vardır. Bunlar; aile, eğitim ve doğuştan getirdiği özelliklerdir. Bunlar doğru akort edilmelidir……Şiir beni seçer, gelip beni bulur. Gelir benim gönlüme girer. Ben şair değilim ama iyi şiirden anlarım. Onu bestelerim. Çocukluk ve gençlik yıllarım annemden ötürü tiyatro provaları ya da babamdan ötürü konser provalarında geçti. Dünyayı erkenden tanıdım. Bu yüzden benim bütün müziklerimde bir devrimci yan vardır. Bir başkaldırıdır o. Benim hüznüm de, mizahım da devrimcidir. Aşk şarkılarım, oda orkestrası eserlerim ve oyun müziklerim de öyledir. Hepsinde ileriye dönük bir duruş vardır. Ufak tefek bir şeyler, şarkı sözleri yazdım ama benim şair yanım yok.”
CHP YÖRÜKLER RAPORU…
“Mustafa Kemal Atatürk demiş ki; Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli topluluklar, hep millî inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücü ile kendilerini kurtardılar. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissî, fikrî ve fiilî olarak, bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.” CHP çeşitli konularda raporlar hazırlamaya devam ediyor. İşverenler Sendikası ve Meslek Birlikleri Başkan Yardımcılığı tarafından hazırlanan ‘Anadolu’nun Kadim Kültürü, Yörü-Türkmenler” başlıklı çalışma güzel olmuş. Araştırmacılara duyurmak istedik.
UDİ MARSEL HALİFE ve MÜZİK...
Lübnanlı ünlü bestekar, şarkıcı ve
udi Marsel Halife, İstanbul'da düzenlenen "Şark Gençlik Yıllık
Konferansı 2017" çerçevesinde verdiği konserin ardından A.A.
muhabirine açıklamalarda bulunmuş;
“İnsana rahatlık veren eserler yapıyorum. Bunlar,
insanın acılarını yok ederek, ona, karşı duruş, siyasi, toplumsal
ve insani haklarını isteme konularında yardımcı oluyor. Bir yıl
kadar önce Mahmud Derviş'in şiirinden bir parça yaptım. Aşkın
Endülüs'ü adını verdiğim bu eserin insanlar aşk şarkısı olduğunu
düşündüler. Dış görünüşünden farklı algılanan bu parçaya rağmen
şarkılarımı soyut anlamıyla insan için söylüyorum. Müzik, tüm
yönetimlerin ve egemenliklerin üstündedir ve özgürdür. Siyasi
meylimden ve insani bir davaya inandığım için yaşadığım yeri terk
etmek zorunda kalmıştım. Bu, Filistin davasıyla Lübnan'daki güçlü
etnik siyaset arasındaki mücadelenin olduğu dönemlerdi. Arap
dünyası çok acılı bir realiteye sahip. Müzikal içeriği ve manevi
yapısı bakımından çok seçkin bir çalışma. Şark Senfonisi, bugünün
gençleri ile bir önceki nesil arasında iletişimi sağlayan bir
özelliğe sahip. Arap Baharı olayları (2010) öncesinde yazmıştım.
Ancak Tüm Arap dünyasında özgürlüğü arzu eden herkes için bir
haykırış anlamını içinde barındırıyor. Devrim, henüz beş yıl önce
başlamadı yıllar öncesinde başlamıştı. Dil farklılığı unsurunun
aslında herhangi başka bir ülkedeki güçlükten çok daha hafif
olacağını düşünüyorum. Çünkü Türkler hissederek müzik
yapıyorlar.”
YENİ BİR YAYIN: Mesnevi’ den Pedagojik Telkinler…
Değerli arkadaşım, akademisyen (YTÜ)
- yazar Doç.Dr. Süleyman DOĞAN’ın kitabı 9. Baskısını yaptı.
“Günümüze kadar birçok dile çevrilen Mesnevi, bir evrensel değerler
hazinesidir. Elinizdeki bu eser, Mesnevi'nin insanlığa ahlak,
eğitim ve pedagoji gibi yönlerden nasıl yararlı olabileceğini
bugünün insanına anlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Mevlana'nın
eserlerinden anlaşılıyor ki, kendisi iyi bir pedagog, Mesnevi adlı
şaheseri de bir ahlak ve pedagoji kitabıdır. Mevlana, yaşadığı
dönemin yenileyicisi ve etkin bir eğitimcisidir. Mevlana, yetkin
kişiliğiyle medresede, camide, sohbet meclislerinde hem öğretim
faaliyetlerinde bulunmuş hem de manevi eğiticilik vazifesini
yürütmüştür. Mevlana, eğitimin insanın yaratılış gerçeği
üzerine kurulmasını, kişilerin tabiatlarındaki sanat ve hünerleri
geliştirmesini ve onların olgun gönüllerinin hizmetine sunulmasını
istemektedir. Mevlana iyi bir cemiyet adamı olması münasebetiyle
eğitim ve iletişime olduğu kadar terbiye ve hoşgörüye de ayrı bir
önem vermiştir. Mesnevi'den Pedagojik Telkinler isimli bu
eserin kaleme alınmasındaki gaye; kişinin bu irfan hazinesinden
gereği gibi zevk alması, ruhen aydınlanması ve manen huzura
kavuşmasıdır.”
(Tanıtım Bülteninden)
GÜNÜN ŞARKISI:
Hayatın kendi hesabı varmış, boşuna hesaplar yaptık.
Kalbim aşk denizlerinde batmış, şimdi elde var yalnızlık.
Aşk denen o büyük dağdan,
Ne kaldı? Gönlümüzden büyük yıkıntı.
Ekmeğe tuz banmak, yokluğa alışmak
Her derdin çaresi var, nasıl zor dayanmak.
Gözünde hala değerim varsa, bir hatır sormaya uğra
Hiç gitme bırak seninde bitsin, ne kadar ömrün kaldıysa